Cumhurbaşkanı ile gurur duydum
Yok yok, OHAL’de bana bir haller olmadı!
Düşüncelerim de, iktidarın yanlışlarına
bakış açım da değişmedi…
Değişen şeyler, değişmesini istediğim şeyler olunca
yiğidi öldürsek de hakkını teslim etmek gerektiğini
düşünüyorum sadece…
“One munite” dediğinde pek çok kesim gibi
sazanlama atlamadım, “Helal olsun” demedim…
Çünkü daha olay tazeliğini korurken “İsrail halkını ve Sayın Perez’i
kast etmedim, benim tepkim modaratöreydi” diyerek
beni yanıltmadı…
Sonrasında İsrail ile süren ticari anlaşmalar, bu ani çıkışın
içini boşalttı…
Gezi eylemlerinde “Polise destan yazdı” dedi, halkı dinlemek
yerine tepki gösterenleri çapulcu ilan etti…
Yıllarca tepki gösterdiğimiz Fethullah Gülen ve
avanelerine ne istedilerse verdi!
“Bu taşeronlarla çözüm süreci yürütülmez” dedikçe
ısrarla terör örgütü ve siyasi uzantılarına güvendi!
Dış politikada ABD’yi müttefik seçti, Rusya’ya sırt
dönerek denge politikasını altüst etti!
PYD’yi, Türkiye’den daha değerli gören
ABD’ye sırt dayayıp neredeyse
ülkeyi savaşa sürükleyecekti.
“İki ayyaş” çıkışı hala kulaklarımda yankılanıyor!
Atatürk’e hakaret eden Kadir Mısıroğlu gibi birini
Saray’da konuk etmesi hala aklımda!
Uzun lafın kısası balık hafızalı değilim…
Unutmam, unutamam!
Ama dedim ya yiğidi öldürsek de hakkını
vermek gerek…
***
Dış politikada bozulan dengeyi tekrar sağlaması güzel…
Suriye’de IŞİD ve PYD’ye yönelik
püskürtme operasyonları da desteklenmeli.
OHAL sürecinde at izinin it izine karıştırılmaması gerektiğini
söylemesi, valilere “Bakanlar, milletvekilleri size baskı yaparsa
beni arayın” demesi de gayet olumlu.
Siyasetten uzak, tüm siyasi partileri kucaklayan
ifadelere yönelmesi de yaşananlardan
ders çıkardığını gösteriyor gibi… Ya da şimdilik öyle!
Ama beni gururlandırdığı nokta bunlardan ziyade dün
71. BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma…
Bu konuşmada bir şov yok, yapmacıklık yok.
Söylenmesi cesaret isteyen, yürek isteyen sözler…
Gözlerinin içine baka baka, kimine küfür, kimine umut işte!
Evet, dünya 5’ten büyük… Ama ne hikmetse kimse bunu
söylemeye cesaret edemeyip, uysal koyun gibi kaderine
razı geliyor…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çıktı ve bunu yüzlerine bir tokat gibi vurdu dün…
“Dünya 5 ülkenin iki dudağı arasına mahkum olamaz.
Diğer ülkeler biraz omurgalı olun” dedi…
“BM Güvenlik Konseyi ömrünü yitirmiştir” dedi.
“Biz insanız, mültecilere kapımızı açarız, siz dikenli tel çekersiniz” dedi…
“Suriye ve Irak’ın topraklarında sizin gibi gözümüz yok” dedi…
Dedi de dedi işte… Bunu bırakın ülkemizin Cumhurbaşkanı’nın
demesini, diğer herhangi bir ülkenin lideri bile dese şartsız
desteklenmesi gerekir…
Yarın yine yaptığı bir yanlışı eleştireceğim belki ama
dün gurur duydum Erdoğan ile…
Bence iktidar yanlısı ya da muhalif,
her kim olursa olsun bu tavra sahip çıkmalı,
gururlanmalı! Aksi boş muhalefet olur!
-------------------------------
Ekmek çarpar!
Ekmek parası…
Ekmek teknesi…
Ekmek davası…
Ekmeğini helalinden kazanmak…
İnsan emeğinin karşılığı olarak görülmüştür hep ekmek…
Helali lezzetlidir…
Alın teri gerektirir.
***
İşte o ekmek geçtiğimiz aylarda üzmüştü Kocaelilileri,
dün ise sevindirdi. Kocaeli Valiliği’nin açtığı dava
sonucu ekmeğe yapılan zam geri çekildi ve ekmek
yeniden 1 lira oldu.
Kocaeli, bildiğiniz üzere ekmeği en yüksek fiyata
tüketen sayılı illerden biri.
Bir başka şehirde üretilen ekmek ile Kocaeli’de üretilen
ekmeğin maliyetinin arasında ne gibi bir fark var
hiç çözememişimdir bu güne dek!
Diğer illerde fırıncılar, personelini iki kuruşa mı
çalıştırıyor, unu çok daha ucuza mı alıyor da
Kocaeli’de ekmeği bu illerden daha yüksek
maliyetle tüketiyoruz bir türlü anlamlandıramadığım
bir durum…
Ama Valiliğin itirazı ile ilgili mahkeme ortada
maliyet açısından bir fark olmadığını
bizlere bildirmiş oldu bir nevi…
Mağdur edecek değil ya fırıncıyı Valilik itiraz etti diye…
Demek ki burada mağdur Kocaeli halkıydı!
Bizimkiler biraz daha fazla kazanmanın peşindeydi
sanırız, bu mutlulukları yarım kaldı.
Halkı ekmek çarpmıştı, bu kez ekmeğe zam
Valiliğe takıldı!
İlimize atandığı günden bu yana basın üzerindeki
yasakları indirgeyen, ilgili müdürlükleri basına demeç verme
noktasında serbest bırakarak bilgi kirliliği oluşmasının önüne geçen,
OSB’lerden huzur hakkını dahi yasal olduğu halde kabul etmeyen
Vali Hasan Basri Güzeloğlu, Kocaeli halkına yaptığınız
bu güzellik unutulmayacak.
Unuturlarsa ekmek çarpar zaten!
-------------------------------
Toprağınız bol olsun!
Doğruluk nedir ki?
Hele hele dürüstlük?
Ya idealist olmak?
Ne bileyim kul hakkından korkmak falan?
Para eder mi bunlar, karın doyuran şeyler mi?
Dostluk ya da…
Ya da vefa…
Bırak ya, iki yamul, iki yağlan(!)
Eğil, bükül…
Egonu şişir, yalana yaslan(!)
Makam mevkii gördün mü hemen aban(!)
Sonrası mı, sonrası gelsin paralar, gelsin itibar(!)
Lan bu nasıl iş böyle?
O biçim iş işte!
***
Tanıyanın hayreti, tanımayanın takdiri
olur böylelerinin üzerinde…
Birikimleri paradır…
Ama insan biriktiremezler bir türlü…
Biriktirdikleri de gövdesinden beslenen yaprak gibidir,
iki susuz kalmaya görsünler, terk edilirler tek tek…
Doğruluk, dürüstlük ve vefa, para etmez belki ama
yaprağı değil, toprağı bahşeder sana, ne zaman bir rüzgar esse,
ayakta tutsun diye seni...
Ama yamulduysan güvenme sakın toprağa,
onun da bir kaldırma gücü var sonuçta…
Düştüysen zaten yapacak bir şey yok,
çoktan savrulmuştur yaprakların sağa sola…
İşte o zaman denecek tek söz var: “Hadi sana geçmiş ola!”
-------------------------------
Belki de bu, son sonbahar!
Yazın OHAL’leri neydi öyle?
Ne keyif bıraktı insanda ne neşe…
Şimdi geldi çattı mı sonbahar…
Kurumuş yapraklarını
tek tek dökmeye hazırlanıyor koca çınar…
Yürüyüş Yolu’nda havalandı sığırcıklar…
Ve güneşi terk etti bulutlar…
Damlatmaya başladı gökyüzü.
Daha gitmeden özledi mi ne güneşi?
Özlemiştir ya…
Kim sever ki kasveti…
Aydınlık varken, karanlığı…
Belki de bu son sonbahar,
bu kadar karanlık olan!
Belki de kim bilir!
Umut işte!