Mitinglere gömülen CHP’nin kaçırdıkları…
İster kabul edelim ister etmeyelim, son zamanlarda Türk dış politikasının yakaladığı bir ivme, olumlu bir rüzgar var.
Bu rüzgar son 10 yıldır çokta alışık olmadığımız bir rüzgar.
Elbette ki iktidara yakın medyada sürekli olarak dış politikadaki tutumlarının stratejik bir zeka olarak pompalanmasından bahsetmiyorum!
Tamamen tarafsız ve objektif bir bakış açısıyla değerlendiriyorum.
Böyle bakıldığında son 6 aydır gözle görülür bir değişiklik söz konusu.
Mesela Hindistan ile Pakistan savaşıyor, arabuluculuğundan dolayı bize teşekkür ediliyor.
Gazze bize teşekkür ediyor.
Suriye’de Esad rejiminin son bulması Erdoğan’ın karnesine artı olarak yazılıyor.
ABD Başkanı Donald Trump durmadan bizi övüyor.
Avrupa’daki önemli gazeteler uzun uzun makalelerle Türkiye’yi övüyor.
Dahası Türkiye’nin Avrupa için vazgeçilmez bir aktör, partner olduğunu yazıp çiziyor.
Gerçekten neler oluyor?
Ne değişti de birdenbire Türkiye dış dünyanın vazgeçilmezi oluverdi?
Özünde hepsi olumlu şeyler ancak bu hızlı değişimin dinamikleri neler?
Daha kısa bir süre önce Türkiye’nin askeri operasyonlara müdahalelerinden tutun, hükümetin otoriter yönetimini alabildiğine eleştiren batıda;
Ne değişti de ağız birliği yapmışçasına Türkiye’ye neredeyse her gün övgü dolu yazılar yazmaya başladılar?
Aslında işin özü şu:
Amerika ve Çin, Avrupa ve Rusya arasındaki güç mücadelesinde müttefik kazanmak.
Yani aralarındaki güç savaşlarında taraflar Türkiye’yi karşısına alacak herhangi bir adım atmak istemiyor!
Her iki cephe arasındaki güç savaşları Türkiye’yi belki de kıymete bindirdi.
Erdoğan da akıllı bir politikacı.
O havayı gördü ve dış politikada göze gelir hamleler yaptı.
Kısacası o sebeple veya bu sebeple Türkiye şu anda dış politikada krizi fırsata çevirerek kazanım elde ediyor.
Haliyle kendi arasında güç yarışına giren devletlerin önceliği Türkiye’nin iç meseleleri değil.
Ekrem İmamoğlu haksız ve hukuksuzca içeri atılmış, şu belediyelere haksız yere kayyum atanmış, şu partinin genel başkanları siyasi amaçlı içeri atılmış, basına yargı sopası gösterilmiş, filan bunların hiçbiri onların önceliği değil!
Öncelik, Türkiye ile iyi geçinmek, Erdoğan’ı yanlarına çekmek…
***
Şimdi böyle bir iklimde, küresel dengeleri görmezden gelerek siz hala daha miting yaparak ülke yönetiminde söz sahibi olacağınızı düşünüyorsanız yanılırsınız.
Evet, CHP mitinglere takılı kaldı, öylece gidiyor.
Dünyada neler olduğuyla ilgilenmiyor.
Mesela Türkiye Libya’da çok ciddi yatırımlar yaptı.
Diğer taraftan Mısır’la aramızı düzeltmemizin en temel sebeplerinden biri, Libya ile kurduğumuz ilişkiler oldu.
Ancak her an Mısır’la aramız yeniden bozulabilir. Ve son zamanlarda bilindiği gibi Mısır’da çok fazla sayıda Türk yatırımcı var.
Mesela muhalefet bu konularda ne düşünüyor?
Bugün Mısır’la aramız iyi ama ya, yarın bozulursa ne olacak, diye soran yok!
Neden hemen reaksiyon göstermiyorlar, neden görüş beyan etmiyorlar?
CHP artık bulunduğu yerden kafasını kaldırıp yukarı bakmalıdır.
Sadece miting yapmakla yetinmemelidir.
AKP’ye tepki gösterenlerin oyuna talip olmakla sınırlı bir politikadan çıkıp siyasi vizyon ortaya koymalıdır.
“Tamam, bu CHP Türkiye’yi yönetebilir” algısını destekleyecek bir vizyonla
Ekonomi, dış politika ve iç politika konusunda bu algıyı güçlendirecek,
Hatta Türkiye kaosa gitmeden bu süreci aşabilecek kadrolara ve kişilere sahip olduğuna halkı inandırması lazım.
Yalnızca miting yaparak, ardından anketlerle mitingin sonuçlarının ne olduğuna bakarak yol almak yanlışa götürür.
***
Hatırlayın, 2023 öncesi mitingleri ve anketleri…
Hepsi yalan oldu.
Eğer mitinglere ve anketlere bakılsaydı bugün cumhur ittifakı ülkeyi yönetiyor olmazdı.
Mitingler tüm liderler ve partiler açısından sadece kendi tabanlarını konsolide etmeye yarar.
Ama seçmen açısından bakıldığında var olan ayrışmayı tetikler.
Bilinci artırmaz!
Hızla değişen yeni dünya düzeninde hala kalabalıklara seslenerek sonuç aramak;
Olsa olsa vakit kaybıdır.
Hadi onu da yapın ama öbür taraftan dünyada neler olduğunu, kartların nasıl yeniden karıldığını, dağıtıma çıktığını kaçırmayın.
Ülke yönetiminde söz sahibi olduğunuz takdirde nasıl bir yönetim tarzınız olacağını öyle bir anlatın ki;
“CHP artık hazır” desinler.
Sırf Erdoğan düşmanlığı üzerinden yürütülen politika 23 yıldır ayağınıza dolandı.
Aynı hataları yapıp farklı sonuç beklemek acizlerin işi.
CHP aciz değil, CHP boş beleş bir parti değil, CHP, Atatürk’ten bu yana ülkeyi yönetecek ehil kadrolara sahip.
Ancak ehil kadroların iş başına gelmesi için ilk önce üzerindeki cam tavanı kırması lazım.
İşin özeti budur.