Birleşmenin kaçınılmaz zorunluluğu!

Sebahattin Aydın

Sebahattin Aydın

Tüm Yazıları

Yazımın başlığının kendi içinde bir paradoks içerdiğini kabul ederim.
Geçmiş tecrübelerimiz ve şahit olduklarımız, bunu bize düşündürmekte haklı.
Ancak artık Türkiye'de her şey bir önceki günden daha kötü ve karmaşık bir hal almaya başladı.
Bir yanda bugüne kadar görülmemiş derecede otoriter iktidar, onun ortakları ve yerleşmiş bir algı var.
Diğer yanda ise emek, demokrasi ve özgürlük için yılmadan mücadele eden siyasi partiler, sendikalar ve çoğunluğu yadsınamayacak büyük bir halk...
İktidar gücünün zirvesinde olduğunu sanarak tüm alanlardaki baskısını alabildiğine arttırmış durumda.
İş öyle bir noktaya geldi ki; yargı, askeriye, eğitim, ekonomi gibi temel alanlardaki mutlak hakimiyet hırsı sınırlarını aştı.
Ülkenin aydınları, sanatçıları ve bilim insanları da iktidarın sert yaptırımlarından payını alıyor.
Diğer yandan bu ülkenin emekçileri açlık sınırının altında ücretlere mahkum edilmiş durumda.
Burada elbette iki seçenek var.
İlki teslimiyet.
Diğeri ise örgütlü, birleşen, sesi gür çıkan mücadele yöntemi.

*

İlkinin bu ülkede ilerici, aydın, emekçi yurttaşlarca kabul edilmeyeceği aşikar.
İkinci yöntem için ise bireysel meşguliyetler yerine birleşen, mücadele eden, fikir ortaya koyan ve çözüm önerileri sunan yapılar oluşturulması gerekiyor.
Böyle bakıldığında muhalefete büyük iş düşüyor.
Ana muhalefet partisi CHP, her yönüyle kuşatılmış görünüyor.
Ancak CHP, bunca kuşatma caydırmaya rağmen haklarını vermek gerekir ki geri adım atmıyor.
Yine ve ancak CHP'nin tek başına, hem iç karışıklıkları hem de iktidar kuşatması nedeniyle lokomotif yegane örgüt değil.
Türkiye'nin emek ve demokrasi güçleri, bugün hiç olmadığı kadar yan yana durmak ve birlikte ülke geleceği için somut adımlar atmak durumunda.
Bunun dışında başka bir formül de yok.
Sihirli değnek bekleyenler, bir bu kadar daha bekler.

*

Bahsettiğim birleşme, bütünleşme ve mücadele yöntemlerine örnek olacak bir deklarasyon Emek Partisi Örgütü tarafından yayınlanmış.
Emek Partisi, mücadeleci yapısıyla, teoriyi pratiğe dökme yöntemleriyle takdir edilmesi gereken siyasi yapıların bence başında gelenlerden.
Parti, diğer siyasi yapılar, sendikalar ile emek ve demokrasi platformlarıyla yukarıda bahsettiğim bütünleşme için harekete geçmiş durumda.
Ortak toplantılar, paneller, saha çalışmaları için somut adımlar atılıyor.
Pazar günü Kocaeli'de bu çalışmaların bir ayağı olan çok özel bir panel gerçekleştirilecek.
CHP, DEM Parti ve Emek Partisi bileşenleri bu panelde “Türkiye ve Ortadoğu’da Yaşananlar Bize Ne Anlatıyor?” başlığını irdeleyecek.
Benzer toplantılar ülke genelinde gerçekleştiriliyor olacak.
Türkiye muhalefetinin ortak müştereklerde bir araya gelebilmesi çok kıymetli.
Emek Partisi'nin deklarasyonunda, "Sadece işçi sınıfı değil, sömürülen ve ezilen bütün halk kitleleri bu yeni toplumsal düzenin kurulmasıyla özlemlerini gerçekleştirebilir, kurtuluşlarına kavuşabilirler" deniliyor.

*

Türkiye'de demokrasi ve özgürlükten yana olan çok büyük bir halk kitlesi var.
Asıl azınlıkta olan iktidar ve destekçileri.
Bunun farkındalar ve çok korkuyorlar.
Türkiye geldiğimiz noktada yeni bir siyasal dönemece girmiş durumda.
Diğer yandan savaş tehlikesi büyüyor.
Halk için yoksulluk artıyor.
Ülkenin gelecek döneminde ülke muhalefetinin ciddi adımlar atma zorunluluğunu tartışmaya gerek yok.
EMEP'in çağrılarının karşılık bulmasını umuyorum.
Ülkenin demokratikleşmesi, temel hak ve hürriyetlerin yeniden kazanılması için meşru zeminde mücadele kesintisiz sürdürülmeli.
Diğer yandan önümüzdeki yakın süreçte; çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için asgari ücretin yoksulluk sınırı göz önüne alınarak belirlenmesi mücadelesi şimdiden başlamalı ve kararlı bir duruş ortaya koyulmalı.
Hiçbir şey kalay değil.
Türkiye söz konusuysa dikensiz hiç gül bahçesi görmedim.
Bu düşüncelerle; ya birleşerek mücadele ya da teslimiyet var diyor esenlikler diliyorum.