Toplumların tüm gelenek ve göreneklerinin, öğretilerinin, alışkanlıklarının bir anda nasıl değişebildiğini gösterdi Covid-19 bize…
Safları sık tutmamız söylenirdi camilerde, eş, dost ve akrabalarımızı ziyaret etmemiz öğütlenirdi, kucaklaşmamız istenirdi, evden çıkmamız, esnafı kalkındırmamız için panayırlar düzenlenirdi, bayram öncesi esnafların en heyecanlı günleriydi, kazançları artardı çünkü... Bayram tatilini beklerdi vatandaş, memleketlerine gitmek için. Yaşlılar, çocuklarının, torunlarının gelecek olmasından dolayı ayrı bir mutlu olurdu, kapılarda yollarını gözlerdi. Şimdi ise her biri terse döndü. “Kucaklaşmayın, el öpmeyin, mesafeli durun, eş, dost, akraba, komşunuzu ziyaret etmeyin, sokağa çıkmayın, alışveriş için yığılmayın” deniyor. Yaşlılar, kapılarda yolları gözlemiyor, yalnız bir bayram geçiriyor.
Bu virüs bize ne kadar güçsüz ne kadar aciz olduğumuzu da gösterdi… Kibrimizi, egomuzu yerle bir etti. Tüm dünyaya kafa tuttu, aşılarımızla, ilaçlarımızla saldırıya geçtik ama nafile, hala bizleri mağlup etmeyi başarıyor. Süper güç denilen ülkeleri bile dize getirdi. Dünyanın hakimi oldu bir anda onun özgürlüğünün başladığı yerde bizim özgürlüklerimiz kısıtlanıyor! Yasaklar, kısıtlamalar, tam kapanmalar…
Bu virüsten ders almayanlar da var elbet, hala zulme, katliamlarına devam eden, kendilerinden başka hiçbir dine, ırka yaşam hakkı tanımayanlar da var. Her türlü haşereyi yiyerek dünyaya virüsü yayan Çin mesela, Doğu Türkistan’da kan donduran zulümler, işkenceler uyguluyor Uygur Türklerine. İsrail mesela, kutsallarımıza saldırıyor, çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek demeden katlediyor. Gözle görülmez bir virüsün tüm dengeleri nasıl değiştirdiğini, insanoğlunun ne kadar aciz ve çaresiz kalabileceğini hala görememişler. Hala egolarıyla, kibirleriyle saldırıyorlar.