Çöke kapana hazır mıyız 'FELAKET'imize?

Yılmaz Karabıyık

Yılmaz Karabıyık

Tüm Yazıları

Kader ve kazaya inanırız elbet…

Lakin tevekkül etmek için önce tedbir gerek...

Önce önlemini alacaksın, sonra kader, fıtrat diyeceksin…

Ama bizim ülkemizde iş kazaları, maden faciaları, sel felaketleri, depremler nedeniyle yaşanan acı sonuçlar, “Kader, fıtrat” diye geçiştiriliyor.

Kader’ bir sığınma, bir üzerinden sorumluluk atma ifadesi olup çıkıveriyor karşımıza…

***

17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi, yıkıldık, darmadağın olduk; binlerce vatandaş enkaz altında can verdi, binlerce vatandaş sakat kaldı. Kimi konutları dolgu yapılan deniz geri aldı, kimi binaları malzemeden çalan müteahhitler ve onları denetlemeyenler yıktı!

Deprem almadı o canları bizden deprem sakatlamadı bizi; bizi öldüren, sakatlayan paragöz müteahhitler, denizi dolduranlar ve tüm bunlara göz yumanlardı…

12 Kasım 1999 Düzce Depremi’nde de Van Depremi’nde ve nice depremde de failler hep aynıydı…

***

Bakın geçtiğimiz 12 Kasım’da yani 1999 Düzce depreminin yıldönümünde bir tatbikat gerçekleştirdi Türkiye… “Çök-kapan-tutun” adı altında tüm Türkiye’de uygulanan bu tatbikattan 11 gün sonra yani bugün Düzce’de 5.9 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Ölen yok… Bazı ufak tefek hasarlar dışında pek bir yıkıma sahne olmadı 45 saniye boyunca süren deprem. Büyüklüğü 5.9 olsa da şiddetinin 8 olduğu söylenen bu deprem, Düzce’yi bu kez yıkıp geçemedi.

Neden, çünkü bu ildeki konut stokunun yüzde 80’ni yenilendi, bina kat sayıları 4 ile sınırlandırıldı. Kimse de çıkıp ölümle sonuçlanan felaketlerde olduğu gibi “Kader” açıklaması yapmadı. Ölenler olsaydı “Kader” denecekti, “Fıtrat" denecekti, şimdi “Önlem aldık, binaları yeniledik” dendi… “Allah korudu” diyen olmadı! Böyledir bu işler… Kadere, fıtrata ne zaman sığınacağını iyi bilirler!

***

Peki Kocaeli?

Hazır mıyız depreme?

Unutmadık, unutturmayacağız” demekle oluyor mu bu işler?

Çök, kapan, tutun” tatbikatlarıyla oluyor mu?

Yıkılan bir binadan çöküp, kapanıp, tutunarak kurtulma şansı yok kimsenin. Sadece patlayan duvarlardan, camlardan, ortalığa saçılanlardan korunulabilir bu yöntemle.

Yani yapılan tatbikatta size önerilen ve dünyaca kabul görmüş bu yöntem, sağlam zemine, sağlam malzemelerle, deprem yönetmeliğine uygun yapılmış binalar için geçerli.

O vakit, 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’ne bakacaksınız…

Bu depremden sonra konut stokunun ne kadarının yenilendiğine bakacaksınız…

Hala yıkımı gerçekleşmemiş, içinde insanların oturabildiği orta ve ağır hasarlı binalara bakacaksınız…

Zamanında kırmızı çarpı vurulmuş yani güçlendirmeyle de ayakta kalamayacağı net olan lakin bir şekilde kılıfına uydurularak kullanılır duruma getirilmiş binaların varlığına bakacaksınız…

Deprem korkusuyla eski binalarda oturmaktan kaçınan insanların çarşıda dolaşırken, yemek yerken, çalışırken evindeki kadar güvende olup olmadığına bakacaksınız.

Kamu binalarının tümü güvenli mi ona bakacaksınız…

17 Ağustos 1999 Gölcük depreminde yıkılmayan binaların ne kadarı, depreme dayanıklı ona bakacaksınız…

***

Peki İstanbul?

Milyonların yaşadığı bu mega şehir, hazır mı depreme?

Rüzgarda bile yıkılacak binaların yer aldığı ve büyük deprem beklentisi olan İstanbul, hazır mı ‘Kader’ine?

Yapılan hiçbir şey yok” demiyorum ama Kocaeli ve İstanbul, bir Düzce değil… Düzce gibi konut stoklarının yüzde 80’ni yeni değil…

O vakit, arkamızdan “Kader, fıtrat” nağraları atacakların yeterince almadıkları önlemler nedeniyle çöke kapana hazır mıyız ‘FELAKET’imize?