SÜRTÜK!
Bir çiftçiye “Ananı da al git” dediğinde çok da şey etmedik, ayıpladık, geçtik…
Bir siyasi parti lideri olarak rakiplerine ağır hakaretlerini defalarca duyduk, “Hain” dedi, “Terörist”, “Dış güçlerin uşakları” dedi…
Geçmişte, o dönem kendisine muhalif olan bir lidere, “Zürriyetsiz” dedi, çocuğu olmamasını bile diline doladı bu liderin…
“Siyasettir” dedik, alışmamamız gerekirken alıştık, “Bugün birbirlerine saydırır, yarın bir bakmışsın can ciğer kuzu sarması oluverirler” dedik… “Filler tepişirken, çim olmayalım” dedik, duyduk geçtik… Haklı da çıktık.
Halkın emekçi kesimini oluşturan ve geçim sıkıntısıyla boğuşan emeklilikte yaşa takılanlara “Türemiş” dedi, “ Seçim kaybetme pahasına çözüm yok” dedi, EYT’lileri küstürdü, “Yanlış bilgilendiriliyordur” dedik…
Atama bekleyen öğretmenlere “Başka iş yapın” dedi, sineye çektik…
Evine ekmek götüremediğini dile getiren vatandaşa “Bu çok abartı geliyor” dedi, eleştirdik, unuttuk gittik…
Bebek katili Abdullah Öcalan’a iki defa “Sayın” dedi, şehitlerimize “Kelle” dedi, “Dili sürçtü” dediler, “Peki, öyle olsun” dedik, geçtik…
Bir kurmayı, gelen şehit haberleri üzerine yapılan çağrıya, “3-5 Mehmet için Meclis mi toplanır?” dedi, sesini çıkarmadı, yaptırım uygulamadı, onu da unuttuk.
“Milliyetçiliği ayaklar altına alan partiyiz” dedi, içerledik, kızdık, estik gürledik sonra da sustuk…
“Vallahi Apo’yu özledim” diye şarkı söylemiş Ahmet Kaya’ya gerek çözüm sürecinde gerekse bu süreç patladıktan yıllar sonra övgüler yağdırdı, onu anarken duygusallaştı, onu da sineye çektik…
Gezi Parkı eylemlerine katılanlara “Camide alkol tüketiyorlar”, “Kabataş’ta türbanlı bacıma saldırdılar” dedi, ispat bekledik, kaç yıl, kaç cuma geçti ispat göremedik…
Yine Gezi Parkı eylemlerinde elinde tencere ile sokağa çıkan sıradan vatandaşın haykırışını duymazdan geldi, “Tencere tava, hep aynı hava” dedi, mizahi baktık, güldük geçtik…
Gezi eylemcilerine “Çapulcu” dedi, yine işi mizaha döktük, şarkılarla karşılık verdik…
Evet, Gezi 3 ağaç meselesi değildi, Gezi, 3 ağacı kestirmek istemeyenlere, polisin kullandığı orantısız gücün tepkisiyle başladı, başa buyruk kararlara, yasaklara tepki olarak büyüdü gitti…
O destekledi, bu başlattı bilemem ama o eylemlerde vatandaş vardı… Afganlar, Suriyeliler, Ruslar, Amerikalılar değil, o eylemlerde Türkiye Cumhuriyeti’nin size isyanı olan, tepkisi olan vatandaşları vardı. Orantısız güce, doğru gitmediğini gördükleri yönetiminize serzenişi olanlar vardı…
Yakıp yıkanlar, polise Molotof kokteyli atanlar da vardı maalesef, Gezi eylemlerini amacından saptıran marjinal gruplar, provokatörler de vardı lakin o eylemlere katılan sağa sola saldırmamış, kırıp dökmemiş, polise mukavemet bile göstermemiş teyzeler, amcalar, çocuklar, gençler, kadınlar, erkekler, yani vatandaşlar vardı.
Polisten kaçtılar, bir camiye sığındılar, “Camide alkol aldılar, görüntülerini yayınlayacağız” dediniz, o görüntüleri kaç yıl geçti hala yayınlayamadınız. Keza, cami imamı, böyle bir durum yaşanmadığını açıkça belirtti.
“Kabataş’ta türbanlı bacıma saldırdılar” dediniz, o da iftira çıktı…
Çıkıp, bir “Pardon” bile demediniz…
Oysa tüm seçmenlerinizi gaza getiren, gururlandıran “One munite” çıkışından hemen sonra, “Benim tepkim moderatöreydi, İsrail halkını ya da Peres’e değildi” açıklamasını yapabilmiş, “Pardon” diyebilmiştiniz!
Bu hassasiyetinizi, “Camide alkol aldılar”, “Türbanlı bacıma saldırdılar” diyenlere göstermediniz(!)
Üzerine OHAL’ler, pandemiler; zaten vatandaş sokağa çıkıp da demokratik hakkını kullanamaz, eylem yapamaz hale geldi…
Ekonomi patlamış, tarihimizde görülmemiş bir ekonomik faciayla karşı karşıyayken millet, “O aynı hava” dediğiniz, tencere tavada aş pişmez duruma gelmişken, karpuzun bile dilimle satıldığı, bir gün es geçseniz hatırımızın kaldığı akaryakıt zamları durdurulamazken, elektriğe, doğalgaza, aklımıza gelebilecek her şeye üst üste zamlar gelirken kısa bir süre önce sonuçlanan Gezi davasına muhalefet el attı diye, “Havadan gündem bulduk, eski düşmanı parlatalım, gerçek gündemi kaynatalım” edasıyla konuya atladınız… Öyle bir atladınız ki o görüntüsünü yayınlayamadığınız, cami imamının yalanladığı hayali olay üzerinden vatandaşınıza “Sürtük” dediniz…
“Cumhurbaşkanı’na hakaret suçtur”u kanuna ekletirken, şahsa değil, makama saygı çerçevesinde bunu yaptığınızı varsaymıştık lakin siz o makamın saygınlığına “Sürtük” ifadesiyle gölge düşürdünüz…
Yine dili sürçmüştür, öfkesine yenilmiştir, bir özür diler, bir “Pardon” der dedik lakin bunu da yapmadınız… Keza bundan ötesi nedir kestiremiyorum, sinkaflı küfürler mi? Sizi bilmem ama makamınıza gerçekten yakışmıyor. Yapmayın, utanç verici!