Bu DOLAR, tencereye nasıl girdi?

Yılmaz Karabıyık

Yılmaz Karabıyık

Tüm Yazıları

Hükümet istifa” diye sokağa çıkmak…

Aslına bakarsanız en doğal haktır.

Nasıl ki 2001’de yazar kasa atıldıysa nasıl ki seçim yenilendiyse ve başa AKP iktidarı geldiyse bugün de benzer durumlar demokratik hak olarak gerçekleştirilebilir.

Lakin, bu dediğimiz; iktidarın deyimi var ya hani “Eski Türkiye” diye, o günlerde kaldı.

Mutfağınız tutuşmuş, ekonomik kriz iliklerinize kadar işlemiş olsa da bu demokratik hakkı kullanmak “ Yeni Türkiye”de sizi anarşist yapar, “ Devlet karşıtı” yapar, “Vatan haini” yapar!

Mahalle yanarken tararsanız saçınızı, çıkmazsa sesiniz, bir de üstüne “dış güçler falan filan” bir şeyler sayıklarsanız, o zaman vatansever yapar Yeni Türkiye’de bu sözler sizi, “Devleti’nin yanında” yapar(!)

İşte bu yüzden “Çıkmayın sokağa, sokak kaostur” diyor muhalefet partileri sizlere.

Anketlere bakıp, AKP’nin eriyen oylarını gördükleri için bunu yapıyorlar. Sokakta oluşabilecek kaostan, sokağa çıkanlar üzerinde oluşturulacak algıdan iktidarın eriyen oylarının bir kısmını geri alabileceğini düşünerek “Sokağa çıkmayın” diyorlar.

Siyasi pencereden bakınca haklılar da. Sokağa çıkıp da “İstifa” diye bağırmak, Hükümet’i istifa ettirmez. Aksine her Anayasal hak olan protestoyu Devlet’e saldırı olarak algılayan ve algılatan bir yöntemle lehlerine çevirtir.

Ama bu demek değil ki sokağa çıkanlar, kırıp dökmediği sürece bir amaca hizmet ediyor, “Hükümet istifa” diye bağıranlar Devlet’e saldırıyor ya da Hükümet’in lehine sonuçlanmasını istediği bir eylem gerçekleştiriyor, piyonluk ediyor.

Koalisyon hükümeti zamanında bu protestolar bir hak ise bugün de benzer bir tabloda haktır. Türkiye birdir, eskisi yenisi yoktur. Anayasa’da bu hak açıktır. İzin alma gereği duyulmadan, saldırısız, hakaretsiz yürüyüşler yapılabilir. Lakin bu eylemlerin provoke edilmeyeceği, kitle psikolojisinin amacından sapmayacağını kimse garanti edemez işte… Sene 2001 değil, 2021. Karşınızda bir yazar kasa ile devrilecek koalisyon hükümeti yok!

O dönem hükümeti deviren ekonomik krizi koalisyon hükümetinin beceriksizliği olarak, bugünkü krizi ise ABD’nin oyunu olarak gören bir kitle tarafından desteklenen bir hükümet var karşınızda.

ABD’nin bugün ülkeyi yönetemediği için doların arttığına inandırmışlar kendilerini, sanki bugüne dek ülkeyi ABD yönetiyordu da şimdi yönetemiyor! “Ecevit, ABD’ye ülkeyi yönettirmediği için krizle indirildi” sonucunun ortaya çıktığını düşünemiyorlar bu söylemle. AKP’nin bu kriz sonrası iktidara geldiğini unutuyorlar. “Devlet” diyorlar hükümete ötesi var mı? Yani sokağa çıkarak seçime götüremez, istifaya itemezsiniz bu iktidarı!

***

Hak da olsa yasal da olsa çıkmayın sokağa… Kendini dış ve iç mihraklar diye şartlamış kitlelerle sokaklarda karşı karşıya kalmayın. Ülke yangın yeri iken sokakların yanmasına sebep olmayın. Sandığı bekleyin varsa bir tepkiniz ülkedeki gidişata. Vatandaş, ülkenin ekonomisinden memnun değilse, tenceresine baktığında ülkedeki ekonominin geldiği noktayı görüyorsa zaten sandıkta gereğini yapacaktır. Ki anketler, bunu göstermekte.

***

Devletimizin yanındayız” diye paylaşımlar yapanlara da şunu demek isterim; hepimiz yanındayız Devlet’imizin ama hükümet ile devlet çok farklı kavramlar. Millet seçer hükümetleri ülkeyi yönetmesi için yönetemediğini düşündüğü an ise sandıkta gereğini yapar. Yani gelip geçicidir iktidarlar. Mesele burada “Devlet” düşmanlığı değil, mesele dış güçlerin ülkemiz üzerindeki etkisini görmemek de değil. Herkes biliyor ABD’nin ülkemizin ekonomisine müdahalesini ama sizin unuttuğunuz şu; hep var oldu bunlar, hep müdahale ettiler, hep kötü emeller beslediler ülkemize karşı yani yeni olan, AKP’ye özel bir tutum değil ABD’nin ya da emperyalistlerin tutumu. Burada mesele şu; ekonominin dışa bağımlı hale getirilmesi. Üretimden tüketim ekonomisine geçilmesi. Vergiyle ayakta durulması. Yani bu dış güçlerin dilediğinde bizim ekonomimizi alaşağı edebilmesi.

Yani sen “TENCERE”nin kapağını açık bırakır, masanın sunumuyla, şatafatıyla uğraşırsan, içine fare de girer, böcek de. Sonra evine gelene şatafatlı bir masa gösterir ama yedirecek yemek bulamazsın! Kimse de masanın şatafatına bakmaz karnı doymadıktan sonra! Kapağı kapatacaksın, sahip çıkacaksın “TENCERE”ye…

Sen üretsen, dışa bu denli bağımlı olmasan kurun karşısında bu denli ezilmezsin. Kur arttıkça tükettiğimiz ürünler bu denli zamlanmaz. Un, yağ ve şekerin fiyatı bu denli uçmaz mesela! Bir de üstüne faizi emirle artırıp emirle düşürürsen tuz biber ekersin dolardaki tırmanışa. Demem o ki fanatik bakmamak, yanlışa yanlış demeyi bilmek lazım. Çok sevebilirsiniz mevcut iktidarı, rakiplerini yanlış görebilirsiniz tamam, lakin onu kendinize Devlet görecek kadar sahipleniyorsanız yanlış politikaları alkışlamayın artık, yanlışı alkışlamak yanlışa sürükler, yanlışlar da krize…

İşte bu yüzden öfkelenmeyin sokağa çıkanlara boşa, onlar yıkamaz iktidarı, SANDIK yıkar. Onlar yıkamaz, sizin yanlışı alkışlamanız yıkar… Onlar yıkamaz, şatafatlı (masadaki sunum misali) saraylara sahip ülkemin, tenceresi boş vatandaşı yıkar! Bu yüzden siz, doların vatandaşın tenceresine kadar nasıl girdiğini bir sorgulamaya başlayın!