İstanbul modelli CHP. Hayırlı olsun!
Biliyorum, pek çok kişi CHP İl Kongresi hakkında ne yazacağımı merak ediyor.
Hatta bazıları kongre sürecinde yazdığımız haberler üzerinden, bir algı çalışması yaptığımızı iddia edip, aslında kendileri örtük algı yapsa da kimse bizi işimizden alıkoyamaz!
Hep söyledim yine söylüyorum.
Gazete Barış haber yaparken, kimin hoşuna gider kimin zoruna gider diye bakmaz!
Söz konusu CHP bile olsa bu gerçek değişmez.
Neden böyle bir cümle kurdum, çünkü geçmişte ben de CHP’de aktif görevler yaptım.
Hala da kalbim solda atıyor.
*
CHP’nin genel ve yerel iktidarı için özlem duyanlardanım.
İktidara çok yaklaştıkları halde son anda saçma sapan iç çekişmeler nedeniyle bir türlü yönetimi ele almayı beceremedikleri için onlara en ağır eleştirileri yapanlardanım.
Geçen yerel seçimlerde Türkiye’de pek çok kentte CHP bayrağı dalgalanırken, Kocaeli’de yapılan hatalar nedeniyle 3 belediyede kalan CHP’yi;
Üst-alt yönetim fark etmeksizin, topa tutanlardanım.
O zaman yapılan hatalarda payı olanların bugün mağduriyet hikayesiyle işin içinden sıyrılmasına sessiz kalmayanlardanım.
Evet, bu kongrede gönlüm, mevcut il başkanı Bülent Sarı’nın kazanmasından yanaydı.
Çünkü verdiği mücadele, maddi manevi harcadığı emek, CHP’yi bir çatı altında toplama gayreti, CHP Genel Merkezinde Kocaeli örgütünün itibarının sağlanması, ona bir dönem daha şans tanınmasına yeterliydi.
Fakat öyle bir propaganda yürütüldü ki, sanırsınız Bülent Sarı, 3 Milletvekili ve örgüt yönetiminin yanlışları yüzünden İzmit Belediyesi dahil, yerel seçimler kaybedildi!
Zannedersiniz ki Fatma Kaplan Hürriyet büyükşehir adayı olmak istedi fakat CHP örgütü önüne taş koydu.
Zannedersiniz ki Gebze’de Nail Çiler’i Kocaeli yönetimi önermedi. Örgüt istemediği için adayı geri çektirdi.
Zannedersiniz ki TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ı Gebze’ye Özgür Özel değil de Kocaeli ve Gebze örgütü aday yaptı.
*
Dün, kongre salonunda Erdem Arcan’a ezberlettirilen kimi eleştirileri dinleyince içimden neler geçti.
Acaba dedim!
Erdem Arcan veya ona bu aklı verenler o zaman neredeydiler? Neden savaşmadılar?
Neden büyükşehir adaylığından köşe bucak kaçtılar?
Ama illa suçlayacaklar ya!
Nasılsa millet balık hafızalı diyip CHP Kocaeli örgütünü bu masallarla suçlayarak 13-0 gibi bir hayale salondakileri inandırmaya çalıştılar.
Ne yalan söyleyeyim, başarılı da oldular.
Tabi elde ettikleri başarıyı sırf bu hayale bağlamak yanlış olur.
Nasıl ki CHP genel iktidara çok yaklaştığında beklenmedik bir hatayla seçimi altın tepside Cumhur İttifakına sunduysa;
Bülent Sarı ve onu destekleyen blok da aynı hatalarla belediyenin maaşlı memurunu il başkanı yaptı.
*
O hataların neler olduğunu yakinen bilenlerdenim.
Zaten çoğu, basında yazılıp çizilmeye devam ediyor.
Ancak ortada kaybedilen bir seçim ve her yol mübah sayılarak kazanılan bir yarış var.
Bu seçim uzun yıllar konuşulacak, ders çıkarılacak, sonucun HAYIR MI, ŞER Mİ olduğu ileride anlaşılacak bir seçim.
CHP İl Kongresi üzerine kitap yazacak kadar çok detay var.
Ancak bu detayların hiçbiri sonucu değiştirmiyor.
Erdem Arcan artık CHP il başkanıdır.
Kendisinin şahsıyla alakalı olumsuz hiçbir görüşüm yoktur.
Ama ihtiyatlı mıyım, evet öyleyim.
Nasıl olmayayım…
Hiç aklında yokken “senden ne güzel il başkanı olur ha” diyerek elinden tutan belediye başkanının hırslı çalışmasıyla, delegelere sıra dışı vaatleriyle koltuğa oturtulan bir il başkanına benim değil, herkesin bir blokajı, daha iyi bir tabirle acabası olur.
Bu endişeleri zaman içinde çürütmek Erdem Arcan’ın işi.
Yoksa “Erdem Arcan boş biri” demiyorum!
“Siyaseti bilmiyor”, demiyorum.
“Halktan kopuk, burnu havada” demiyorum!
Her ne kadar Yalçın Kuşkan’ın bu işte parmağı olsa da,
Kuşkan gibi “CHP ihanetçisi bir il başkanı” başa geçti de demiyorum!
Son derece naif, heyecanlı, emeğe değer veren, üslubuyla ve nezaketiyle puan toplayan kişiliğiyle, “memur il başkanı” kisvesinden sıyrılırsa, kapsayıcı olursa işte belki o zaman CHP Kocaeli’de kabuğunu kırar.
*
İl Kongresinde sola yakın bütün meslektaşlarımın gönlü iki adayın birinden yana oldu.
Bu çok doğal bir reflekstir.
Solda olmayıp sağcı olduğu halde taraf olanlardan daha fazla hakları vardır bir adayı desteklemeye.
Haliyle Bülent Sarı kaybedince gazetemiz trollerin hışmına uğradı ve uğramaya devam ediyor.
İlgili ilgisiz her haberin altına yapılan çakma yorumlarla bizi tabiri caiz ise, gömmeye çalışıyorlar.
Zannediyorlar ki, karalar bağladık, bittik yandık kül olduk.
Hayır hiç öyle bir şey olmadı.
Mesela bir örnek vereyim.
Yıl 2019…
Yerel seçimler yapılacak. İzmit’te Fatma Hanım kazansın diye uğraş veriyoruz.
Seçim bitti sandıklar açıldı ve 15 yıl aradan sonra CHP İzmit Belediyesini kazandı.
Çok sevindim, inanılmaz mutlu oldum.
Telefonum çaldı, arayan Fatma Kaplan Hürriyet idi.
“Aysun kazandık inanamıyorum” diye sevinç çığlıkları atıyordu.
Fatma Hanım sordu:
“Biz şimdi ne yapacağız? Kazanalım kazanalım dedik ama kazanınca ne yapılır, ben belediyeyi nasıl yöneteceğim? Bir de tek belediye… Desteğini bekliyorum bak, bunda senin de payın çok büyük. Beni zorla Milletvekilliğinden istifa ettirip aday yaptırdınız” dedi.
*
Kendisi bu konuşmayı hatırlar mı bilmem tabi.
O köprünün altından çok sular aktığı için belki unutmuştur!
Ama en azından süreç içerisindeki yazışmalarımız onda da muhafazalıdır diye düşünüyorum.
O noktadan bu noktaya nasıl geldiğimizi eski iki dostun mesajlarına geri dönerek pek ala anlayabilir.
Bunu niye anlattım?
Kazanmakla kaybetmek arasında derin farklarımın olmadığını anlatmak için.
Evet CHP’nin başarısı için, başarı getireceğine inandığım isimlerin yanında oldum.
Fakat onlar kazanınca ben de kazanan olayım demedim.
Buna bir örnekte Derince Belediye Başkanı Sertif Gökçe’dir.
Bu diyeceklerim için kendisi kusura bakmasın ama başka türlü meramımı anlatamam.
*
Gökçe ile uzun yıllardır dostluğumuz vardır.
Başkan olmadan önce sık sık konuşur görüş alışverişinde bulunurduk.
Ama başkan seçildikten sonra bu dostluk, yerini sessizliğe bıraktı.
Çünkü maksat hasıl olmuştu.
Bir arkadaşımız daha başarıya ulaşmıştı, benim de işim bitmişti.
Artık o belediye başkanı ben ise basın mensubu olarak bundan sonra icraatlarına bakacaktım, öyle de devam ediyor.
Mesela il kongresi sürecinde Sertif Gökçe’yi de yetersiz bulanlardanım.
Hızlı aksiyon almaması, genel merkez ilişkileriyle bu işin olacağını sanması, Hürriyet’in kendi evinin içine kadar girmesine müsaade etmesi, Derince’yi paramparça ederken harekete geçmemesi,
Körfez ilçeye nüfuz edememesi, delegelere telefon kaldırmaması, risk almayı sevmemesi gibi sebeplerden ötürü Sertif Gökçe benim gözümde bu kongrede sınıfta kalmıştır.
Yaptığı sosyal belediyecilikle ve çoğu kesim tarafından sevilen sayılan kişiliğiyle potansiyel büyükşehir adayı olan Gökçe;
Bu yola girmek için sadece belediyecilik değil, sağlam bir örgütçülük yapması gerektiğini de bilmeli.
*
Velhasıl kelam, CHP’de öyle veya böyle bambaşka bir sayfa açıldı.
Biz, bize saldıran troller ile bizi okuyarak olaylardan haberdar olduğunu söyleyen okurlar arasında en ufak bir fark gözetmeksizin, hepsine saygıyla işimizi yapmaya devam edeceğiz.
Gündem belirleyen, gündemi yöneten, yeni pencereler açan haberlerimizle birlikte “Memur başkanlı CHP"de olan biteni yazmaya devam edeceğiz.
Erdem Arcan gençlik kolları geleneğinden ve sendikal mücadeleden geldiğini söylüyor sürekli.
Üzerine yapışan bu algıyı örgüte katacaklarıyla, aldığı önemli kararlarla bertaraf etmesini umuyorum.
Kendisine canı gönülden başarılar diliyor, kişiliğinden taviz vermeden yola devam etmesini tavsiye ediyorum.
Zira burası İstanbul değil, Hürriyet de İmamoğlu değil!
Hoş, orada da belediye başkanı örgütü parçaladığı için bugün CHP BUTLAN’ı konuşuyor ya, neyse…
Sonu benzemesin, o yeter!