Gözümüzü toprak da doyurmuyor ki!
İnanın anlamıyorum, çözemiyorum bu insanları. 1450 liralık artışı küçümsemiyorum elbet, lakin senin geçen seneki alım gücünü bile karşılamıyor bu kardeşim, önüne hesap koyuyoruz, anlatıyoruz, adam “Gözünüzü toprak doyursun” diyor…
Yok kardeşim, gözümüzü, karnımızı toprak da doyurmuyor artık; tarım ülkesinde barbunyanın kilosu bile 50 liraya dayanmış, kuru fasulye, nohut 40 lira, domates 10-15 lira…
Doyurmuyor yani, doyursa dükkan senin!
Neyse…
Evet, adam seviniyor üzüleceğine…
Marketi suçluyor, esnafı suçluyor, otobüsçüyü, fırıncıyı suçluyor ama bu ülkenin ekonomisini bu hale getirene övgüler diziyor, onu savunmaya geçiyor…
Gözlerine perde inmiş her birinin.
Adam “Bu ay kirayı ödeyemeyeceğim belki ama Reis’imiz var olsun” diyor.
Olsun, var olsun, hep olsun, hiç olmasın bana ne ya, meselemiz bu değil ki!
Mesele geçim ya, seçim falan değil!
Ben sana geçinemeyeceğini anlatıyorum, basit bir matematik hesabı ortaya koyuyorum. Ülkede her şeyin dolara endeksli olduğunu, geçen yıl asgari ücretle aldıklarını, bu yıl alamayacağını, fakirleştiğini söylüyorum.
Senin de sosyalleşmeye, gezmeye, iyi giyinmeye, kaliteli beslenmeye hakkın var diyorum; ama sen diyorsun ki “Kiramı bile ödeyemiyorum ama şükür…”
Yaşlı bir amca girmiş halk ekmek kuyruğuna, mikrofon uzatılıyor, düştüğü duruma içerlemiş ağlıyor, biri çıkıyor oradan bağırıyor, “Şükredin…”
Gençler, “Bu ülkede gelecek göremiyoruz, fırsat bulsak yurt dışına kaçacağız” diyor, cebindeki telefona kafayı takıyorsunuz…
Sen açlığa, sefalete şükrediyorsun; sen şükrederken sana bu maaşı verenler, sana bu maaşı reva görenler yokluk nedir bilmiyor, hep tok yatıyor yatağına, her şeyin en lüksünü alıyor.
Bakın dün 15.49 idi dolar asgari ücret açıklanırken; bugün 16 liranın üzerinde.
Git markete, pazara, dün aldığını bugün aynı fiyattan alamayacaksın belki…
Eskiden Türkiye’de aldıkları maaşla asgari yaşayıp kenara para koyar, soğan ekmek yer ev yapardı insanlar; bugün ise sen ayın sonunu getirebilmek için tercih etmediğin asgari yaşama mecbursun.
Hala eski dediğiniz Türkiye’de ailelerinizin yaptığı birikimlerle, onlardan kalan miraslarla ayakta durabiliyorsunuz… Eve 2 maaş girmiyorsa ne kadar tutumlu olursanız olun ayın sonunu getiremiyor, borç biriktiriyorsunuz.
Ama siz adaletsiz gelir dağılımına şükrediyorsunuz…
Tüm dünya faiz artırarak enflasyonu düşürmeyi çalıştığı gün, bizim Merkez Bankası faiz indirme kararı alıyor, size dün yapılan asgari ücret zammı, daha cebinize girmeden doların hızlı tırmanışıyla eriyiveriyor. Ama siz hala geçen seneye göre yarı yarıya düşen asgari ücrete, geçen aya göre 1425 lira arttı diye şükrediyorsunuz!
Doların hızına yetişemeyen marketler, ürünleri stoklar olmuş, insanlar para verse de alacağını istediği kadar alamıyor; ambargo yıllarında eleştirdiğiniz kuyruklar, halk ekmek önlerinde, marketlerin indirim günlerinde tekrar ortaya çıkmış; siz dünü eleştirip, bugüne şükrediyorsunuz…
Siz şükrederken iki kuruş maaşla yaşamaya çalışan emekli amcam ağlıyor, siz şükrederken emeklilikte yaşa takıldığı için bulursa gündelik işlere koşturanlar ağlıyor, siz şükrettiğiniz için atanamayan, ‘git başka iş yap’ denilen öğretmen adayları ağlıyor, siz şükrettiğiniz için sizin gibi seçim değil, geçim kaygısı güden asgari ücretliler çocuklarına alamadıkları, ayın sonunu getiremedikleri için ağlıyor. Siz şükrettiğiniz için 2 üniversite bitirip asgari ücretle çalışmak zorunda kalan gençler, gelecek umutlarını yitiriyor.
Asgari ücret bu ülkede kader olmuş, adam yıllarca çalışsa da bu ücrete ya da biraz üzeri bir rakama çalışıyor ve siz kader gördüğünüz bu şeye şükrediyorsunuz.
Asgari yaşamak kader değil, bir sonuçtur. Sebep olanlara şükrettiğiniz sürece de bu sonuç hiç değişmeyecek. Paşa gönlünüz bilir, buyurun kaldığınız yerden şükretmeye devam edin…
--------------
AKP, kendi sonunu EYT ile hazırladı!
EYT’yi yani emeklilikte yaşa takılanları bilmeyen yok artık. EYT Federasyonu Genel Başkanı Gönül Boran Özüpak, yönetimi ve il dernekleri, verdikleri mücadele ile adlarından sıkça söz ettirdi ve ettirmeye de devam ediyor. Lakin, onları görmeyen gözler, görmemekte ısrarcı davranmaya devam ediyor.
Seçim sonuçlarını değiştirecek kadar çok mağdur olduğunu, 31 Mart yerel seçimlerinde gördük. Seçime doğrudan etki ettiler. Kendilerine kapı kapatanlara, sandıkta gereğini yaptılar.
Bazen bir filmde, bazen bir dizide, bazen bir kitapta gördük onları… Sosyal medyada, komşuda, gündelik işlerde ya da iş yerlerimizde tanıdık…
5 milyonu aşkın EYT’li var bu ülkede.
EYT’nin açılımına dümdüz bakacak olursak tek dertleri emekli olamamakmış gibi gelebilir size… Lakin tek dertleri bu değil. Onlar, hani iktidar diyor ya “Eski Türkiye” diye, işte o dönemin şartlarında imzalanan sözleşmeyle işe başlamış ancak o sözleşmedeki hakları 1 gecede çıkan yasa ile ellerinden alınmış insanlar. Yani aylık bağlanma oranları düşürülmüş, kimileri özelleştirme politikaları sırasında işsiz kalmış, kimileri çalışırken primi fazla yattığı için alacağı maaş düşmekte olan insanlar!
Şu an bir işe sahip olanlar en azından şimdilik şanslı lakin emekli olduklarında bu şans ellerinden gidecek. Çünkü, kendilerine bağlanacak aylık bir hayli düşük olacak ve bu insanlar çalışmaya devam etmek zorunda kalacaklar.
Mağduriyet derecesini biraz daha artıralım hadi; bir kesim var ki içlerinde onlar özelleştirmeler neticesinde ya da bir şekilde işsiz kalmış, işveren “Yaşlısın” diyor kapı kapatıyor, Hükümet, “Gençsin” diyor emekli etmiyor. Bulabilirlerse gündelik işlere koşturuyorlar, bulamazlarsa o gün açlar.
Bu açlığı en çok da pandemiden dolayı yaşanan kapatma süreçlerinde yaşadılar. Zaten her krizi en çok onlar hissediyorlar.
Ve bu insanların mağduriyetini bu denli bilmeyenler, “Ne olmuş yani emekli olamıyorlarsa, zamanı gelince olurlar” diyerek geçiştirebiliyorlar.
***
AKP’ye uzun yıllar oy vermiş olanlar var içlerinde, uzun süre umutla “Reis bizi de görür” diye düşünmüş olanlar var; lakin artık durum öyle değil. Bu Hükümet’ten umudu kestiler, Reis’in “Seçim kaybetme pahasına yok” söylemini akıllarına kazıdırlar. Umutları başka eksenlere kaydı. EYT’liler umutlarını, AKP de EYT’lileri kaybetti.
Ve kendi sonunu EYT ile hazırladı…
Vedat Bilgin’in Bakan olarak atanması bir nebze umutlarını yeşertmişti lakin görüldü ki Hükümet, EYT’ye karşı gözlerine mil çekmiş!
İşte bu yüzden olağan ya da olağanüstü genel seçim, 5 milyon EYT’li, eşleri ve seçmen yaşına ulaşmış çocukları tarafından sabırsızlıkla bekleniyor. O gün geldiğinde her şey sizin için çok ama çok geç olacak.
