Kimler, kimlerle BARIŞ’tı?
Barış güzeldir.
Kan, göz yaşı, acının son bulmasıdır.
Barış; birlik getirir, huzur getirir, refah getirir.
Ama ortada bir savaş yoksa, ortada çetelere, teröristlere, örgütlere karşı bir mücadele varsa bunlarla yürütülen çatışmaların sona ermesi sürecine “Barış” demek abes kaçar!
Devlet, teröristle mücadele eder, onları silah bırakmaya, pişman olmaya, teslim olmaya zorlar.
Bir yandan da onların beslendiği, taraftar bulduğu sorunlara çözüm üretir.
Taviz vermez.
Elbette eline kan bulaşmamış olanları affedebilir, ancak vatan için bu örgütlerle çatışıp şehit düşenlerin, kundaktaki bebeklerin, öğretmenlerin, sivillerin faillerini affetmez.
Binlerce çocuğu yetim, binlerce eşi dul, binlerce anne babayı evlatsız, binlerce insanı kardeşsiz bırakanları affetmez.
Terörün bitmesi için kanın durması için süreç yürütebilir, terörün beslendiği sorunları ortadan kaldırmak için çabalayabilir, bu terörü başımıza saran ya da saranlara çağrı yaptırabilir ama onları serbest bırakmaz, onları “Barış elçisi” konumuna sokmaz.
***
Evet, ülkemizde yıllar sonra bir süreç yürütülüyor.
AKP ve MHP’nin DEM Parti ile barışmasıyla başladı süreç ve bebek katili Abdullah Öcalan’ın PKK’ya ve uzantılarına fesih ve silah bırakma çağrısı yapmasıyla devam etti!
Adına “Terörsüz Türkiye” denilen süreçte, PKK çağrıya uydu ve bir grup silahlarını temsili olarak yaktı!
Sonrasında “Terörsüz Türkiye”yi kimlerin desteklediğine dair kamuoyu yoklamaları yapılmaya başlandı.
Yani dere görmeden, paçalar sıvandı!
Bugün şehit ailelerine de sorsanız, en milliyetçisine de sorsanız “Terörsüz Türkiye’ye” “Hayır” diyebilir mi? “Bizim çocuklarımız şehit oldu, başkalarının çocukları da olsun” diye düşünebilir mi?
Düşünmez!
“Terörsüz Türkiye”yi herkes ister.
Ancak “Terörsüz Türkiye” söyleminin altının neyle doldurulduğu görmek ister! Bundan sonra neler olacağını bilmek ister!
Çünkü yapılan her anlaşmanın ardından gelen barış, kazandırmıyor!
Sevr anlaşması gibi mesela!
Kanı durduran ama Türkiye’yi Ankara ve çevresine hapseden Sevr anlaşması hayata geçseydi, bugünkü Misak-i Milli sınırlarından söz edemezdik!
Bugünkü gibi inançlarımızı özgürce yaşayamaz, dilediğimizi seçip, dilediğimizi iktidardan indiremezdik!
Manda ve himaye altında olurduk!
Asimile olurduk!
Belki de Doğu Türkistan’daki gibi Gazze’deki gibi zulüm görürdük.
“Terörsüz Türkiye” sloganıyla başlayan “BARIŞ” söylemi, Sevr mi, Lozan mı? İşte merak edilen bu!
Amerika başta olmak üzere emperyalist güçlerin desteklediği, bu ülkelerin taşeronluğunu yapan PKK, bunlardan nasıl icazet aldı da Abdullah Öcalan denilen bebek katilinin tek sözüyle silah bırakmaya karar verdi?
Daha düne kadar belediyelerine kayyumlar atanan, yaklaştığı tüm muhalefet partilerine “Hain” yaftası vurdurtan DEM Parti; AKP ve MHP’ye nasıl güvendi, MHP ve AKP; sözde Ermeni soykırımını tanıyan DEM Parti’ye nasıl güvendi?
PKK’nın eli kanlı teröristleri, bu süreçte serbest mi kalacak?
Kundaktaki bebekleri katlettiren, binlerce şehidin faili Abdullah Öcalan serbest mi kalacak?
Ne istediler, neler verilecek?
Hazırlanmak istenen sivil Anayasa, üçlü ittifakla mı yapılacak?
“Türk milleti” yerine “Türkiye milleti” ifadesinin kullanılmaya başlanmasının ardında yatan ne?
Kısacası AKP ve MHP’nin DEM Parti ile “BARIŞ”masıyla başlayan süreç, bizden neler alacak ya da bize neler verecek?
Türk milleti, bu sürecin sonunda Sevr anlaşmasını mı, yoksa Lozan anlaşmasını mı görecek?
Evet, söylem güzel: “BARIŞ”, “Terörsüz Türkiye” ama önemli olan eylem!
Güzel olan söylem, eyleme döküldüğünde de ülkem adına aynı güzelliğini muhafaza ederse benden tam destek “Terörsüz Türkiye”ye…
Yok, PKK ve destekçileri, silahla alamadığını, “Barış” ile alacaksa şehitlerin kanı yerde kalacaksa, şehit ailelerinin yüreği yakılacaksa yere batsın öyle “Barış”, yere batsın öyle “Terörsüz Türkiye”!