Yanlışlıkla Dünyanın Öbür Ucuna Uçan Çocuk
Tudem Yayınları tarafından basımı yapılan Yanlışlıkla Dünyanın Öbür Ucuna Uçan Çocuk kitabının yazarı John Boyne. Çizer de Oliver Jeffers ve Türkçe’ye Arif Cem Ünver çeviriyor. Sanki yazar çok fazla duyguda birikmiş ve ötekileştirilmiş tüm çocukları bağrına basmak istemiş. Sadece ötekileştirme değil, aile ve ebeveyn olma konularını da kaleme almak istemiş edebiyat yoluyla ve bence iyi de yapmış.
Aile ve çocuk ilişkisinde sorgulanması gerekenleri usulca önümüze bırakıyor yazar. Yaşananları “normal” olmayan bir çocuğun gözünden, yani ana kahramanımız Barnaby Brocket’in ağzından dinliyor ve izliyoruz. Hal böyle olunca da kocaman kocaman insanların yaptığı hatalar daha da fazla göze batıyor. Bir taraftan da hepimizin hayatındaki kayıt makinelerini(çocuklarımızı) düşündüm bu kitabı okurken ve kendi çocukluğumu. Sahiden büyüklerin hareketleri, sözleri bizler için önemliydi ve izlerdik. Ayrıca hatayı da sezerdik aslında, sadece tanımlamak için büyümeye ihtiyacımız olmuştu diye düşünüyorum. Kitaptaki sıradışı çocuğu ve onun kendi ebeveynleri tarafından ötekileştirilmesini izlerken de içim sızladı. Toplumun genel normları içinde “farklı” olanların tek sığınağı çoğunlukla aile oluyor ve oradan da dışlanınca her şey daha da zorlaşıyor. Bunu Barnaby ile gözlüyoruz ve onun hayatına giren diğerleriyle. Bu kitabı okurken daha önce okuduğum “Olgunlaşmamış Ebeveynlerin Yetişkin Çocukları (Lindsay C. Gibson)” kitabı da geldi aklıma. Barnaby kendi anne ve babası tarafından dışlanınca hayatına giren bazı yetişkinlerin de kendi aileleri tarafından bir sebeple kabul görmediğini görüyor. Küçük bir çocuğun şiddet gördüğü annesini sayıklaması gibi Barnaby de ara ara “Ama onlar benim ailem” deyip sürekli eve ve aileye dönem fikrini yenilediğinde daha da önemle durulması gereken konunun “ebeveyn olmak” olduğunu görüyoruz. Kendisini terk eden, riske atan ve istismar eden (fiziksel veya sözel) aileye karşı her şeye rağmen “kutsal aile” mitini beslemek başka türlü bir şey galiba ve yazar bu çıkmazları çok güzel gösteriyor.
Kitapta aynı zamanda adanmış hayat hikayeleri ile çocukları adına karar verme isteği, onlar adına onların hayatında tek belirleyici ve karar verici olma isteğinde olan ebeveynleri de mercek altına alıyor yazar. Kendi hayatlarında gerçekleştiremedikleri hayalleri çocukları üzerinden yapmak isteyenler yani bir başka ifade ile. Yaşayamadıkları hayatı çocuklarının hayatında yaşamak isteyenler ve bunun karşısında durup kendi yaşam alanını açmaya çabalayanlar. Mücadelenin, ilk önce ailede başladığını gösteren hikayeler. Etkileyici, dramatik ve düşündürücü bir başka yanıyla ve her zaman çocuktan yana bir tavır. Bir de aileleri tarafından ötekileştirilenleri bekleyen daha büyük riskler ve tehlikeler de konu alınıyor. Çünkü zaten bir şekilde korunup kollanması gerekenlerce reddedilmiş olan bu çocuklar hayata bir eksi ile daha devam etmek zorundalar. Yazar ötekileştirmenin türevlerini de gösteriyor. Yani tek bir sebep yok bunun için ve biz okurları da “normal nedir?” diye düşünmeye davet ediyor. Son kısımda ise her şeye rağmen yine aile diye değil de, farklılıklarıyla birlikte yol almak isteyen ana kahramanın gelişimi ve dönüşümüne tanık oluyoruz.
Sürükleyici, etkileyici, düşündürücü, fantastik öğeleri ve merakı canlı tutan kurgusu ile bence oldukça güzel bir kitap Yanlışlıkla Dünyanın Öbür Ucuna Uçan Çocuk. Sadece çocuklar değil, eğitimciler ve ailelerin de okumasını istediklerimden.