Türkiye için salgın kadar TEHLİKELİ!

Yılmaz Karabıyık

Yılmaz Karabıyık

Tüm Yazıları

Asrın felaketini yaşadık, salgını yaşadık, krizler yaşadık, mülteci akınlarını yaşadık ve tüm bu süreçlerde salgın kadar tehlikeli, hızlı yayılan bir durum ile karşılaştık…

İnsanlar ölürken, insanlığın da ölümünü izlettiler bize ve izletmeye devam ediyorlar.

17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi…

Binlerce canımızı enkaz altında bıraktık, büyük acılar yaşadık…

Birileri çıktı, bu felaketi, bu insanlık dramını fırsata çevirdi. Suyu bile karaborsaya çıkaranlar oldu. Dükkanları yağmalayanlar oldu. İhtiyacından fazlasını erzak kamyonlarından 10 defa sıraya girerek alanlar, sonra da aldıkları ekmekleri, kıyafetleri, diğer gıdaları yol kenarlarına atanlar oldu… Kiraları artıranlar oldu. Bir yanda tüm Türkiye hatta dünya deprem bölgesine yardımlar yaparken, insanlık birlik olmuşken böyle insanlığı çürümüşleri gördük. Ardından diğer depremler ve benzer manzaralar…

***

Yıllar sonra hayatımıza gözle görülemeyen ancak tüm dünya gibi bizleri de esir alan bir virüs girdi: COVID-19… Fırsatçılar yine ortaya çıktı. İki kuruşluk maskeleri bile karaborsaya çıkardılar. Dezenfektanların, kolonyaların fiyatları uçtu gitti.

***

Ardından artık büyük müteahhitleri kurtarmak amaçlı mı dersiniz, inşaat sektörü hareketlensin, insanlar ev alabilsin diye mi dersiniz nasıl yorumlarsanız yorumlayın, hükümet daha önce görülmemiş bir faiz indirimi yaptı, konut kredilerinin faizlerini bir hayli düşürdü. İrili ufaklı müteahhitler, satamadıkları evleri peynir ekmek gibi sattı, fırsatçılık peşinde koşmayanların evleri de bu süreçte rahatlıkla satıldı. Lakin, faizlerin düşmesiyle birlikte evlerini emlakçılardan bir anda çekip, üzerine yüzde 30-40 fiyat artışı ekleyip satışa çıkarmaya kalkan fırsatçılar ortaya çıktı. O dönem 200 bin liraya satışta olan evlerin fiyatları, 250-300 bin liraya yükseldi. Sonra bu durum istemsiz şekilde salgın gibi yayıldı. Çünkü müteahhitler ellerindeki evleri sattı, geriye vatandaşların ellerindeki evler kaldı. Fırsatçıların fiyatları artırmasıyla birlikte evini satıp, başka muhitten ev almak isteyen vatandaşlar da ister istemez bu fiyat artışına ayak uydurdu. Evinin fiyatını artırmadan satışa sunduğunda başka muhitten aynı rakama ev alamayacağını gördü çünkü. Bir süre sonra faizler yükselince kiminin evi ellerinde öylece kalıverdi. Şimdi eski fiyatlara da dönülemiyor, çimentonun, demirin, diğer inşaat malzemelerinin fiyatları uçmuş, faizler yüksek, müteahhitler adeta can çekişiyor. Kısa süreli politikaların elbette etkisi var bu krizde ama fırsatçıların payı da büyük.

***

Bir başka fırsatçılık olayı ise mültecilerle ilgili… Bir şekilde savaştan kaçarak ülkemize akın eden Suriyelilere, şimdi de Afganlar eklendi, eklenmeye de devam ediyor. Ülkemizin her köşesinde artık onları görmek mümkün. Bu insanlar arkalarında her şeyi bırakıp, ülkemize gelmişler. Özellikle Afganlı aileler oldukça kalabalık şekilde yaşıyorlar. Ve bu insanlar ucuz iş gücü olarak pek çok işletmenin iştahını kabartıyor. Asgari ücret ülkemizde 2800 lira ve milyonlarca vatandaşımız açlık sınırının altında olan bu maaşı alıyor. Afgan ve Suriyeliler ise bu rakamın altında sigortasız olarak çalışabiliyor. 10 kişilik bir Afgan ailesi düşünün, 3-4 tanesi 2 biner lira gibi bir rakamdan sigortasız şekilde maaş alsa evlerine toplam 6-8 bin lira para giriyor. İşte bu yüzden Afgan ailelere 1500-2000 lira kira bedeli pek koymuyor. Ucuz iş gücünü fırsat bilen işletmelerin yanı sıra bir de fırsatçı ev sahipleri ortaya çıkmış oluyor. Yakında yüz yüze eğitim başlayacak ve öğrenciler kiralık ev bakmakta lakin bulamamakta. Bulabilenler ise 2000 lira gibi bir kira bedeliyle karşılaşınca şok yaşamakta. Tabii bu Kocaeli için böyle, İstanbul’da bu rakamlar 5000 liraya kadar çıkabiliyor.

***

İşte her türlü acıdan, felaketten, krizden, salgından beslenen bu fırsatçılar, Türkiye’miz için insanlık için salgın kadar tehlikeli! Virüs gibi yayılmaktalar. Bu duruma bir çözüm üretilmeli, yaptırımlar, önlemler, denetimler uygulanmalı. Hükümet bu işe bir el atmalı.