Kabus gibi yolculuk!
Tüm dünya gibi Türkiye de COVID-19 ve mutasyonları ile mücadele ediyor. Aşılama çalışmalarına rağmen geçtiğimiz normalleşme sürecine göre daha yüksek seyreden vaka sayıları hem vatandaşları hem de esnafları olası kısıtlamalara karşı tedirgin ederken böyle hassas bir dönemde yüksek hızlı trende yaşadıklarım pes dedirtti.
Bazı işlerim nedeniyle günü birlik olarak Eskişehir’e gittim dün. Gidiş-dönüş bileti alarak sabah saat 08.50’de yola çıktım. 1 saat 40 dakika gibi bir sürede Eskişehir’e ulaştım. Gidişte herhangi bir problemle karşılaşmadım. Aslına bakarsanız bugüne kadar YHT ile yaptığım hiçbir yolculukta sıkıntı yaşamamıştım. 5-10 dakika gecikmeler olurdu altı üstü. Lakin dün akşam Eskişehir’den Kocaeli’ye dönmek için bindiğim yüksek hızlı tren, İzmit’e 5 dakika kalmıştı ki beni ve tüm yolcuları isyan boyutuna getirdi.
Adapazarı Arifiye’de yolcu indirip bindirdikten sonra harekete geçen tren 10-15 dakika geçmişti ki saat 22.10 sıralarında bir anda durdu. Yolculuk esnasında birkaç defa 1-2 dakika benzer duruşlar olmuştu. Bu nedenle bu duruşu da pek dikkate almadık başta. Ancak 5 dakika oldu, 10 dakika oldu, 15 dakika oldu tren hareket etmiyor. Trende sadece birkaç ışık açık kaldı, havalandırma çalışmıyor, kapılar kapalı, camlar zaten açılamıyor, dışarısı zifiri karanlık, nerede olduğumuzu bile tam olarak bilmiyoruz. Telefonla konuma baktım, Kartepe Çepni Caddesi’ni işaret ediyor. Yani Kocaeli’ye girmişiz, artık 5 dakikalık bir süre kalmış lakin biz 15 dakikadır hareket edemiyoruz. Derken bir görevli hızla lokomotif tarafına doğru gidiyor, soruyoruz, bulunduğumuz hatta elektrik arızası olduğunu, sorunun ne zaman çözüleceğine dair henüz bir bilgi sahibi olmadığını söylüyor.
Panik atağı olanlar, astımı olanlar derken sıkıntı dakikalar ilerledikçe büyüyor. Havalandırmalar açıkken dahi maske ile nefes almak güçken bir de 20 dakikadır havalandırma kapalı, oksijen tükenmekte.
Akabinde önce birkaç kapı, sonra tüm kapılar açılıyor. İnsanlar koridorlardan kapıların olduğu noktalara doğru gidip nefes almaya çabalıyor. Tabii kapıların önleri dar, herkesin aynı anda buralara gitmesi zor. Kapıların açılması trenin vagonlarına pek etki etmiş değil, yerlerinde oturanlar sıcaktan ve havasızlıktan bunalmaya devam ediyor. Yaşlılar var, çocuklar var.
Elektrik arızası için ekip gelecek, müdahale edecek, yolumuza devam edeceğiz umuduyla sabrederek bekliyoruz ancak 1 saati aştığı halde ne ekip ne de elektrik geliyor.
Akabinde görevliler, dizel lokomotif çağırdıklarını, dizelin treni Köseköy’e kadar çekeceğini, sonrasında zaten elektrik olduğunu dile getiriyor. Bu arada yan hattan trenler geçmeye devam ediyor lakin bizim bulunduğumuz kısımda elektrik yok.
Elektrik olmadığından ve tren hareket etmediğinden tuvaletlerin hepsi tıkanmış, kullanım dışı. 1,5 saati aşıyor süre, dizel lokomotif geliyor, trene bağlanıyor derken beklediğimiz süre 2 saati geçiyor. Saat 00.25’te trenin kapıları tamamen kapatılıyor, içeriye az da olsa giren hava kesiliyor. Bu arada ise yolcular TCDD’yi arıyor, hatta 155’i bile arayarak yardım istiyor. Lakin trenin çevresinde tek bir ambulans dahi yok. Öyle ya yaşlısı var, astım hastası olan var, panik atağı olan var, kalp rahatsızlığı olan var; sağlık ekiplerinin acil müdahale etmesi gereken bir durum her an olabilir.
Neyse kapılar kapandı, tren harekete geçecek diye bekliyoruz ama bir kıpırtı yok. 25-26 dakika sonra saat 00.51’de harekete geçiyoruz sonunda. Dizel lokomotif yavaş yavaş bizi çekiyor ama Köseköy’e doğru değil, terse, Sapanca’ya doğru… Bu arada trenin içindeki ışıklar tamamen kapatılıyor. Saat 01.30, yani 40 dakika kadar bu şekilde yolculuk ettikten sonra tren, makas değiştireceği, elektrik olan noktaya geliyor. Işıklar, havalandırma, klima hepsi bir anda açılıyor. Şimdi de dizel lokomotifin sökülmesi için bekliyoruz. Neyse ki 17 dakika gibi bir sürede dizel sökülüyor ve yüksek hızlı tren saat 01.47’de İzmit yönüne doğru tekrar harekete geçiyor. 20-25 dakika gibi bir yolculuğun ardından saat 02.05 sıralarında İzmit Tren Garı’na girerken bir anons geçiliyor; yolcuların tren garındaki araçlarla evlerine taşınacağı, bu konuda gar görevlileriyle görüşülmesi gerektiği şeklinde.
Saat 22.01’de gelmem gereken İzmit’e saat 02.05’te ayak basıyorum. 1 saat 40 dakikalık yolculuk 2 saat 20 dakika uzamış ve bunun 2 saati havasız bir şekilde.
Kafamdaki düşünce İstasyondaki taksi durağından taksiye binip Bağçeşme’deki evime gitmek. Gölcük, Derince gibi uzak noktalara gidecek olanlar için ise yapılan anons sevindirici. Çıkıyorum istasyonun dışına, tek bir taksi yok, madem öyle tahsis edileceği söylenen araçlarla gidelim diye geri dönüyorum. Tren henüz hareket etmemiş, gardaki gişe memuru ile güvenlik görevlisi, trende yapılan anonstan habersiz! Meğer, Marmaray bekletiliyormuş, bir yanlış anlaşılma ile böyle bir anons geçilmiş. Gardaki görevliler müdürlerini arıyor, kulak misafiri oluyorum, “Benim yapacağım bir şey yok” şeklinde bir cevap! Yolcular isyanda, görevliler eli kolu bağlı.
Yapacak bir şey yok, çıktım gardan, yürüdüm, Halkevi mevkiinde bir taksi buldum, atladım çıktım evime. Saat 03.15 civarlarında evime gelebildim.
Gölcük’e gidecek olanlar, diğer uzak noktalara gidecek olanlar ne yaptı, taksi bulup YHT’ye verdiği paradan daha fazla bir maliyetle evlerine mi ulaştı, garda mı sabahladı, yoksa Tren Garı’nda sonradan bir çözüm geliştirildi mi bilmiyorum. Bizim yolculuğumuz İzmit’te noktalandı, İstanbul’a gidecekler ise yollarına devam etti. Onların durumu, İzmit’te inenlerden daha vahimdi tabii ki!
***
Evet kabus gibi bir yolculuktu. Bizzat şahit oldum, yaşadım. Baygınlık geçirenler, “Aranızda sağlıkçı var mı, varsa şu vagona gelsin” diye seslenen görevliler, polisi arayacak kadar çaresizlik içinde olanlar, havasızlıktan ve karanlıktan ağlayan çocuklar, tıkalı tuvaletler ve tüm bunlara ek, COVID-19 tehlikesinin sürdüğü bir dönemde saatlerce havasız kapalı ortamda kalmak.
Arızalar eskiden de olurdu, yüksek hızlı tren hattında da olabilir, gayet normal bir durum bu. Lakin pandemi koşullarında havasız kapalı bir ortamda insanları saatlerce tutmak, kısa sürede çözüm üretmemek, acil müdahale gerektirecek bir durumda trende sağlık personeli olmaması ya da görevlilerin ilk yardım eğitiminin bulunmaması, bu konuda yolculardan medet umulması, toplu ulaşım araçlarının işlemediği bir saate kalındığı ve trende “Sizi gardaki görevliler taşıyacak” anonsu yapıldığı halde insanları evlerine ulaştıracak bir çözümün üretilmemesi başlı başına rezalet!
TCDD, öncelikle bu rezaleti yaşattığı vatandaşlara bilet ücretlerini fazlasıyla iade etmeli. Ve TCDD, kesinlikle trenlerde ya personeline ilk yardım eğitimi aldırmalı ya da sağlık personeli bulundurmalı.
Bugüne kadar keyifle yolculuk ettiğim yüksek hızlı trenle bundan sonra da yolculuk etmeye devam edeceğim elbette lakin bu rezaletin bir daha yaşanmaması için bunları da buraya not düşmek istedim. Umarım, tekrarlanmaması için gereken neyse yapılır.
***