Şehitler ölmez ama...
“Şimdi sırası değil!
Eleştirmeyelim…
Susalım…
Bugün birlik zamanı…”
Ya tamam da o kadar sık oluyor ki
resmen susmaya alıştırıldık…
İstesek de sesimiz çıkmıyor artık!
Yani hani insan kaç defa aynı
eleştirileri yapar ki;
sıkılır, bunalır, yılar…
Yıldık…
Polislerimizin acısını yaşayamadan,
askerlerimizin şahadet
haberleri ile sarsıldık…
Polisler maç sonrası, askerler ise
çarşı iznine çıkarken alçak bir saldırıda
şehit düştüler…
Çatışma dahi olmadan, tek bir kurşun
sıkılmadan…
Yani kahpece…
Derken dün akşam Rusya’nın Ankara Büyükelçisi,
hali hazırda polis olarak görev yapmakta olan
bir hain tarafından öldürüldü…
Sonrasında onu öldüren hain de öldürüldü…
***
Dedim ya “Aynı şeyleri tekrarlamaktan yıldım”
diye, girmeyeceğim bu yüzden
istihbaratınızın zafiyetlerine…
Sizin de gireceğiniz yok çünkü…
Ama susmayacağım da…
Çünkü en hassas damarıma bastınız…
Bu kez şehitlerimizin toprakla
buluştuğu günün bitmesini bile beklemediniz
coşkulu kutlamalarınız için…
Trabzon’da stadyum açılışında havai fişekler
patlatıp, topa vururken pozlar verdiniz…
Coşkunuzdan hiçbir şey eksiltmediniz…
Siz, oğullarınızı askere göndermezken
omuzlarda yolladıkları kınalı kuzuları,
omuzlardaki tabutlarda geri dönen ailelerin
yasına bile saygı duymadınız…
Polisler için en azından bir günlük yas ilan
etmiştiniz, askerlerin sayısı mı az geldi de
bu kez bir günlük yası bile reva görmediniz?
Evet, doğru şehitler ölmez ama
insanlık ölmüş be…
Yazıklar olsun…