Meseleyi anladınız mı?
Hep şunu bildim, şuna inandım… Din Allah ile kul arasındadır…Devlet, insanların ibadetlerini yapabileceği ortamı sağlar,
gerisine karışmaz…
Devleti yönetenler dindar olabilir ama devletin dini olmaz.
Dini en çok kullanan, dini en fazla sömüren; dini duygulara
en büyük zararı verenlerdir.
Siyasi görüşlerin çatıştığı bir ortamda dini bu çatışmanın
bir tarafına oturtursanız, o dine olan inancı zedelersiniz.
Din üzerine cemaatler oluşturursanız, bu cemaatler bir süre
sonra çıkar yuvaları haline gelir, bu da dini bir araç haline
dönüştürmeye başlar…
Atatürk’ün izinden giden, onun ilke ve inkılaplarıyla aydınlanan,
Laiklik anlayışını benimseyen her insanın düşüncesi de budur aslında…
Peki, bunca yanılma, kanma sonrası bu görüş, toplumun
diğer kesimlerine de yayıldı mı?
Yani bugün “Gazi Mustafa Kemal’in muhasır medeniyetler seviyesinin
üzerine çıkma hedefini gerçekleştireceğiz” diyenler bunda samimi mi?
Gerçekten ders alındı mı?
Bu, topluma ne kadar yayılabildi?
15 Temmuz kanlı darbe girişimi sonrası bu ülkenin bireyleri
bir çağrı ile sokaklara inebilecek birlik ve dirliği yüreğinde
barındırmaya başlamışken gerçekten artık aynı düşünebiliyor muyuz?
Siyaset ileride yeniden devreye girdiğinde bizler birbirimize
tahammül gösterebilecek miyiz?
Yani şunu diyorum, birbirimizi dinlemeye, anlamaya çalışmaya
yarın da devam edecek miyiz?
Bir musibet, bin nasihatten iyi elbet ama bu musibetin
bir benzerinin tekrarlanmaması için birlik ruhumuzu
koruyabilecek miyiz?
***
Dün zatlarını eleştirdiğimizde yiyeceğimiz hakaretleri düşünürdük,
bugün hep bir ağızdan küfür ediyoruz Fethullah Gülen
denilen din tüccarına…
Dün avaz avaz bağırırken sesimizi duyuramıyorduk,
bugün bu ses hep bir ağızdan olunca kulakları patlatır bir hal aldı…
Yarın da kulakları patlatırcasına hep bir ağızdan
yanlışlara, yanlış olanlara bağırabilecek miyiz?
En büyük sorunumuzun ön yargı olduğu, bu ülkeyi sadece
iktidarı destekleyenlerin değil, muhalif kesimlerin de sevdiğini
kavrayabildik mi?
Yani “Biz birlikte Türkiye’yiz” diyebilecek miyiz yarın da?
Siz kananlar, biz ayık olanların uyarılarını dikkate alacak mısınız?
Bu uyarıların iktidar düşmanlığından değil, vatan için olduğunu
ön yargısız kabullenebilecek misiniz?
Demem o ki ortak düşmanın kökünü hep birlikte kuruttuktan
sonra, yeni ortak düşmanlara zemin oluşturmamak adına
birliğimizi, dirliğimizi korumakla yükümlü olan iktidar ve
muhalefet partilerinin temsilcilerine “Sağduyulu siyaset”
uyarılarımızı yapabilecek miyiz?
Yoksa siyasetin dilinin çirkinleşmesine müsaade edip,
bu çirkinleşen dile kapılıp, yine birbirimize
düşman gözüyle mi bakacağız?
***
Bu soruların cevapları önemli…
Hayati hatta…
Bir olduğumuzda dış güç ve iç taşeronların
ülkemizi bir iç savaşa sürükleme çabasının
başarıya ulaşmayacağını tüm
dünyaya bir kez daha gösterdik.
En ufak boşluğumuzda bizleri parçaladıklarını
düşündükleri bir atmosferde yaptık bunu.
Şimdi tüm bu soruların cevabı “Birlik ve beraberliğe”
çıkmalı…
Bu soruların cevabı “Ders aldık” olmalı…
O zaman korkulacak hiçbir şey kalmamış demektir.
Aksi halde, huzuru sağlamak güç.
Sevelim birbirimizi, toplum sağlığına en iyi reçete bu.