O vakit tek tek soralım hakkınızı helal ediyor musunuz?
Çin’den tüm dünyaya yayılan Covid-19 salgını, geçtiğimiz yıl 11 Mart itibariyle Türkiye’yi de etkisi altına aldı ve etkisini artırarak bugünlere kadar sürdü, sürüyor. Evet, bu virüsten tüm dünya etkilendi, gözle görülmez bir canlı, tüm dünyaya kök söktürüyor ancak Türkiye, bu virüsle bir garip mücadele etti, ediyor! “Mücadele” demek ne kadar doğru, o da ayrı mesele! Çünkü ne yaptıklarını kimse anlayabilmiş değil!
Açıldık, kapandık, açıldık, kapandık derken bir anda adı “TAM” olan ancak icraatta hiçbir “TAM”lığını göremediğimiz bir sürecin içinde bulduk kendimizi.
Kan ağlayan esnafımız, pandemiyle birlikte kanının son damlasına kadar tükendi, özellikle de kafe, restoran, lokanta, kıraathane ve eğlence sektörü. Tabii bir de bunların çalışanları… Ayrıca eğlence mekanlarına çıkarak sahne alan müzisyenler var bir de!
18 yaş ve altı gençler ile 65 yaş ve üstü vatandaşların hapis hayatı, bizlerin taksitli yasaklarla monoton bir hayat sürüşümüz de üzerine eklendiğinde insan ister istemez isyan ediyor!
Evet, bir pandemi var, yasaklar, tedbirler illa ki olacak lakin sonuç? Yani alınan tedbirlerin bir sonuç vermesini beklemek, sonuç vermediğini gördüğümüz, sırf tedbir olsun diye alınan kararlara tepki göstermek hakkımız elbette!
***
Bu süreçte neden hep sanayici düşünüldü? Neden, adına “TAM KAPANMA” dediğiniz bir süreçte, tam kapanmadık? Neden fabrikalar açık kaldı da esnafın kepenklerini kapatınız? Neden pazarcıyı günlerce kapatıp 2 gün açarak insanları bu pazarlara yığdınız? Neden şampiyonluk kutlamalarının, eylemlerin yapılmasını engellemediniz? Neden evinde duran vatandaşın hakkını, kural tanımayan vatandaşlara yedirdiniz? Sınırları neden açık tuttunuz, neden bizler evimizde oturmak zorundayken turistlerin dolaşmasına izin verdiniz? Neden kayak merkezlerini serbest kıldınız?
Esnaf kapatıldı ama kendisini ayakta tutacak bir destek görmedi iktidardan! 750 lira-1000 lira destekle aylık kirası 20 bin, 30 bin, 50 bin, 100 bin olan bir esnafın nefes alma, ayakta kalma imkanı var mıydı? Yoktu! Bakın demiyorum aylarca kapalı kalan esnafın tüm kira bedelini devlet karşılayabilecek ekonomik güce sahip diye. Bunu çok güçlü ekonomiler de kaldıramaz lakin, farklı çözümleri vardı bu işin! Mesela tüm hayatın duracağı, sınırların, fabrikaların, her şeyin kapanacağı bir tam kapanma uygulanabilirdi sürecin başlarında. Sonrasında hayat normale dönebilirdi. Sanayici düşünüldü, bu yapılmadı. Kafe, restoran, lokanta, kıraathane, eğlence mekanları kapalı tutuldu, diğer esnaflar hafta sonu dükkan açamadı, 15-20 günde çözülebilecek bir mevzu, 1 yıla yayıldı.
Neydi günahı bu esnafın? Neydi evinde kapalı kalkmak zorunda olan vatandaşın günahı?
***
Şimdi söyleyin bakalım, pandemi sürecinden dolayı dükkan kiralarını ödeyebilmek için kredi çeken esnaf, normalleşme sürecine girildiğinde hem kredi taksitini hem de kirasını, diğer giderlerini nasıl karşılayacak? Esnaf ne kadar sürede kendini toparlayabilecek ya da toparlamasına imkan var mı? “Hala en iyi desteği biz verdik” diye caka mı satacaksınız, esnafın tükenişini izlemeyi sürdürecek misiniz?
Keşke biraz esnafı ve vatandaşı da düşünseydiniz! Hep iş dünyası dediniz! İşçi, emekçi, esnaf peki..? Onlar üvey evlat mıydı?
***
Bakın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın OHAL sürecinde iş dünyasına hitaben yaptığı konuşma aslında bugünün de özeti. Ne demişti Erdoğan, hatırlayalım: “Olağanüstü hali biz iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz. Soruyorum iş dünyasında herhangi bir sıkıntınız, bir aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde 15 sene önce Türkiye’de olağanüstü hal vardı. Bütün fabrikalar hep grev tehdidi altındaydı. Ama şimdi böyle bir şey var mı, tam aksine. Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade edip anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki ‘Hayır, burada greve müsaade etmiyoruz, çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız. Bunun için kullanıyoruz biz OHAL’i.” Resmen bu ifadeleri kullanmıştı. Yani işçinin hakkını almak için yaptığı grevleri nasıl engellediklerini böyle itiraf etmişti.
Yine Sayın Cumhurbaşkanı, yıllardır kazanılmış haklarını geri isteyen emeklilikte yaşa takılan vatandaşları da kıracak sözler kullanmıştı. Mesela onlara “Bir de bunlar türedi” demişti, “yük” demişti, “Erken emekli olmak istiyorlar” demişti, onları onlardan dinlemek yerine “Seçim kaybetmek pahasına yok” diyerek kapıyı milyonlarca EYT’linin yüzüne kapatmıştı. Esnaf da vardı içlerinde işçi de vardı, devletin gençsin, işverenin yaşlısın diye işe almadığı işsiz de vardı.
“Sınavdan sınava koşuyoruz, atanamıyoruz”, “Atama istiyoruz Sayın Başkanım” diyen öğretmenlere, “Değerli kardeşlerim bu tür şeyleri çok farklı kişilere söyleyin, bana söylemeyin. Ben bu işlerde bunun dertlisiyim ama kimlerden ne istediğinizi bilmiyorsunuz. Sınavdan sınava koşmaya devam edin. Sınavdan sınava koşacaksınız ki başarılı olacaksınız” diyen de Erdoğan’dı.
Farklı mağduriyetlerle ilgili bunun gibi türlü ifadeler mevcut.
***
Tüm mağduriyetler sürmekte ve sürdürülmekte iken Cumhurbaşkanı Erdoğan çıktı, esnaftan ve vatandaşlardan helallik istedi… Erdoğan şu ifadeleri kullandı: “Sanayi üretimi ve ihracat rakamları her ay yeni rekorlar kırarak olumlu yönde ilerliyor. Kısıtlamalardan etkilenen esnaflarımızın bir kısmı ile turizm sektörümüze de bu zor dönemde ayakta kalabilmeleri için her türlü desteği vermenin gayreti içerisindeyiz. Buna rağmen sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz. Hiçbir vatandaşımızın kendini sahipsiz hissetmemesi için devletimizin tüm imkanlarını seferber ederek sosyal destekleri ciddi oranda artırdık. Nitekim uluslararası değerlendirmelerde salgın döneminde vatandaşlarına en yaygın ve etkin sosyal destek sağlayan ülkeler arasında yer alıyoruz.”
O vakit hadi tek tek soralım:
Kafe, restoran, lokanta, kıraathane, eğlence mekanı işleten esnaflarımıza soralım…
Diğer küçük esnaflara soralım…
Özel halk otobüsü sahiplerine soralım…
Evinde hapis hayatı süren 65 yaş ve üstü ile 18 yaş ve altı gençlere soralım…
Taksit taksit yasaklarla hayatı monotonlaşan vatandaşlara soralım…
Devletin “gençsin”, işverenin “yaşlısın” dediği, sürekli bir işi olmayan, gündelik işlere koşturan ancak pandemi sürecinde bunu da bulamayan, ele güne muhtaç olan EYT’lilere soralım…
Atanamadığı için özel eğitim merkezlerinde çalışan ve bu süreçte iki kuruş ücretsiz izin parasıyla yaşamaya çalışan atanamayan öğretmenlere soralım.
Eğitimden öğretimden arkadaşlarından mahrum kalan öğrencilere soralım…
Bayramda şeker toplayamayan, el öpemeyen çocuklara soralım…
Yine tek başına bayram geçirmek zorunda olan yaşlılarımıza soralım…
Ücretsiz izine mahkum bırakılan tüm işçilere soralım…
Sigortasız çalıştırılan ve bu süreçte ücretsiz izin parası dahi alamayanlara soralım…
750-1000 lira desteği dahi alamayan esnaflarımıza soralım…
Eğlence mekanlarında sahne alarak hayatını idame ettiren ancak bu süreçte evinde işsiz güçsüz kalan müzisyenlere soralım…
Sizler kongre yaparken, başkaları kayak yaparken, turistler rahat rahat gezerken maskesi burnundan aşağı düştü diye, lokantaya gidip kızarmış tavuk aldı diye para cezasıyla cezalandırılan vatandaşlarımıza soralım…
Tam kapanma başlamadan önce insanlar akın akın güney sahillerine giderken tam kapanma sürecinde anneannesi birinci derece yakını sayılmadığı için seyahat yasağına takılan toruna soralım…
Fabrikada virüs kapıp yakınlarına virüs bulaştıran, onların ölümüne istemeden sebebiyet veren işçiye soralım ya da fabrikada virüs kapıp yaşamını yitiren işçin yakınlarına soralım…
Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakkınızı helal ediyor musunuz?