İnce düşünenler Kılıçdaroğlu diyecek!
“Sol yanım flu görünüyor…” demişti,
1 Kasım 2015 genel seçimlerine doğru giderken…
HDP ile koalisyonu düşünmemesi normaldi, taban tabana her haliyle zıtlardı çünkü…
Milliyetçi bir parti ile PKK terör örgütüyle bağını kesmemiş bir partinin
yan yana gelmesi imkansızdı…
Ancak yan yana gelmemek kadar, onlardan üstün olmak, daha güçlü olmak da önemliydi…
1 Kasım erken seçimlerinde, MHP; HDP’nin de gerisine düşerek
sol tarafta yani flu tarafta kalan parti oldu…
4 partinin yer aldığı TBMM’de, en az vekil sayısına sahip partiydi artık…
Milliyetçiler için bir utançtı bu…
Üstelik, bu başarısızlıkta Bahçeli’nin payı büyüktü…
İktidar, kurulamayan koalisyonda Bahçeli’yi suçlamıştı…
Tekliflere yanaşmadığını öne sürmüştü…
Bahçeli de zaten kendini son birkaç gün kalana kadar savunmamıştı bile…
Sonra bir çanta çıkarmış, iktidarın kendilerine koalisyon dahi teklif etmediğini iddia etmişti…
TBMM seçimlerinde CHP’nin adayını desteklemeyip aday çıkarmış
bir tepki de oradan almıştı…
MHP’deyken AKP’lilerin saldırısına uğrayan Sinan Oğan’ı ihraç etmiş,
İzmitli Meral Akşener’i uğradığı kaset iftiralarına rağmen aday dahi gösterilmeyerek “O hanım efendi evinde dinlensin” demiş ve 1 Kasım’da da tablo bu olmuştu…
1 Kasım genel seçimlerinin faturasının taban tarafından
Bahçeli’ye kesilmesi kadar normal bir şey yoktu!
Bu nedenle de önce Sinan Oğan ve Koray Aydın, sonrasında da
tabanın talebiyle Meral Akşener, değişim hareketine start verdi.
Önce büyük kongre çağrısı yapıldı, genel merkez yanaşmadı;
Akşener’e FETÖ’cü yaftası vurulmaya başlandı…
Ve ardından imzalar toplandı, genel merkez bu imzaları da yok saydı.
Mahkemeye gidildi, tüzük kurultayı kararı alındı…
Bu süreçte Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ da sürece dahi oldu.
Tüzük kurultayı yapılana kadar sürekli mahkeme kararları ile engeller çıktı, en sonunda yapıldı ancak o da iptal edildi…
Mahkeme önce yürütmeyi durdurdu, sonra da iptal etti kurultayı…
Bu süreçte de ihraçlar başladı, Akşener, Ümit Özdağ ve benzeri isimler
partiden kovuldu…
Tüm bunlar yaşanırken daha düne kadar yerden yere vurdukları
Devlet Bahçeli’nin yanında yer almıştı yandaş basın…
Meral Akşener’e ağza alınmayacak hakaretler, FETÖ’cü yaftaları;
Bahçeli’ye ise övgüler dizdi Atatürk düşmanı Akit gazetesi bile…
Araya giren darbe girişimi, ilan edilen OHAL falan derken değişim umudu tamamen sıfırlandı ve bu hareketten MHP’den kopanlarla birlikte İYİ Parti doğdu.
İzmitli Meral Akşener, değişimcileri de yanına alarak farklı kesimlerin teveccühü ile bu partiyi kurdu.
MHP ise dün karşı çıktığı başkanlık sistemine “Evet” dedi önce, sonra “Bizim 2019 Cumhurbaşkanı adayımız Recep Tayyip Erdoğan’dır” çıkışında bulundu; şimdi ise yerelde çatı adaylar, genelde koalisyon ihtimali yüksek…
Dün Erdoğan’a karşı çatı aday çıkarmaktan
bugün Erdoğan’ı çatı aday yapmaya kadar geldi Bahçeli’li MHP’de durum…
***
Şimdi böyle bir durum var ülkede…
MHP, dün yerden yere vurduğu; PKK ile aynı
safa koyduğu, hakaretle ağız yorduğu AKP’nin, bugün yanında…
Rahmetli Süleyman Demirel’in “Dün dündür bugün bugündür”
sözü bugünlerde çınlıyor kulaklarda…
Ülkede demokrasi var, istediği partiyle kol kola girme
çabasında olabilir MHP; bu, partinin ve ona oy verenlerin,
gönül verenlerin meselesi…
Buna karşı olanlar MHP’den koptu, İYİ Parti’ye ya da
başka partilere yöneldi; bir kısmı ise mührü üç hilale basıp
Genel Merkez’e yollamakta kararlı…
Bu nedenle bir kenara bırakıp MHP’yi,
CHP’deki kurultaya bağlayacağım konuyu…
***
Hatırlanacağı üzere 1 Kasım’dan sonra CHP’de de sesler yükselmiş,
kurultay çağrıları yapılmış, değişim istenmiş, Muharrem İnce’nin genel başkan adayı olup başkanlık koltuğuna oturması talep edilmişti…
Kılıçdaroğlu, ne ihraç yoluna gitti, ne geri adım attı bu süreçte…
Dikta etmedi, koltuğa yapışmadı; hal böyle olunca da seçim kendisine yoğun
bir kitle tarafından fatura edilmedi… Koltuğunu korudu… Yapışıp kalarak değil, “İsterseniz kalkarım” dercesine kurultayı işaret ederek…
Bu süreçten günümüze Kılıçdaroğlu’nun o koltuktan kalkması gerektiğini
en çok savunan kim ya da kimlerdi peki?
Yandaş basındı, AKP’lilerdi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı…
Asgari ücretin yükselmesinde etkisi vardı, taşeron konusundaki düzenleme
zorunluluğuna gidilmesinde etkisi vardı, Yenikapı ruhuna sahip çıkarak
muhalefetin zor duruma düşmemesinde etkisi vardı, şimdi de Afrin’deki Zeytin Dalı
operasyonuna destek vererek CHP’nin kötü duruma düşürülememesinde etkisi var…
Man Adası olayı var bir de tabii…
Şimdi bu denli iktidarın canını sıkan, CHP’nin bu süreçte yara almasını
engelleyen bir liderin gitmesi için diretmeyecek de ne yapacaktı havuza bağlı medya?
Kılıçdaroğlu kalsın diye mi yalvaracaktı iktidar mensupları ve yandaşlar?
Düşünsenize muhalefet partisi sürekli seçim kaybediyor, iktidar partisi olan AKP de
“Bu sizin liderinizden kaynaklı, değiştirin” diyor…
Böyle iyi niyetli bir iktidar olabilir mi?
İlk işi havuzun suyunu kesecek olan CHP’nin oylarının yükselmesi için
“Kılıçdaroğlu’nu değiştirin” diye akıl veren bir havuz medyası olur mu?
Olmaz… Eğer, iktidar ve yandaşları CHP’nin başındaki ismi yerden yere vuruyorsa onun değişmesi gerektiğini, başka birinin seçilmesi gerektiğini savunuyorsa
Kılıçdaroğlu, CHP için doğru bir karardır…
Devlet Bahçeli’yle ilgili yazılanları başa dönüp bir daha okuyun isterseniz…
***
Bu nedenledir ki 3-4 Şubat 2018 tarihleri arasında CHP’nin 36. Olağan Kurultayı’nda Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkacak olan eski İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal ve eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ile CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce’ye; şans vermek güç… Muharrem İnce’de birleşseler dahi ihtimali yok…
Çünkü CHP’nin delegeleri; her şey bir yana sırf iktidar değişmesini istiyor diye bile Kılıçdaroğlu’na sahip çıkacaktır…
Kılıçdaroğlu, ince düşünen delegeler sayesinde “İnce”ye karşı bir kez daha ve bu kez ezici bir üstünlükle kazanacaktır…
Buraya not düştüm…
-----
Sapığı yakalatan
KOHSAVDER!
Köpek ya, köpek…
Erkek çocuklarına, kadınlara, kızlara tecavüz derken;
lanet yağdırırken köpeğe tecavüzü konuşur olduk kaç gündür…
Hem de 82 yaşındaki bir ihtiyar üzerinden…
İğrençliğe bakın…
40’ından sonra azanı teneşir paklar derler ya;
bunu o da paklamaz ya neyse…
Allah ıslah etsin…
“Nefsine uymuş”, senin nefsine tüküreyim…
Bu konu üzerine yazmak bile mide bulandırıyor inanın…
Ama bu olayın aydınlanmasında emeği geçenlere teşekkür etmeden geçmek istemiyorum…
Olay her ne kadar Anadolu FED tarafından aydınlatılmış gibi yansıtılsa da kamuoyuna öyle değil…
Anadolu FED’e gelen ihbar, olayın Gebze Eskihisar’da olduğu yönündeydi…
Net bir bilgi yoktu, fail bu nedenle bulunamıyordu…
KOHSAVDER Başkanı Tülay Çetin ile gün içinde defalarca paslaştık,
olayın Gebze’de olmadığından emindik…
Netleştiğinde durumu ilk benimle paylaştı, sonrasında ise Vali Hüseyin Aksoy’a bazı bilgiler aktardı Çetin…
Olay Darıca’daydı, yer tespiti ve ardından kimlik tespiti yapıldı…
Ve kısa sürede bu sapık yakalandı…
Şimdi olay kamu davasına dönüştü ve KOHSAVDER, bu davaya müdahil olacak…
Hem Vali Bey’e hem de KOHSAVDER’e gösterdikleri duyarlılık ve çabadan dolayı teşekkür ediyorum…