Sana uzanan diller lal olacak elbet!

Yılmaz Karabıyık

Yılmaz Karabıyık

Tüm Yazıları

Günümüzün emperyalistleri saf saf bölünmüş, bir tarafında yer tutmuşuz…

1. Dünya Savaşı’nda Almanlarla birlikte kazanır, kaybettiğimiz toprakları geri alırız diye ummuşuz…

Ama umduğumuz gibi gitmemiş hiçbir şey…

Kaybeden olmuşuz, yok olmaya yüz tutmuşuz…

Padişah ve İstanbul hükümeti Sevr gibi bir intihar anlaşmasını kabul etmiş, koskoca cihan imparatorluğu Osmanlı’dan geriye kalanlar da tek tek bölüşülmüş…

Ülkemiz işgal altında; kendi topraklarımızda yabancı olmuşuz…

Bağımsızlığından ödün vermeyen bir millete ağır gelmiş bu durum; halk isyanda…

Dolmabahçe’ye çevrilmiş gemilerden topların namluları…

Padişah, kabul etmiş yenilgiyi…

İstanbul hükümeti zaten dünden razı gelmiş manda ve himayeye…

Ordular dağıtılmış, silahlar toplatılmış…

Halkın kendi bölgelerinde başlattığı isyanlarla kurtulmayacak ülke, belli…

Ama yine de rahatsız ediyor bu durum işgalcileri…

Padişahtan isyanları durdurmasını istiyorlar…

O da isyanları bastırması için tam yetkiyle donatıp gönderiyor Anadolu’ya Mustafa Kemal’i…

***

Çanakkale’de, pek çok cephede başarılar elde etmiş bir Osmanlı Paşası Mustafa Kemal… 9. Kolordu Komutanı olarak Anadolu’ya adım atar.

Aldığı emir başka, niyeti başka…

İsyanları bastırması istenir kendinden, isyanlara teşvik eder…

Hainlik içinde olan İstanbul hükümeti bir yandan, işgalciler bir yandan görüldüğü yerde idamına karar kılar Mustafa Kemal’in…

Ama o yılmaz, canını ortaya koyar; Anadolu’da halkı arkasına alır, düzenli orduyu kurar ve tarihe geçecek, 7 düvele haddini bildirecek bir kurtuluş savaşına başlatıp, başarıyla sonuçlandırır…

Anadolu halkının imanı, Mustafa Kemal’in kararlılığı, askeri deha oluşu ve kıvrak zekası ile yok olmuş bir imparatorluktan bir ulus devleti doğar…

***

Anadolu toprakları düşmandan temizlenmiştir. Ve sıra bu ülkenin gerçek sahiplerine ülkeyi teslim etmeye gelmiştir. Cumhuriyet ilan edilir. Artık, ülkede demokrasinin temelleri atılmıştır. Yönetim şekli bir kişiye ya da bir aileye değil, milletin egemenliğine bırakılmıştır. Saltanat, halifelik kalkmış, Türkiye; Atatürk’ün devrimleriyle ayağa kalkmıştır…

***

İlke ve inkılaplarıyla günümüze hala ışık tutan, karanlığa gömülmemizi önleyen Türklerin Ata’sı, gelmiş geçmiş en büyük lider Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de bedenen aramızdan ayrılsa da ruhen, fikir olarak, hala aramızda ve hala milyonların tek lideri, bir kesimin ise en büyük düşmanıdır…

Ölümsüzlüğü bu ülkenin kurucusu olması, kurtarıcısı olmasından kaynaklı…

Kıyaslanamaz, yok edilemez, öldürülemez…

Ağızlarından çamur akanlar, lağım akanlar, onu kirletemez…

Onun varlığından alerjisi olanlara hiçbir ilaç işlemez…

Onlar, cehalet denen amansız hastalığın pençesine düşmüş.

Onlar, William Shakespeare’e “Onun aslı Şeyh Pir’dir” diyenin, Atatürk hakkındaki sözlerine kanacak kadar zekiler!

Onlar, Atatürk’e dil uzatanlara itibar gösterenlerdir…

Onlar, Atatürk’ün tükettiği alkole takıp, bedenen ölmüş birine küfür etmeye kalkan dininden bihaber Müslümanlardır…

Onlar, bir Müslüman’a “Kafir” demenin, insanı dinden çıkaracağını bilmeyecek kadar dindardır(!)

Bugün camilerimizin minarelerinde ezan sesi dinmiyorsa bunu bile ona ve onunla birlikte düşmana baş kaldıran Türk halkına borçlu olduklarını düşünmez onlar…

Onların dilinden hoş söz çıkmaz, onların karanlığını kimse aydınlatamaz…

Umutsuz vakadırlar…

***

Laikliği ile din ve vicdan özgürlüğü…

Devletçiliği ile kalkınma…

İnkılapçılığı ile aydınlanma…

Cumhuriyetçiliği ile demokrasi…

Milliyetçiliği ile vatansever…

Halkçılığı ile halktır Atatürk…

Onun ölümsüzlüğü, tüm bu ilkelerin ölümsüzlüğüdür…

Onun ölümsüzlüğü, Türkiye Cumhuriyeti’nin ölümsüzlüğüdür…

Onun ölümsüzlüğü, aydınlığın, çağdaşlığın ölümsüzlüğü; cehaletin, bağnazlığın, din istismarının ölümüdür…

İşte bu yüzden Diyanet İşleri Başkanlığı, cuma hutbelerinde seni yok saysa da senin sayende dilediklerini seçenler ve seçilebilenler sana ihanet içinde olsa da seninle yaşatacağız biz bu Cumhuriyeti…

Seninle birlikte aydınlanmayı sürdürecek bu millet…

Ve her seferinde tekrar tekrar anlayacaklar sana sırt dönenler, bir arpa boyu yol gidemeyeceklerini…

***

Ve yine 10 Kasım…

Saat 9’u 5 geçe acı acı çalacak yine sirenler.

Hüzün kaplayacak bir kez daha tüm yurdu.

Ama biliriz senin ölmediğini…

Biliriz ki herkese nasip olmayacak bir ölümsüzlüğe intikal ettiğini…

İzinde yürümekten benim gibi şeref duyan milyonlar var olduğu sürece, ilelebet yaşayacaksın Atam…

Ve sana uzanan diller elbet bir gün tekrar lal olacak…

Bu duygu ve düşüncelerle; Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, ölümsüzlüğe intikalinin 81. yıl dönümünde özlemle, minnetle, rahmetle anıyorum…