Gölgelerden Geçerken
İnsanın kendine, “Artık hiçbir şey beni kolay kolay şaşırtamaz” dediği dönemler vardır.
Bu cümleyi kurar kurmaz hayat, yeni bir perde açar önümüze.
Her sahnede başka bir yüz, başka bir hikâye ve gerçeklik çıkar karşımıza.
Yıllar geçer, yaş aldığımızı düşünsek de şaşırma eşiğimiz hiç gerilemez.
Çünkü insan, kendine rağmen sürekli değişen, dönüşen ve şaşırtmaya devam eden bir varlıktır.
*
Zamanla anlıyoruz ki içimiz sandığımızdan daha da kalabalık.
İnkâr ettiğimiz gölgeler, sıradan bir olayın tetikleyicisiyle bir anda görünür olabiliyor. Bastırdıklarımız sandığımızdan daha yakın, “Ben böyle biri değilim” dediğimiz parçalar ise sandığımızdan daha da bizden.
Olduğumuzu düşündüğümüz kişiyle olmakta olduğumuz kişi arasındaki çizgi düşündüğümüzden çok daha geçirgen.
*
Ömür; çeşit çeşit insan, farklı uğrak noktaları ve yüzlerle geçip gidiyor.
Güvendiklerimizin ne kadar kırılgan olduğunu, hiç fark etmediklerimizin ise ne kadar güçlü bir bilgelik taşıyabildiğini deneyimleme fırsatı elde ediyoruz.
Biri hiç büyüyemezken, diğerinin gözü hiçbir zaman doymuyor.
Ve insan, her seferinde, "Demek bu da mümkünmüş" diyerek şaşkınlığına bir halka daha ekliyor.
*
2025, insana dair bildiklerimin sınandığı bir yıl oldu diyebilirim.
Daha yıl dolmadan karşılaştığım her olay, beni biraz daha genişletti.
Üzüldüğüm, kırıldığım ve şaşırdığım anlar oldu; ama doğrusu, düşündüğüm kadar kolay dağılmadım.
Çünkü fark ettim ki insan, büyümeyi çoğu zaman başkalarının davranışlarının içinden geçerek öğreniyor.
Her karşılaşma ister iyi ister kötü olsun, kendimize tuttuğumuz bir ayna aslında.
Sadece bu yolculuğu deneyimlerken bazı sorular zaman zaman zihnimde kendini gösterdi.
Yaşadığımız olumsuzluklar, bizi olumsuz eylemlere sürüklemek için geçerli bir sebep midir gerçekten?
Kötüye maruz kalan herkes kötülüğü devam ettirmek zorunda mıdır?
Ve bencilliğin mutlaka makul gerekçeleri mi olmalı?
İnsan, “Haklıydım” diyerek kendine rağmen davranınca gerçekten haklı kalabilir mi?
Hiçbiri yargı cümleleri değil; aksine, kendimize dönük dürüst sorular diye düşünüyorum.
Yaşam seçimlerden ibaretse, seçtiklerimiz de bizi biz yapan adımlar değil midir?
O halde “koşullarım böyleydi” demek gerçekten bir açıklama mı, yoksa sadece içimizdeki gölgenin üstünü örtme çabası mı?
*
Bazen düşünmeden savurduğumuz bir eylem, bize ait olduğunu düşünmediğimiz ancak aslında bize ait olan bir yanımızdan geliyor.
Ani bir öfke, kendi yarım kalmışlığımızın sesi oluyor.
Bazen de kendimizi koruma niyetiyle aldığımız bir karar, başkasının canını fazlasıyla yakabiliyor.
İnsan ne tamamen saf ne de tamamen bilinçli…
Ama her adımıyla kendi yolunu yine de kendi örüyor.
*
Kötü bir deneyim yaşamak kimseyi kötü bir insana dönüştürmüyor; ama neyi seçtiğimiz, mutlaka bize dair bir izi geride bırakıyor.
İyilik de kötülük de potansiyel olarak içimizde dursa da,
Hangisini görünür kıldığımız gölgemizle nasıl bir ilişki kurduğumuza kökten bağlı.
İnsan, kendi gölgesini tanımayı öğrendikçe; başkalarının gölgelerine de anlayışla ve mesafeyle bakmayı öğreniyor.
Büyümek dediğimiz şey biraz da gölgemizle kavga etmeyi bırakıp onu anlamaktan geçmiyor mu zaten?