Barışa inanmalı mıyız?
Suriye’de yönetimin değişmesiyle birlikte Türkiye, burada lider ülke konumuna mı geldi?
PKK, köşeye mi sıkıştı?
Amerika, birdenbire ne oldu da yıllardır beslediği terör örgütlerine, kendini tasfiye etme izni verdi?
Ülkede belediye başkanları tutuklandığında döviz kurları yerinden zıplarken, 50 yılın baş belası bir örgüt kendini tasfiye edince neden hiçbir hareketlilik olmadı?
Hepsini geçtim, MHP gibi katı milliyetçi bir parti, bu süreçte nasıl öncü olabildi?
PKK’lı bir grubun yaktığı silahlarla terör örgütü tamamen ortadan kalktı diyebilir miyiz?
Bunca yıl “Kürt sorunu” diye diye bu sorunu istismar eden emperyalistlerin taşeronluğunu yapan bir örgüte, ne vaat edildi de böyle bir karar güle oynaya alındı?
Onlara bir Anayasal güvence sözü verildi mi, verilmedi mi?
*
Hiç kimse tam olarak ne olduğunu anlayamıyor.
Anlayamadığı için de herkes kendine göre yorum yapıyor.
Çünkü biz bu filmin bir benzerini yaşadık.
Daha önce de “Açılım” adı altında PKK silah bırakmış, çadır mahkemeleri kurulmuştu.
Ama bırakın terörü bitirmeyi, bu muhataplık onları daha da palazlandırmaya yetti.
O yüzden bizi de anlayın. Hiç kimse ne olduğunu tam manasıyla bilmediği için tedirgin ve endişeli gözlerle süreci izliyor.
Bugün sıcağı sıcağına tepki gösterenlerin, yarın “Adamlar gerçekten terörü, taviz vermeden bitirdi” deme durumunun söz konusu olmasını herkes ister.
Ama kafamızda deli sorular var…
*
Şu anda sorulara cevap arama vakti değil ama biz tarihe not düşmüş olmak için soralım:
Ne istediler ne verdiniz ya da ne vereceksiniz?
Nasıl ikna ettiniz?
Yarınlarda bizi neler bekliyor?
Mesela, oraya buraya asılan “Türk” milleti yerine “Türkiye milleti” ifadeleri ile kimi neye alıştırıyorsunuz?
Tavizlerden biri bu mu?
Türk milletine artık Türkiye milleti mi denilecek?
Hani biz hep birlikte Türkiye idik?
*
Öte taraftan;
Madem böyle bir süreç yürütülebiliyordu, madem DEM Parti ve geçmiş uzantıları, PKK’nın tasfiyesini sağlayacak adımları atmaya bu denli niyetliydi, gerçekten barışı arzuluyordu, madem bu parti ile süreç yürütmekte, bu partiden destek almakta bir beis yoktu;
O vakit neden “Kent uzlaşısı” ismi altında siyasi ittifak yapanları terör kapsamında değerlendirdiniz?
Siz yapınca “barış ittifakı”, muhalefet yapınca “şer ittifakı” olmasının sebebini neyle açıklıyorsunuz?
Devlet aklıyla…
Evet, devlet herkesle görüşür, herkesle masaya oturur.
Eğer ülkenin bekası söz konusuysa bebek katili Apo’yla da müzakere eder, siyasi uzantılarıyla da…
Bunlarda bir beis yok!
Ancak! İşin içinde öncelikli olarak siyasi bir aritmetik varsa işte orada “Devlet aklı” devre dışı kalır, “siyasi beka” öne çıkar.
*
Evet, PKK, tam manasıyla silahlarını bırakır mı, tamamen kendini tasfiye eder mi, bu süreç gerçekten yılların belasını başımızdan def eder mi, bunu bize zaman gösterecek.
Ama zamanın göstereceği bir şey daha var ki o da PKK’nın bu kadar basit bir şekilde kendini tasfiye etmesinin ardında yatan nedenlerin olduğu…
Devlet Bahçeli birdenbire neden barış elçisi rolüne büründü?
Neden aniden Öcalana’a çağrı yaptı?
Bahçeli’nin çağrısının samimiyetinden kuşku duymak aklına bile gelmeyen Öcalan, nasıl oldu da terör örgütüne silah bıraktırabildi?
Yoksa bunlar çok önceden çalışılmış, olgunlaşma süreci tamamlanmış, son olarak vatandaşa sunulmuş kısımları mıdır?
Baksanıza, PKK şak diye Apo’nun çağrısına uyuverdi.
*
Dediğim gibi kafalarda deli sorular var.
Ve tüm bu soruların cevabı tek tek ortaya çıkacak.
Nelerden vazgeçtiğimizi, neler vereceğimizi gördükten sonra millet bu süreci ya alkışlayacak ya da yuhalayacak.
Ben bu sorulara cevap bulmadan körü körüne muhalefet de etmeyeceğim, körü körüne alkış da tutmayacağım.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi hesaplardan arındırılmış, aklı başında bir devlet adamı gibi yaptığı konuşmasını baştan sona dikkatle dinleyen biri olarak;
Temsil ettiği partiyi umursamadan, devletin başındaki Erdoğan’a inanmayı, başlatılan barış sürecinin başarıyla sonuçlanmasını canı gönülden isterim.
O konuşmayı o an (siyasi beklentiyle) öyle lazım olduğu için değil, hakikaten samimiyetle ülkenin menfaatlerini önceleyen bir devlet adamı rolüyle yaptığına inanmak istiyorum.
Diğer yandan;
Sürecin nereye gideceğini görmeden önyargıyla yaklaşıp baltalayanların, hatta süreç nedeniyle tepki gösterenleri kafalama çabasıyla politika güdenleri de görmezlikten gelmeyeceğim.
Bu memlekette her şey fanatizmle yapılıyor.
Takım tutar gibi taraf tutmak isteyenler buyursunlar gazlarını maçlarda atsınlar.
Memleket meselelerinde sağ duyulu, aklı selim insanlara her zamankinden daha çok ihtiyacımızın olduğu zor günlerden geçiyoruz.
O yüzden eli kalem tutan bizlerin de bu süreçte bilip bilmeden halkı galeyana getirecek tavırlardan uzak durmamız lazım.
Bu demek değildir ki kayıtsız şartsız destek verelim.
Hayır!
Atılan barış adımlarını sıkı sıkıya takip edelim, doğru anlayalım, doğru bilgi aktaralım.
Bu hepimizin toplumsal sorumluluğudur.
Umarım milletçe ülkenin hayrına sonuçlanan bir sürece şahitlik etmiş oluruz.