O eski halinden eser yok şimdi!
Sedat Peker’in üst üste çektiği videolarla hakkında türlü iddialarda bulunduğu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, o eski halinden eser kalmamış! Bugün bunu bir kez daha gördüm…
Öyle naif, öyle kibar bir şekilde ayar vermeye kalkıyor ki artık, sesini yükseltmiyor, bağırmıyor, çağırmıyor, deyim yerindeyse kükremiyor!
Gündemi takip edenler konuya vakıf ama takip edememiş olanlar için kısaca özetleyeyim…
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, bir video çekerek İstanbul Valiliğinin, ihtiyaç sahibi ailelere kurban yardımında bulunacak olan İstanbul Vakfı’nın başvurusuna olumsuz yanıt verdiğini duyurmuş, bu konuda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu suçlayarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a konunun çözümü için çağrı yapmıştı. O çağrının ardından kısa süre içinde İstanbul Valiliğinden açıklama gelmiş, vakfa izin verildiği duyurulmuştu.
İktidara yakın ve iktidardan uzak karma bir basın ordusu ise bugün bir program çıkışı Süleyman Soylu’ya, bu konuda soru yöneltti. Soruyu yönelten Demirören Haber Ajansı (DHA) muhabiriydi. Yani öyle bir bakanı köşeye sıkıştırayım, terleteyim düşüncesinde olacak bir ajansın ya da medya kuruluşunun muhabiri değil.
Ama ne hikmetse Bakan Soylu, kendisine doğan cevap hakkını kullanmak yerine gazetecilere gayet kibar bir şekilde ayar verme mi denir, gazetecilik dersi vermeye kalkma mı denir, işte ondan vermeye kalktı!
“Arkadaşlar” diye başladı söze, “Şimdi çok güzel bir etkinlikten çıktık. Gençler vardı aşağıda, hepiniz de şahit oldunuz. Ne olursunuz siyasete alet olmayın. Bir tek söyleyeceğim bu. Siyasete alet olmayın. Siz basın mensuplarısınız, siz bir siyasi parti mensubu değilsiniz. Siz bir ideolojinin taraftarı değilsiniz. Kendinize ait en önemli şeylerden bir tanesi fotoğraf çekmek, olayı ortaya koymaktır. Sadece bu iş için söylemiyorum, siyasete alet olmayın…” ifadeleriyle tamamladı sözünü!
Gazeteciler Bakan’ın bu tavrına anlam veremedi elbette. Aynı muhabir, "Birinci ağızdan, sizden yanıt almak için yönelttik" deyince, Soylu, “Bana yönelik o kadar itham var ki. Evet, ben dünyanın en kötü adamıyım” cevabını verdi!
Bakan Soylu, DHA mikrofonunu, kırmızı olduğu için Sözcü mikrofonu mu sandı, ne oldu da böyle bir tavra girdi bilmem ama gazetecilerin işinin sadece fotoğraf çekmek ve olayı ortaya koymak olduğunu ifade ederek mesleğimize yeni bir boyut kazandırdı(!)
Gazeteci fotoğraf da çeker, fotoğrafla da anlatır pek çok şeyi, yazıya gerek kalmaz bazen belki ama bu böyle durumlarda geçerli değil Sayın Bakan! İstanbul gibi bir şehrin Büyükşehir Belediye Başkanı hakkınızda sizi zan altında bırakacak bir iddiada bulunuyorsa gazetecinin de olayın muhatabı olarak soru soracağı kişi sizsiniz! İmamoğlu’nun açıklamalarını baz alarak direk sizi suçlamak yerine size cevap hakkı vermiş bir gazeteciye dahi ayar vermeye kalktığınıza göre hakkınızdaki ithamlar bir hayli canınızı sıkmış, dengenizi bozmuş!
“İstanbul Vakfı’na izin verilmemesi gibi bir durum yok” demediniz, “Konuyla benim alakam yok, İstanbul Valiliği böyle bir karar vermiş, Ekrem İmamoğlu’nun açıklamasından sonra duruma müdahale ettim, izni verdirdim” de demediniz. Yani sizin hakkınızda 132 bin küsur ihtiyaç sahibi için kurban yardımı yapacak olan vakfın önüne husumetle, siyaseten engel koyduğunuz gibi bir iddia ortaya atılıyor ve siz çıkıp gazetecilere gayet normal, olması gereken ve sizi aklayabilecek bir soru üzerinden yükleniyorsunuz. Demek ki sizi aklayabilecek, cevap verebileceğiniz bir soru değildi, çalışmadığınız yerden soruldu ki gazetecilere ayar vermeye kalkıp gittiniz!
Böyle bir konu üzerinden sadece bir soru sordu diye gazetecileri siyasete alet olmakla suçlayıp gazetecilik dersi verirken hazırlanmış sorularla karşınıza çıkan, sizleri öve öve zengin olan, hayatlarında göremeyecekleri malların, mülklerin sahibi olan sözde gazetecileri de unutmayın! Gerçi sizlerin onlara verebileceğiniz ne ders olacak ki, onlara dersi tarih verecek!