“Hazır cevap”a karşı, hazırlanan cevap!

Yılmaz Karabıyık

Yılmaz Karabıyık

Tüm Yazıları

Altı üstü bir ilin belediye başkanlığı seçimi…

Ama tüm Türkiye’nin gözü kulağı bu seçimde!

Altı üstü bir ortak canlı yayın, altı üstü iki belediye başkan adayı bir tartışma programına katılacak…

Ama milli takımın maçı varmış gibi bekliyor insanlar bu canlı yayını…

Neden peki?

Neden bu kadar önemli bu seçim?

Neden bu kadar ilgi gördü bu canlı yayın?

Neden Türkiye’nin gündemi İstanbul?

Evet İstanbul, bir mega şehir…

Evet İstanbul, nüfusuyla pek çok ilin toplam nüfusu kadar…

Evet, İstanbul’u kazanan, genel seçimlerde önemli bir referans sağlar partisine…

Evet, İstanbul’u kazanan, Türkiye’yi kazanma anlamında önemli bir şans elde etmiş olur… Ama neden vatandaş bu kadar ilgili bu seçimle?

Neden iki adayın bir canlı yayına çıkması bu denli dikkatleri üzerine çekiyor?

Neden mi?

Çünkü bu ülkede kutuplaşma hat safhada…

Bu ülkede her seçim artık bir kurtuluş mücadelesi edasında…

Bu ülkede algı hep bu yönde…

Her iki kesim de seçimi bir kurtuluş mücadelesi olarak görüyor…

Kimse, “Bu adayın vasfı ne?”, “Vizyonu ne?” demiyor…

Bir kesim AKP’ye önemli bir kayıp yaşatmak istiyor; bir kesim ise AKP’nin karşısındaki rakipleri “Hain”, “Dış güçlerin projesi” olarak niteliyor…

İstanbul seçimi, normal bir seçim değil bu yüzden…

Normalleşemediğimiz için değil…

Ki 31 Mart’ta gerçekleşen yerel seçimin İstanbul ayağının, sandık başkanlarının memur olmaması gerekçe gösterilerek iptal edilip, ilçelerdeki seçimlerin tekrarlanmaması; yani bir zarftan çıkan 4 pusuladan sadece AKP’nin kaybettiği Büyükşehir Belediyesinde seçim yapılması; YSK’nin gerekçesinde “Oy çalma” olmamasına rağmen “Oy çaldılar” söylemleri; tüm bunlar, bu seçimi bir ildeki seçim olmaktan çıkarıyor…

İBB Başkanlığı seçimi, bir genel seçim edasına bürünmüş durumda…

Bundandır ki Millet ittifakının CHP’li adayı Ekrem İmamoğlu’nu destekleyenlerin, rakip olarak gördükleri isim Binali Yıldırım değil, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan…

***

Peki ya canlı yayın..? Yani bunu, bu kadar önemli kılan ne? Bu kadar dikkat çekmesine, ilgi görmesine, sabırsızlıkla beklenmesine sebep ne? Altı üstü iki aday bir programa çıkacak, sorulara cevap verecek; Binali Yıldırım’ın talebiyle, daha önce hazırlanıp adaylara da sunulacak sorulara…

Yani hazırlıksız gidilmeyecek, daha önceden bilinecek sorulara…

Demokrasilerde olan bir şey bu tartışma programları; gündelik yaşamı dahi etkileyecek, çiftlerin düğünlerini ertelemeye kalkmasına dahi yol açacak kadar önemli mi yani bir canlı yayın?

Evet önemli… Dediğim gibi iki taraf da bir kurtuluş mücadelesi edasında yürütüyor bu seçimi. Bir taraf demokrasinin katledildiğini ve gereken cevabın verilmesi gerektiğini düşünüyor; diğer taraf rakibi hain görüyor, üzerindeki algılara kanıyor…

Bu kadar ilgi görmesinin sebebi ise bu tür yayınlara hasret kalınması…

17 yıldır iktidar ile muhalefet partisi liderlerinin, adaylarının canlı yayında bir tartışma programına çıkmamış olmaları… Muhalefetin defalarca çağrı yapmasına rağmen iktidarın bu teklifleri duymazdan gelmesi…

Bu 17 yıl sonra bir ilk…

***

Programın moderatörü muhalif olarak bilinen İsmail Küçükkaya…

Ne kadar muhalif, ne kadar tarafsız, ne kadar yandaş, ne kadar candaş; 16 Haziran Pazar günü saat 21.00’da gerçekleştirilecek canlı yayında ortaya çıkacak elbet…

İnsanlar Küçükkaya ismine dahi temkinli yaklaşıyor…

Muhalif kesim, ortaya bazı iddialar atarak Küçükkaya’nın Binali Yıldırım ile yakın ilişkiler içinde olduğunu öne sürüyor; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, moderatörün taraflı yayın yapacağını, Binali Yıldırım’ı zor duruma düşüreceğini iddia ediyor. Küçükkaya, programa dahi çıkmadan iki tarafa da yaranamadı…

Yani bu kadar olağan bir program ne kadar olağan dışı bir hal aldıysa artık, insanlar bu tartışma programlarından ne kadar uzak bırakıldıysa; bir moderatör dahi tartışma konusu oluyor.

Muhalif taban, Binali Yıldırım’ın canlı yayına çıkmayı kabul edip, daha doğrusu partisinden bu konuda onay alabilip, muhalif isimlere moderatörlük teklifi sunmasına şüpheyle yaklaşıyor. Her hamlenin stratejik olduğu düşünüyor.

31 Mart seçim sürecinde İmamoğlu ile canlı yayına çıkmayan Yıldırım’ın, 23 Haziran seçim sürecinde bu teklife olumlu yaklaşmasını; “Aradaki oy farkı açılınca bu canlı yayına çıkmak zaruri oldu” şeklinde yorumlayanlar da var.

***

Bakalım 16 Haziran’da İsmail Küçükkaya moderatörlüğündeki program, her iki tarafı da tatmin edecek tarafsızlıkta gerçekleştirilecek mi?

Bu canlı yayının moderatörünün muhalif çizgide olduğu algısından yola çıkarak canlı yayın sonrası bir mağduriyet yaratma söz konusu olacak mı?

Çok toz kaldıracak, milyonların izleyeceği; çıktığı programlarda “hazır cevap” olan İmamoğlu’na karşı, cevapları önceden hazırlanmış sorularla; 17 yılda ilk kez gerçekleşecek bu programda peşin hüküm kesmeyelim(!) bekleyelim, görelim; ak da çıkar ortaya, kara da…

***

Artı parantez açayım… (EYT)

Bu canlı yayın, özellikle emeklilikte yaşa takılanlar ve diğer hak mağdurları için de büyük önem arz ediyor. Aslına bakarsanız bu bir yerel seçim ama yukarıda da bahsettiğim gibi normal şartlarda öyle; kutuplaşmanın olduğu şartlarda iş yerel seçim olmaktan çıkıyor. “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” düsturu, kendini gösteriyor. Hal böyle olunca da her seçim, hak mağduriyeti yaşayanlar için bir umut oluyor. EYT’lilerin İstanbul seçimleri sürecindeki umutlarını hükümet, söylemleri ile yıksa da tüm Türkiye’nin izleyeceği canlı yayında, hali hazırda AKP’nin milletvekili olan eski Başbakan Binali Yıldırım’ın EYT’lilere yönelik söyleyeceği olumlu ya da olumsuz bir ifade, seçimin kaderini değiştirebilir. Keza, EYT’nin kararsızlarının yönelimi ağızdan çıkacak bir lafla yön bulabilir… Yine İmamoğlu’nun EYT ile ilgili yerel vaatlerinin yanı sıra, bu insanların mağduriyetlerini tüm Türkiye’ye gerçekçi bir şekilde anlatması da EYT için oldukça önemli… Gerçekleştirdikleri 2 milyona yakın katılımlı Maltepe mitingine sağır olan iktidar yanlısı medya, bu sayede ister istemez tüm Türkiye’ye bu mağduriyeti duyurmak zorunda kalacaktır.

İstanbul’da 1 milyon küsur EYT’li var… Bir de bu insanların mağduriyetten direk etkilenen aileleri. 3-4 milyon seçmen demek bu…

Görmezden gelinemez; canlı yayında mutlaka sorulmalı, konuşulmalı.

Çünkü bu seçime yön verecek olan onlar…