Yavaş, yedekse Kılıçdaroğlu neden hain?
CHP Genel Başkanlığı sürecinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP ile arasına mesafe koymamasını eleştirebilirsiniz!
Selahattin Demirtaş’a selam göndermesini eleştirebilirsiniz!
6’lı masayı kurup, irili ufaklı partilere vekil kontenjanı vermesini de eleştirebilirsiniz!
Seçim kaybedildikten sonra Kurultay’da ısrarla aday olmasını da eleştirebilirsiniz!
Kurultay’da dönen oyunlarla ilgili, uğradığı vefasızlıkla ilgili serzenişini de eleştirebilir, “Zamanı değil” de diyebilirsiniz!
Ama şahsının AKP’ye çalıştığını dile getirmek bence büyük haksızlık!
CHP’nin bu ülkede alabileceği oy oranı belli!
Yani CHP, ağzıyla kuş tutsa, toplumun önemli bir bölümünden oy alamıyor!
Bu yüzden 6’lı masa kuruldu!
Kılıçdaroğlu, bu masaya öncülük etti!
Anketler, Ekrem İmamoğlu ile de Mansur Yavaş ile de Kemal Kılıçdaroğlu ile de seçimin kazanılacağını gösteriyordu!
Yani Kılıçdaroğlu, bile isteye kaybetmek için aday olmadı!
Lakin Meral Akşener’in masadan hışımla kalkması, Kılıçdaroğlu’nu seçilemez aday olarak halka lanse etmesi rüzgarın yönünü değiştirdi. Halkın gözünde bu ittifak, olası seçim zaferinde ülkeyi yönetemez, bölünür olarak algılandı.
İyi Parti’nin yükselen oyu geriledi, ilk turda genel seçim kaybedildi. İkinci turda da doğal olarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 6’lı masa kayıp yaşadı.
Anketlerde Kılıçdaroğlu ile seçimin kazanabileceği bilgisi yer alırken Meral Akşener’in bu çıkışı neden yaptığını sorguladınız mı?
Dün peşinden koştuğunuz adamı, hain ilan etmeden önce bunu bir düşünün!
Ya da şöyle sorayım; “Bugün bir seçim olsa Erdoğan’ın karşısında kimi Cumhurbaşkanı adayı olarak görmek istersiniz?” denildiğinde topluma, en fazla oyu alan kimdi?
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, tutuklanmadan önce anketlerde birinciliği göğüsleyen kimdi?
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın ta kendisiydi!
Hele ki tekrar çözüm sürecinin yürütüldüğü bir dönemde tekrar bir anket çalışması yapılsa Mansur Yavaş, hiç kuşkusuz tekrar birinci çıkacaktır!
Peki, dün Kılıçdaroğlu’nun aday olmasına tepki gösterenler, bugün kazanmasına garanti gibi bakılan Mansur Yavaş’ta neden ısrarcı olmadı!
İmamoğlu da elbette güçlü bir aday ama Mansur Yavaş bir kenara itilip, İmamoğlu neden partinin Cumhurbaşkanı adayı ilan edildi?
Neden bugün “Kendisi istemese bile artık partimizin Cumhurbaşkanı adayı odur” deniyor!
Neden, İmamoğlu’nun siyasi yasağı olması durumunda O’na alternatif olarak görülüyor Mansur Yavaş?
Mevzu kazanmaksa mevzu kazanacak adaysa Mansur Yavaş’ın aday yapılmasının ne mahsuru vardı sizin için?
Kim kimi aday olarak gösterirse göstersin, bu o partilerin, ittifakların sorunu; benim takıldığım; dün her şeyiyle güvendikleri, “Dürüst lider” diye peşinden koştukları insanı bugün bir kalemde “Hain” ilan edebilmeniz!
Dedim ya Kılıçdaroğlu’nu pek çok konuda eleştirebilirsiniz ama dün partisini terk edip, Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’nin adayına yüklenip, taraftarını O’na bilendirerek adaylıktan çekilen Muharrem İnce’ye kucak açacak kadar geniş yüreğiniz varken, Kılıçdaroğlu’nu “Hain” ilan etmeniz, açıkçası şaşırtıyor beni!
Kimlerin kimleri sattığını, seçimin neden kaybedildiğini bildiğiniz halde bunu yapmanız gerçekten ilginç!
--------
Gerçekten “Sivil” Anayasa mı?
Sivil Anayasa’yı, darbe Anayasası’ndan ayıran nedir?
Dayatma olmaz, baskı ortamı olmaz, özgürlükçü, çok katılımlı olur!
Her kesime hitap eder, her kesimin hakkını, hukukunu korur!
Adaleti önceler!
İnsan haklarını önceler!
Eşitliği önceler!
Peki, Türkiye’de böyle bir Anayasa’nın hazırlanabileceği bir ortam var mı?
Evet, askeri vesayet kırıldı, asker işin içinde yok!
Peki, baskı ortamı yok mu?
Türkiye’de her şey sütliman mı?
Herkes özgür mü?
Yani Türkiye’nin içinde bulunduğu ortam, gerçekten sivil Anayasa yapmaya müsait mi?
İnsanların kutuplaştığı, CHP’li belediye başkanlarının tutuklandığı, dili sivrilen gazetecilerin cezaevini boylayabildiği, parti genel başkanlarının dahi tutuklanabildiği bir ortamda çok katılımlı, gerçekten barış, huzur, demokrasi ve adaleti sağlayacak özgürlükçü bir sivil Anayasa oluşturulması mümkün mü?
Tutuklanan CHP’li belediye başkanlarının belki tümü suçsuz belki tümü suçlu ya da bazıları suçlu, bazıları suçsuz; bunu bilemem!
Lakin yargının siyasallaştığının savunulduğu bir ortamda, adaletin varlığının tartışıldığı bir süreçte gerçeğin gerçekliğini her kesime anlatmak mümkün değil.
Ülkedeki fanatizm, kutuplaşma; suçluya suçsuz, suçsuza suçlu muamelesi yaptırabiliyor, bunu görüyoruz.
Şimdi böyle bir ortamda toplumun tüm kesimini sivil Anayasa’ya nasıl dahil edebilirsiniz?
İkinci bir konu ise kundaktaki bebeklerin, öğretmenlerin, binlerce askerimizin katili PKK ve onu kuran İmralı canisi Abdullah Öcalan’ın silah bırakma noktasındaki adımları; bundan sonra mücadelenin siyasetle, demokratik yollarla olacağı yönündeki beyanatlar; sivil Anayasa’da bu mücadelenin etkisinin olacağını da göstermekte.
Yani PKK’nın yapamadığını, DEM Parti, kan akıtmadan, bedel ödemeden yapmak isteyecek!
AKP, MHP ve DEM Parti’yi barıştıran süreç, sivil Anayasa’yı etkileyecek!
Bu Anayasa’da DEM Parti üzerinden tavizlerin yer alacağı şüphesi var!
Ülkedeki baskı ortamı yatışmadan, kutuplaşma ortadan kalkmadan, milliyetçi, ulusalcı, Atatürkçü kesimin şüpheleri ortadan kalkmadan, sivil Anayasa’ya destek bulmak zor!
Evet, dün “Yetmez ama evet” dedikleri için pişman olanları, milliyetçileri, ulusalcıları, Atatürkçüleri, başkanları cezaevinde olan CHP’yi ve benzerlerini sivil Anayasa çalışmalarına nasıl dahil edeceksiniz?
Gerçekten bir sivil Anayasa oluşturulacağına, bu Anayasa’nın ülkenin hayrına olacağına, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü muhafaza etmeye devam edeceğine toplumun her kesimini nasıl inandıracaksınız?
Bu ülkede hakların, özgürlüklerin artırılacağı, adaletin ve eşitliğin önceleneceği, her şeyden üstün bir Sivil Anayasa’yı elbette ki herkes arzular ama şu ortamda oluşturulmak istenen Anayasa’nın sivilliği tartışmaya sizce de açık değil mi?
Bence açık!
-----------
Kınamak, karın doyurmuyor!
Amerika destekli İsrail denen terör devletinin Filistin’de uyguladığı zulme karşı Müslüman ülkelerin liderleri ne yapıyor?
Bolca zulmü kınıyor!
Bolca boykot çağrısı yapıyor!
Peki ticari anlaşmalar?
Peki ambargo?
Peki İsrail destekçisi Amerika’nın askeri üstlerinin varlığı?
Bu konularda pek bir şey yok!
Kınıyorlar bolca!
Bir de cuma hutbelerinde lanet okunuyor İsrail’e!
Ötesine geçemiyoruz!
Zulmü durduracak bir aksiyonumuz yok!
Askeri saldırıların ötesinde gıda yardımlarının önünün kesilmesiyle yatağa açlıktan ağlayarak giren çocukları üzülerek izliyoruz.
Vicdanları kanatan görüntülere dünyanın pek çok noktasından halklar olarak tepkiler veriliyor.
Türkiye’den de benzer tepkiler yükseliyor.
Ama bu tepkiler, bu canileri durduramıyor.
İran’a nükleer silah üretiyor diye saldıran İsrail’in, nükleerden daha tehlikeli şekilde insanlığı katletmesini seyre dalmışız!
Gazze’de suçsuz günahsız yavrular, aç oldukları için ağlıyor, aileleri çaresiz.
Kendi açlıklarını unutup, onları sakinleştirmeye çalışıyorlar.
Peki ne olacak böyle?
Elimizden ne gelecek?
Kim bu canileri durduracak?
Hangi lider, bu caniliğin önüne geçilmesinde birleştirici güç olacak?
Ekonomik olarak İsrail’i ve Amerika’yı köşeye sıkıştıracak yaptırımları kim uygulatabilecek?
Pek çok ürün ve markayla dünyaya yayılmış İsrail’in, bu ürünlerine alternatif ürünleri kim üretecek?
Alternatif sunmadan, boykot çağrısı yapmakla ya da İsrail ile ticareti durdurmayıp, gelen ürünleri boykot ettirmeye kalkmakla bu iş yürür mü?
İsrail, dünya için büyük tehlike!
İsrail, Ortadoğu için de Türkiye için de büyük tehlike!
Ve bu tehlikenin, sıra bize gelmeden bertaraf edilmesi gerekiyor!
Her şeyden önemlisi o çocukların, bir gün daha yatağa aç girmemesi için dünyanın ayağa kaldırılması gerekiyor!
Var mı bunu yapabilecek samimi, vicdanlı bir lider?
Var mı bir babayiğit?