Mezarda emekliliğe muhalefet de okey mi?

Yılmaz Karabıyık

Yılmaz Karabıyık

Tüm Yazıları

AKP iktidarı, ne hikmetse Avrupa’yı hep işine geldiği ölçüde örnek alıyor. Onların refah seviyesi, çalışma şartları ve benzeri olumlu yönlerini bir kenara bırakıp, sadece onların emeklilik yaşını ülkemize entegre ediverdiler…

Mevcut raylar üzerinde hızlı tren yürütüp insanların kazada can vermesine sebep olmaları gibi bir durum bu. Sen rayları yenilemeden hızlı treni o rayların üzerinde yürütürsen kaza da kaçınılmaz olur elbet.

Emeklilik yaşı da o misal… Avrupa’dan 65 yaşında emekliliği alıp getiriyorsunuz lakin; çalışma şartlarına kökten el atmıyorsunuz…

Bakın İngiltere’de iş verimliliğini artırmak için bir çalışma yapılıyor. Bu çalışmada pilot bölgelerde 6 ay boyunca haftada 4 gün çalışılacak, 3 gün izin yapılacak. Eğer, çalışma sonucu üretkenlik artarsa bu çalışma ülke genelinde yasallaşacak.

Keza, İzlanda’da bu çalışmanın benzeri uygulanmış üretkenlik artmış, refah artmış…

İlla Avrupa’yı mı örnek alacaksınız, bunu alın…

Ama bırakın böyle bir şeyi ülkemizde uygulamayı, bir ara cumartesi günlerini de tatil olmaktan çıkarmayı tartıştınız kamuda… Özel sektörün çoğunda zaten tek gün izin var.

Gelelim Almanya’ya… Ülkede çalışan nüfusun yüzde 7’si kadar insan asgari ücret alıyor. Ömür boyu asgari ücret diye bir şey yok. Bir yerde çalışıp, tecrübe edindiyseniz, yani o işte bir vasfınız varsa ister o kurum ya da kuruluşta devam edin, isterseniz aynı sektörde başka bir işe girin sizi artık asgari ücretle kimse çalıştıramıyor.

Türkiye’de ise asgari ücret kader olmuş… Çalışan nüfusun büyük bir kısmı asgari ücret alıyor ya da çift bordro ile asgari ücret alıyormuş gibi gösteriliyor.

İktidar ise işçinin maaşından kestiği vergiye bakıyor. Salla başını al maaşını misali…

Bu konuda da Avrupa’dan bir şey almamışız…

Özelleştirmeyi biliyorlar ama işvereni denetlemeyi bilmiyorlar. Yasalarla asgari ücreti kader olmaktan çıkarmayı, kıdemle, mezuniyetle maaşları derecelendirmeyi Avrupa’da bırakıp geliyorlar…

Bırakın işçinin daha iyi şartlarda çalışması için adımlar atmayı, OHAL’i grev bastırmak için kullandıklarını işverenlere övgüyle aktarabiliyorlar.

Gecesini gündüzüne katıp çalışan vatandaşın, kafasında ay sonunu nasıl getirme stresi hep var. Dengeli beslenemiyor, stresi hiç bitmiyor. Çalışma koşulları pek çok sektörde çok ağır. İşverenin insafına bırakılmış bir çalışma hayatında 65 yaşına kadar çalışabilmek imkansıza yakınken gidip Avrupa’dan emeklilik yaşını alıp geliyorlar.

Yetmiyor, aylık bağlanma oranını (ABO) yüzde 28’lere kadar düşürerek emekli olunca çalışmadan geçinebilmeyi imkansızlaştırıyorlar.

AKP iktidarının 20 yılda çalışma hayatına kattıkları: 65 yaşında emeklilik ve aylık bağlanma oranını düşürmek…

***

Lakin, şu an en çok konuşulan mesele; emeklilikte yaşa takılanlar meselesi… Çünkü, bu meselenin aciliyeti var. Bu insanların kazanılmış hakları var, kaybettikleri yıllar var. Düşen aylık bağlanma oranları var. ‘İlerleyen yıllarda iktidarlar değişir, şartlar da değişir’ diyecekleri bir zamanları yok. Emekli olacakları tarihler gelmiş geçmiş çoğunun, yaş dolduruyor pek çoğu…

Bu yüzdendir bir oldular, birlik oldular bu meseleyi tüm Türkiye’ye duyurdular. Emeklilikte Yaşa Takılanlar Federasyonu Genel Başkanı Gönül Boran Özüpak ve bağlı dernekler, yürüttükleri mücadele ile EYT’yi gündemden düşürmeyip, bir de yerel seçim sonuçlarına etki edince; anketlerdeki tehlikeyi gören iktidarı, sonunda harekete geçirmeyi başardılar.

Muhalefetin EYT meselesine eğilmesi, sorunu çözme sözü vermesi hatta bunu noter kanalıyla taahhüt etmesi de bunda etkili oldu.

Düşünsenize, 1974 yılında sigortası başlayan ve 1 Nisan 2000 yılında yani 46 yaşında emekli olan, şu anda hem emekli hem de Cumhurbaşkanlığı maaşı alan Recep Tayyip Erdoğan, bu insanlara “Erken emekli olmak istiyorlar, çift dikiş yapacaklar” diyebilmişti ve “Seçim kaybetme pahasına yok” sözleriyle EYT’lilerin yüzlerine kapı kapatmıştı. Bu sözleri sarf eden Erdoğan, bugün EYT’ye çözüm için Bakan görevlendirdi… Neden? Mağduriyeti mi gördü, yoksa olası seçim mağduriyetini mi?

Neyse…

EYT’yi gerçek anlamda hiçbir hak mağduriyeti bırakmadan çözecekler mi, çözmeyecekler mi bunu çözüm planı ortaya çıkınca göreceğiz. Diyelim ki çözmediler, şu an muhalefette olan diğer partilerin çözüm sözü mevcut. İktidar değişirse seçimden sonra ilk iş EYT olacak. En azından bir umut var.

Peki ya emeklilikte yaşa takılanların dışındaki çalışanlar…? 1999 yılından sonra, 2008’den sonra işe girenler...? Onlar ne olacak? 60-65 yaşını mı bekleyecekler? Yüzde 28-40 arası bir aylık bağlanma oranına mı tabii olacaklar?

65 yaşı getiren de AKP iktidarı, aylık bağlanma oranını düşüren de AKP iktidarı. Yani mevcut iktidarın bunu düzeltme gibi bir niyeti yok.

Peki ya muhalefet?

EYT konusunda vaatleri olan partilerin, emeklilik yaşı sınırını kaldırma ya da düşürme gibi bir vaadi var mı? Bu partilerin, aylık bağlama oranlarını artırma gibi bir sözü var mı? Önünde uzun yıllar olan, bu yüzden şu an olayın ciddiyetini göremeyen milyonların, yarınlarında yaşayacakları EYT’den daha kötü şartlardaki mağduriyetlerine şimdiden dur diyecek bir çözümleri var mı?

Çalışma hayatı, yaşam standartları, ülkemizdeki yaş ortalaması ve aylık bağlanma oranları dikkate alındığında 65 yaşında emeklilik; “MEZARDA EMEKLİLİK” ya da “SÜRÜNDÜREN EMEKLİLİK” olacaktır… İnsanlar, belli bir yaşı geçip verimli olamaz duruma geldiğinde işten çıkarılacak, bugün birçok EYT’linin yaşadıklarını bizzat yaşayacaklardır. Yani günümüz EYT’lilerinin sorunu, çocuklarına miras kalacaktır…

Muhalefetin en azından bu konuda bir sözü, bir vaadi olmalı; halk bu durumdan onların da rahatsız olduğunu görmeli. Görmeli ki “İktidar değişince emeklilik yaşı da aylık bağlama oranı da değişir” diyebilmeli.

Soralım o vakit, muhalefet partilerine: 65 yaşında emeklilik ve aylık bağlanma oranı konusunda düşünceniz nedir? Çalışan anne ya da babaların EYT’sini çözmeye varsınız, peki ya çocuklarının EYT’si..? Neden bu konuda tek bir sözünüz yok? Yoksa mezarda emekliliğe siz de mi okeysiniz?