Neden Akşener?
Milliyetçi Hareket Partisi’nde yaşananları uzun uzunanlatmaya gerek yok, süreci iyi biliyorsunuz.
Bir demokrasi talebi nedeniyle mahkeme mahkeme
dolaştırılan ülkücülerin dün zafer günüydü…
Değişimin en önemli aşaması olan engel aşıldı.
Yargıtay çağrı heyetine yetkiyi verdi…
Artık kurultayın önünde hiçbir engel kalmadı.
Ve genel merkez de yaşattığı onca sıkıntıyı bir kalemde
unutturacağını sanarak “Tüzük kurultayına gerek yok,
olağanüstü kurultay kararı alıyoruz” dedi, gününü bile belirledi.
26 Haziran’da kurultay yapılacağını, çoğunluk sağlanmadığı takdirde
ise 10 Temmuz’da çoğunluğa bakılmaksızın kurultayın gerçekleştirileceğini
hızla aldığı kararla kamuoyuna ilan etti.
Bir yandan baktığınızda genel merkezin aldığı bu karar olumlu.
Ülkücüleri daha fazla bölmeden, kavgaya düşürmeden
kurultayın yapılmasını kabullenmiş oluyorlar.
Ancak diğer yandan da yaptıkları onca olumsuz şey,
bu kadar olumlu tavır içine girmelerinin altında
bir bit eniği arattırıyor insana.
Bit eniğini bir kenara bırakırsak, “Ülkücü ülkücünün kardeşidir”
düsturlarına uygun hareket edilmesini sağlayacak bir adım,
en azından bundan sonrası için.
Kurultaydan çıkacak sonucun, partiyi parçalamasına engel teşkil
edebilecek bir hamle olarak da görülebilir iyi niyet çerçevesinden
bakmak istendiğinde…
“Genel merkez neyin peşinde?” sorusuyla kafa bulandırmanın,
artık buna takılıp kalmanın da bir anlamı yok…
Akışına bırakmak lazım süreci…
Kurultay toplanacak mı, toplanacak, gerisi teferruat.
Değişimin amacı, oyunları bozmak değil mi zaten,
varsa bir oyun bozulur elbet!
***
Bu güne kadar olağanüstü kurultayın toplanabilmesi için
çaba sarf edildi, bundan sonra ise değişimi gerçekleştirme
mücadelesine geçilecek ve bir yarış başlayacak…
İzmit’te doğmuş, büyümüş, tarih öğretmenliği ve akademisyenlik yapmış,
siyasette önemli mevkilerde bulunmuş Meral Akşener, MHP’nin genç yüzü
Sinan Oğan, daha önce de Bahçeli’nin karşısında aday olmuş, buna rağmen
1 Kasım’da da vekil adayı yapılmış ancak kazanamamış Koray Aydın, değişim
hareketinin imza sürecinde yer almayan, sonradan müdahil olan Ümit Özdağ
ve şu ana kadar olağanüstü kurultayın yapılmaması için elinden geleni
ardına koymayan mevcut Genel Başkan Devlet Bahçeli…
Bu isimler arasında geçecek yarış…
***
Şimdi şuna bakmalı: “Arzulanan değişim, kurultay ile
nasıl sağlanabilir?”
“Değişim olsun, Bahçeli gitsin de kim gelirse gelsin” mantığı
mı güdülüyor, tabanın istediği bu mu?
Yoksa tabanın en çok istediği isim mi öncelikli delegeler için?
Yani tabanın talebini üst kurul delegeleri iyi gözlemleyebildi mi?
Delegeler oylarını kullanırken çıkarlarını mı, “Ülkücülükten
gelme” şartını mı yoksa MHP’yi iktidar yapabilme, ülkeyi
içine düştüğü durumdan kurtaracak gücü partilerine
yükleyecek ismi belirleme peşinde mi olacak?
Cinsiyete bakacak mı mesela?
Bu soruların yanıtı, değişim hareketinin MHP ve ülke üzerindeki
değişimine de cevap olacak…
Bu nedenle MHP’nin üst kurul delegelerine büyük bir
sorumluluk yüklenmiş durumda.
***
MHP, evet bir dava partisi, TBMM’de olmazsa olmaz
bir parti. Hiçbir zaman tabela partisi olmayacak, kökü olan
bir siyasi oluşum…
Ama günümüz şartlarında MHP’nin yalnızca TBMM’de
olması yetmiyor.
Oyunu artırıp, fazladan birkaç vekili TBMM’ye göndermesi de
yetmiyor.
Mevcuttaki iktidarın zamanında çözüm süreci çatısı altında
Türk milletine izlettiği “Habur’da PKK’lıların coşkuyla karşılanması”,
“Nevruz’da Öcalan’ın mektubunun okunması”,
“Dolmabahçe mutabakatı” ve “Oslo görüşmeleri” gibi
hafızalara kazınan, milliyetçi duyguları zedeleyen pek çok konu
MHP, TBMM’deyken yaşandı.
Sıradan bir vatandaş ya da gazeteci
olarak benim elimden gelen tepki koymaktı, koydum ama MHP de
TBMM’de aynısını yaptı, yani sıradan vatandaş ben ile
TBMM’deki MHP, aynı yaptırımsızlığa sahip olduk.
Oysa benden, senden farkı olmalıydı MHP’nin…
Bir siyasi partinin, bunları durduracak gücü olmalıydı…
Sürece kızanlar, bu güne kadar oy vermedikleri MHP’ye
oy verdi 7 Haziran’da…
Amaç neydi: “Güçlensin, bazı şeylere müsaade etmeyecek gücü
elde etsin…”
Ama bir yandan da kızgınlık vardı, küskünler vardı…
Bir taraftan oy geldi MHP’ye, bir taraftan ise oy vermeye
eli gitmedi ülkücülükten gelenlerin…
“İktidar olmak istiyorum” diyen, buna inanan
bir MHP’yi de göremedi pek çok kişi karşılarında.
Söyledikleri doğru çıkan ancak bu söylediklerini
engelleyemeyen Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin 15 seçim
kaybetmeden önce sarf ettiği
“Bir genel başkan, başarısız oluyorsa istifa etmeli”
sözlerine takmıştı belki de balık hafızalı olmayanlar.
1 Kasım’a kadar olan süreci yönetemeyen, sadece HDP ve PKK
üzerine politika üreten bir parti izlenimi veren MHP’de değişimi
isteyen bu kez tabandı bu yüzden…
“Yeter” dedi saçma sapan bir puanlama sistemi ile görevden alınan müdürler…
“Yeter” dedi Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olanlar, “Atatürk’e sahip
çıkmak sadece CHP’nin tekelinde değil” dedi…
“Yeter” dedi ülkücüler, “Daha fazla kapatma bizi ocaklara…”
Ve “Yeter” dedi Türk milleti, “Artık gel alternatif ol bize…”
İşte bunca “Yeter”e rağmen, Bahçeli “Yetmez” dedi…
“Yetmez, gitmem” dedi…
Onu destekleyenler “Lider ölmeden gitmez, bizlerin derdi
koltuk değil” dedi…
Peki, koltukta oturan pilot, uçağı düşürüyorsa?
Uçağın içindeki yolcular, “Kaldırın şunu, düşeceğiz
yoksa” diyorsa…
Dediler, pilotun kabinine dahi giremedi MHP…
Sadece yolcuları teselli etti, kabinin arkasından
pilota seslenmekle yetindi…
İşte bu yüzden değişimin olması önemli…
Ama çok daha önemlisi değişimin kiminle
gerçekleşeceği… Güçlü bir isim olmalı, kabinin kapısını
kırabilmeli ve uçağı kullanacak yeterliliğe de sahip olmalı!
Uçağın kapısını kırmak için de yolcuların desteğini almalı…
***
Şimdi o güce sahip yani tabanın desteğini en fazla alan aday
kim ona bakmak gerek…
“Değişim olsun da nasıl olursa olsun” demek yanlış…
“Değişim olsun, ülkücüler bize oy versin yeter” demek de yanlış…
“Değişim olsun, ülkedeki tüm yanlışları değiştirecek
güç bizim olsun” demektir doğru olan…
“Bize ülkücülerin dışında da oy gerek” demektir doğru olan.
Tüm koltuklara talip olmaktır…
Değişim yaşanırsa 40 değil, 80-90 vekille TBMM’ye girer MHP ama
yine kapının önünde bağırır durur…
Değişim olmazsa ise zaten kapıya da yanaşamaz bu kez, yolcuların
arasında oturur…
***
Koray Aydın, Bahçeli’nin de dediği gibi ülkücülükten gelme,
daha önceki kurultayda ciddi bir oy aldı Bahçeli’ye karşı ancak
Trabzon’da birinci sıradan adayken seçilemedi…
Genel merkez politikalarının etkisi vardı bunda fakat bahane değil.
***
Ümit Özdağ, akademik bir isim, bilgili, kültürlü, dolu… Değişim
hareketi başlarken terk etmedi genel başkanlık koltuğunu,
toplanan imzaların ardından destek verdi sürece, genel başkan
adaylığını ilan etti.
***
Sinan Oğan, partisinden ihraç edildi, doğru bildiklerini konuştuğu
için. Yıldızı çabuk parlamıştı. İhracı tabanın tepkisini çekmişti. MHP’ye
can katabilecek bir isimdir kendisi…
***
Meral Akşener adını ise ayrı işlemek gerek…
İzmit’in kızı olduğu için değil elbet!
Tabanın ve pek çok kesimin talebiyle adaylığını
ilan eden, gittiği her yerde Başbakan gibi karşılanan,
TBMM Başkan Vekilliği döneminde masaya yumruğunu
vuruşu, salvoları ile sempati toplayan, tarihimize hakimliği,
siyasi tecrübesi, kafatasçılıktan uzak oluşu ile sadece ülkücü
tabandan değil, geniş bir kesimden oy alabilecek potansiyeli
bulunan bir isim çünkü…
Anketlere bakıldığında da bunu görmek mümkün, çevremizdeki
insanlarla sohbetimizde de bunu anlamak mümkün…
Uçağın kabin kapısını kırmasını sağlayacak destek de onda,uçağı düşürmeden hedefe ulaştıracak tecrübe de onda mevcut.
Bunu yandaş basın da görmüş olacak ki en fazla çamuru ona attılar…
Ne paralelliği kaldı, ne kasetleri kaldı, ne değiştirdiği partileri kaldı…
Her fırsatta saldırdılar Akşener’e ve saldırmaya da devam ediyorlar.
Diğer adaylar da değerli, diğer adaylar da yeterli; özellikle de
Sinan Oğan ancak Akşener’e olan teveccüh ve ondan olan korku,
neden üst kurul delegelerinin Akşener isminde
karar kılması gerektiğini de ortaya koyuyor.
Turlar halinde yapılacak seçimde Bahçeli’ye karşı en fazla
oyu alan adayda birleşilmesi bekleniyor, bu birleşme sağlanır,
Akşener, diğer adayları da etrafına toplayıp Genel Başkan olursa
musluktan havuza akan paranın kesileceğini bilen
yandaşlar işte o zaman korksun…
Bu ülkede “Ne yaparsak yapalım bizi seçerler” diyenler
de korksun…***
Uzun lafın kısası, MHP’nin bölünmesini engelleyecek
karar dün Yargıtay’dan çıktı, şimdi sıra MHP’nin büyümesini
sağlayacak kararda…
Bu kararı da üst kurul delegeleri verecek.
Kırmadan, dökmeden, birleşerek yaşansın bu değişim…
Bir şey değişsin, her şey değişsin..!
Sürecin en başında dediğim gibi
“Meral gelsin, moral gelsin…”