Meseleyi anladınız mı?

Yılmaz Karabıyık

Yılmaz Karabıyık

Tüm Yazıları

Hep şunu bildim, şuna inandım… Din Allah ile kul arasındadır…Devlet, insanların ibadetlerini yapabileceği ortamı sağlar,

gerisine karışmaz…

Devleti yönetenler dindar olabilir ama devletin dini olmaz.

Dini en çok kullanan, dini en fazla sömüren; dini duygulara

en büyük zararı verenlerdir.

Siyasi görüşlerin çatıştığı bir ortamda dini bu çatışmanın

bir tarafına oturtursanız, o dine olan inancı zedelersiniz.

Din üzerine cemaatler oluşturursanız, bu cemaatler bir süre

sonra çıkar yuvaları haline gelir, bu da dini bir araç haline

dönüştürmeye başlar…

Atatürk’ün izinden giden, onun ilke ve inkılaplarıyla aydınlanan,

Laiklik anlayışını benimseyen her insanın düşüncesi de budur aslında…

Peki, bunca yanılma, kanma sonrası bu görüş, toplumun

diğer kesimlerine de yayıldı mı?

Yani bugün “Gazi Mustafa Kemal’in muhasır medeniyetler seviyesinin

üzerine çıkma hedefini gerçekleştireceğiz” diyenler bunda samimi mi?

Gerçekten ders alındı mı?

Bu, topluma ne kadar yayılabildi?

15 Temmuz kanlı darbe girişimi sonrası bu ülkenin bireyleri

bir çağrı ile sokaklara inebilecek birlik ve dirliği yüreğinde

barındırmaya başlamışken gerçekten artık aynı düşünebiliyor muyuz?

Siyaset ileride yeniden devreye girdiğinde bizler birbirimize

tahammül gösterebilecek miyiz?

Yani şunu diyorum, birbirimizi dinlemeye, anlamaya çalışmaya

yarın da devam edecek miyiz?

Bir musibet, bin nasihatten iyi elbet ama bu musibetin

bir benzerinin tekrarlanmaması için birlik ruhumuzu

koruyabilecek miyiz?

***

Dün zatlarını eleştirdiğimizde yiyeceğimiz hakaretleri düşünürdük,

bugün hep bir ağızdan küfür ediyoruz Fethullah Gülen

denilen din tüccarına…

Dün avaz avaz bağırırken sesimizi duyuramıyorduk,

bugün bu ses hep bir ağızdan olunca kulakları patlatır bir hal aldı…

Yarın da kulakları patlatırcasına hep bir ağızdan

yanlışlara, yanlış olanlara bağırabilecek miyiz?

En büyük sorunumuzun ön yargı olduğu, bu ülkeyi sadece

iktidarı destekleyenlerin değil, muhalif kesimlerin de sevdiğini

kavrayabildik mi?

Yani “Biz birlikte Türkiye’yiz” diyebilecek miyiz yarın da?

Siz kananlar, biz ayık olanların uyarılarını dikkate alacak mısınız?

Bu uyarıların iktidar düşmanlığından değil, vatan için olduğunu

ön yargısız kabullenebilecek misiniz?

Demem o ki ortak düşmanın kökünü hep birlikte kuruttuktan

sonra, yeni ortak düşmanlara zemin oluşturmamak adına

birliğimizi, dirliğimizi korumakla yükümlü olan iktidar ve

muhalefet partilerinin temsilcilerine “Sağduyulu siyaset”

uyarılarımızı yapabilecek miyiz?

Yoksa siyasetin dilinin çirkinleşmesine müsaade edip,

bu çirkinleşen dile kapılıp, yine birbirimize

düşman gözüyle mi bakacağız?

***

Bu soruların cevapları önemli…

Hayati hatta…

Bir olduğumuzda dış güç ve iç taşeronların

ülkemizi bir iç savaşa sürükleme çabasının

başarıya ulaşmayacağını tüm

dünyaya bir kez daha gösterdik.

En ufak boşluğumuzda bizleri parçaladıklarını

düşündükleri bir atmosferde yaptık bunu.

Şimdi tüm bu soruların cevabı “Birlik ve beraberliğe”

çıkmalı…

Bu soruların cevabı “Ders aldık” olmalı…

O zaman korkulacak hiçbir şey kalmamış demektir.

Aksi halde, huzuru sağlamak güç.

Sevelim birbirimizi, toplum sağlığına en iyi reçete bu.