8.8 büyüklüğündeki deprem, Türkiye’de böyle hissedildi!
Neden masal anlatıyorsunuz ve siz, neden bu masala kendinizi inandırıyorsunuz?
Kim istemez ki Türkiye’nin en iyi olmasını, kim istemez ki Türkiye’yi yönetenin “Dünya lideri” olarak anılmasını?
Kim istemez ki Avrupa’nın, dünyanın Türkiye’yi kıskanmasını?
Ama lafla olmuyor!
Bir deprem oluyor, masallarınızı yerle bir ediyor!
7 büyüklüğünü aşan bir depremde 11 şehir yıkılabiliyor, on binlerce insan yaşamını yitirebiliyor!
“Kader” diyorsunuz, kanıyorlar!
Sonra Rusya’da 8.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geliyor, 4 ülkeyi beşik gibi sallıyor, bir tek kişinin burnunun dahi kanamadığına şahit oluyoruz.
Ne oldu “Kader”e?
Depremde yıkılıyoruz, yıkıldıktan sonra enkaz altında günlerce kurtarılmayı bekleyip can veriyoruz! Bizim kaderimiz bu mu yani?
Bırakın artık masallara kanmayı, kendinize gelin!
8.8 büyüklüğündeki deprem de mi yetmedi sizi silkelemeye?
Bu deprem topluma bizleri öldürenin kader değil, bizleri öldürenin deprem değil, bizleri öldürenin binalar, ihmaller olduğunu hissettirdi!
Bizleri öldürenin, imar barışları olduğunu hissettirdi!
Bizleri öldürenin, 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden ders alıp, kentleri dönüştüremeyenler olduğunu hissettirdi!
Evet, 8.8 büyüklüğündeki deprem işte böyle hissedildi Türkiye’de!
Bir başka ülkede yaşanan böylesi şiddetli bir depremde tek bir kişinin burnu kanamıyorsa; Türkiye’de on binlerce canını enkaz altında bırakmanın vebalini, utancını sorumlular olarak siz de hissetmek zorundasınız!
***
Ama yok, hala felaketini bekliyor insanlar bu ülkede!
İstanbullular, uzun yıllardır ha oldu ha olacak denilen büyük depremde felaketini bekliyor!
Kaderlerine razı olmuşçasına hem de!
Maddi gücü, imkanı olan ya yapılarını yeniliyor ya da şehri terk ediyor ama ayın sonunu getiremeyenler, yıkılmasına kesin gözüyle baktığı binalarda felaketini bekliyor!
İstanbul’u taşımıyorlar, İstanbul’u hızla dönüştürmüyorlar, İstanbul’u uçurumun kenarından çekip almıyorlar!
Ticaretin, sanayinin, ulaşımın merkezi, kalbi olan bu şehri, depremden tam manasıyla koruyamıyorlar!
Felaket senaryoları yazılıyor, çiziliyor; öylece izliyorlar!
Toplum buna müsaade ediyor çünkü!
Oysa toplumun her ferdi kıymetlidir!
Her vatandaş, en tepedekiler kadar kıymetlidir!
Her canlı kıymetlidir!
Ama ya maden ocağındaki bir göçükte ya yangında ya depremde ya selde yaşamını yitmeye devam ediyor canlar!
Yolda yürürken bile elektrik akımına kapılıp ölebiliyor insanlar!
Dedim ya “En iyiyiz” demekle, “Dünya lideri” demekle olmuyor!
Tüm bunları aşmadıkça masaldan öteye gitmez bu sözler!
Toplumun bir kesimi gibi masallarınıza kanıp koltuk kabartamıyoruz, gururlanamıyoruz sizinle; biz depremlerde yıkılmayarak, yangınlarda can vermeyerek, göçük altında kalmayarak, yolda yürürken ölmeyerek gururlanmak istiyoruz yaşadığımız ülkeyle ve bu ülkeyi yönetenlerle!
İnsan canına verilen kıymeti görerek, 8.8 büyüklüğündeki depremde tek bir insanın burnunun kanamamasına “Mucize” gözüyle bakmayarak, şaşırmayarak, onlardan bu konuda geri kalmayarak övünmek istiyoruz Türkiye ile!
İnsanı yaşatacaksın ki devlet yaşayacak!
Gerisi boş, kuru laf!