Tamam "EVDE KAL" da... Evde açlık, sokakta CORONA!

Yılmaz Karabıyık

Yılmaz Karabıyık

Tüm Yazıları

Tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de etkisi altına alan yeni koronavirüs (COVID-19) ile ilgili hükümet, bir dizi önlem aldı… Neydi bu önlemler, kısa çalışma ödeneğini esneterek fabrikaların üretim durdurma kararlarını desteklemek; okulları tatil etmek, camileri, mescitleri, kafeteryaları kapatmak, lokantaların sadece paket servisi yapabilir şekilde çalışmasına izin vermek, kamu kuruluşlarına ait binalardan kira almamak, 65 yaş ve üstü vatandaşların sokağa çıkmasını yasaklamak ve benzeri…

Küçümsenecek önlemler değil, pek çoğu yerinde müdahaleler. Ama tamamlamıyor, eksik kalıyor. Vatandaşa “Evde kal” çağrısı yapmak yetmiyor. “Oturup evimizde dua edelim” demekle olmuyor.

Birincisi, sadece 65 yaş ve üzeri vatandaşlara sokağa çıkma yasağı getirerek bu virüsten yaşlıları korumak mümkün değil. Yasağın, tüm toplumu kapsaması gerekiyor ki sokağa çıkan, işe giden 65 yaş altındaki vatandaşlardan, evlerinde bulunan yaşlılara virüs bulaşma ihtimali ortadan kalksın…

İkincisi, bu virüs 65 yaşındaki vatandaş için hayati risk taşırken, 64, 63, 62 ve yakın yaşlardaki insanlarda ölümcül olmuyor mu? Oluyor elbet, o zaman 65 yaş sınırlamasının mantığı ne? Virüs emeklilik sınır yaşına göre mi öldürüyor? Kaldı ki Dünya Sağlık Örgütü, bu virüsün sadece yaşlılarda değil, orta yaş grubunda da ölümcül risk taşıdığını vurguluyor.

Üçüncüsü, sokağa çıkma yasağı tüm vatandaşları kapsamasa da koronavirüs korkusu zaten vatandaşların büyük bir kısmının evlerinden çıkmamasını sağlıyor. Çağrılara uyuyor pek çok insan. Ve bu durum, kepenk kapatmayan esnafı etkiliyor, esnafların personelini etkiliyor. Sigortasız işçi çalıştırma olayı sıkı denetlenmediği için bu süreçte kira da ödemek zorunda olan iş yerleri, sigortasız işçilerine ücretsiz izin veriyor. Sigortalı çalışanlar da işlerini sürekli olarak kaybetmemek için kira ödeyip iş yapmayan işverenin “Sadece sigortanızı yatırırım, dükkanı açana kadar maaş beklemeyin” talebine olur vermek durumunda kalıyor.

Dördüncüsü, sokağa çıkma yasağının tüm toplumu kapsamasını öneriyoruz ancak bu da bu şartlarda sorun… Hükümetin evlerine gidecek vatandaşlara maddi destek sağlamadan böyle bir karar alması, bu vatandaşları evlerinde açlığa, sefalete itmek demek. Pek çok vatandaş gündelik işlerde, çalışıyor ve günü zor kurtarıyor. Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) mesela; risk grubu altında ama pek çoğu işsiz olduğu için gündelik iş peşinde. Bu insanlara “Evinde otur, dua et” demek, “Git açlıktan öl” demek anlamına geliyor. Kaldı ki zaten onlar da bu süreçte gündelik iş de bulamıyor. Bu insanlar evde nasıl kalacak, sokakta nasıl duracak?

Pek çok ülke, vatandaşlarına sokağa çıkma yasağı ya da kısıtlaması getirdi ancak bunun zeminini de sağladı. Geçim derdine düşmelerini engelleyerek.

Bakın esnaflar, zaten ekonomik kriz ve yüksek kira bedelleri nedeniyle zor günler geçirmekteyken bir de bu koronavirüs tehdidi çıktı. Şimdi bu esnaflar, dükkanlarını kapattı ancak kiraları işlemeye devam ediyor. Mülk sahiplerinin vicdanına kalmış, isterlerse bu kiraları ya hiç almazlar ya düşürürler ya da almayı sürdürürler. Devlet, bu ay kira alınmayacağı yönünde bir genelge yayımlasa, bu kez de ortaya şöyle bir durum çıkıyor; ya mülk sahibi sadece dükkan kirası ile geçiniyorsa..? Kaldı ki şahsi mülk sonuçta…

Ekonomi Bakanı Berat Albayrak, ekonominin iyiye gittiğini sıklıkla dillendirdiğine göre, Türkiye’nin bu süreci diğer dünya ülkeleri gibi yönetecek maddi gücü var demektir!

O halde, dengeli beslenmeye, bağışıklık sistemini güçlü tutmaya ihtiyacı olan vatandaşların, bu süreçte virüsün salgına dönüşmemesi için evinde kalmaya maddi ve manevi teşvik edilmesi, hükümetin bu süreçte su, elektrik, doğalgaz faturalarını askıya aldırması, esnafın kira bedelleriyle ilgili bir hamle yapması, evinde kalması gereken vatandaşı, geçim derdiyle sokağa çıkmak zorunda bırakmaması gerekiyor.

Koronavirüs kadar, geçim derdi de bu ülkenin sorunu ve vatandaş, bu ikisi arasında hangisini seçse sonu felaket…

Evde kal Türkiye ama evde kalabileceğin şartlarda; “Tok, üşümeden, refah içinde, sağlıcakla…”