Abdullah Ağabey, yıktı geçti…!

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

Söze nasıl başlayacağımı bilemiyorum.

Üzüntümü kelimelerle tarif edemiyorum.

Sevgili Abdullah ağabeyin aramızdan ayrıldığına hala inanamıyorum.

Resmen bir çınar devrildi yok edildi!

Hem de bir hiç uğruna…

Daha bir hafta kadar önce oturduk saatlerce sohbet ettik.

Başiskele sahilinde yaptırdığı muazzam otelin restoranında birlikte yemek yedik.

Çok yorgundu, gergindi.

İnsanlarla uğraşmaktan bunalmış vaziyetteydi.

Yaptığı onca şeye rağmen hala yapılanlardan memnun olmayanlara sitem ediyordu.

Her zaman anlattığı hikayeyi bir daha anlattı.

“Biz göreve geldiğimizde lastik iş sendikasının oturacak bir sandalyesi yoktu” dedi.

Geldikleri noktada sendikaya müthiş bir bina yaptıklarını, sosyal tesisleri, gayrimenkulleri ve son olarak Başiskele’deki beş yıldızlı oteli nasıl kazandırdığından bahsetti.

Bunların hiçbiri öyle kolay olmuyordu.

60’a yakın fabrika var, her birine bir kez uğrayayım desem bana ne gün ne ay yetiyor diyordu.

Üye sayısını katladıklarını, lastik iş sendikasıyla yol yürümek için alan dışı fabrikalardan bile üyelik talepleri olduğunu ifade ediyordu.

Bunları anlatırken hissettiği gurur gözlerinden okunuyordu.

İşte böyle yoğun bir atmosfer içerisinde gazetenin yeni yerine ziyarete gelemediği için üzüntüsünü dile getirmişti.

“En kısa zamanda yanındayım, söyle ofiste ne eksiğin var, gelmeden göndereyim” dedi.

“Abdullah abi her şeyimiz tamam, gelirsen şeref verirsin, daha ne hediye isterim ki” dedim.

Tabi geleceğim şu haftayı bir atlatalım hele dedi.

Öteden beriden bir sürü konu konuştuk.

Sohbet ederken yemek siparişine sıra geldi.

Zevkime güvenirsen bana bırak dedi.

Muazzam bir masa hazırlattı, gram ekmek yemedi.

Sağlığıma dikkat ediyorum, hiç ekmek tüketmiyorum, binlerce insana sorumluluğum var dedi.

Lastik İş Sendikasının beş yıldızlı otele kavuşma aşamalarını anlattı.

Yaptık ama nasıl yaptık gel bir de bana sor, ayaklarım titriyor, nasıl yürüteceğiz bu işi bilmiyorum dedi.

Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizin otele de yansıdığını söyledi.

Yani keyfine varabilmiş değildi. Bu yönde arayışları, girişimleri vardı.

Yanımdayken FORD OTOSAN’ın şu Ralli organizasyonu için anlaşmaya vardı.

“Sen gala gecesi yapılmış diye yazmışsın ama gala gecesi bile yapamadık” dedi.

Fabrikaların beyaz ve mavi yaka çalışanlarının yer aldığı bir organizasyon düzenlemişler.

Amaç otele katkı sağlamakmış.

Daha ben bile burada bir dostumla denize karşı oturup yemek yemedim, ilk kez beraber yiyoruz dedi.

Oldukça keyifli geçen sohbetimizde eski günlere daldık.

O İzmit’in Çukurbağ mahallesinde yetişmiş bir çocuktu, ben de Paşa taraflarının…

“Gözünü budaktan sakınmamandan anladım zaten bu tarafların çocuğu olduğunu, bana benziyorsun” diye espri yaptı.

Ama aynı Abdullah'ım, altımdaki arabam bile son model değil dedi. Mütevazı yaşadığını anlattı.

Her zamanki gibi binlerce işçisiyle gurur duyuyordu.

Uzun uzun eski günlerden konuştuk.

Kentteki siyasi havayı, ne olur ne gider hepsini yorumladık.

Konuştuklarımızı ister yaz ister yazma sana bırakıyorum dedi.

Gizli değildi anlattıkları ama özel şeyler de konuştuk.

Bilmiyorum, ben Abdullah ağabeyi çok seviyordum.

İşçi dostuydu, Türkiye’de gıptayla bakılan biriydi.

Yüzüne de söyledim; “Başkanım sen bu sendikayı bırakırsan ne olur? Bak, bir sandalye yoktu şimdi milyon dolarlardan bahsedilen bir serveti var bu sendikanın. Sen olmazsan buralar yağmalanır gibime geliyor” dedim.

“Yok be Aysuncuğum, öyle sağlam temel attım ki evelallah hiçbir şey olmaz.

Yeterki sistemi iyi işletsinler, düzeni devam ettirsinler. Aksi halde o dediğinin olması işten bile değil” dedi.

Böyle bir insanın, emek dostu, işçi babası bir insanın bir hiç uğruna katledilmesini yüreğim kaldırmıyor.

Abdullah Karacan binlerce insanı yıktı geçti!

Onun nasıl bir insan olduğunu anlamak için cenaze törenine bakmak yeterli.

Ben eminim ki İzmit tarihi böyle bir cenaze törenini, böyle bir kalabalığı uzun bir aradan sonra ilk kez görecek!

Ölüm hepimiz için yolun sonu ama O asla böyle ölmeyi hak etmedi!

Allah mekanını cennet etsin.

Yaptığı iyilikler, güzellikler karşısına çıksın.

Ailesine peygamber sabrı versin.

Nur içinde yat Abdullah ağabey…