Bir ağaç hayal edin köklerine sallar takılı. Sonra evler hayal edin pencereleri balık şeklinde, bacalarında çay demliği, vazo ve buna benzer şeyler olsun. Çatılarda kuşlar uçsun, kediler koşsun ve çiçekler büyüsün vazolarda. Üstüne bir de rengarenk evlerden oluşsun bu yer. Neresi bu yer biliyor musunuz? Behiç Ak’ın Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan Yüksek Tansiyonlu Çınar Ağacı kitabının kapağında. Bakarken bile içine girme isteği ile yazıyorum şimdi sizlere.
Yazarı ve çizeri bir olan kitaplarla ilgili daha önce de söylediğim gibi bütünlük beni çok etkiliyor. Sanki yazar sözden bıkınca resme, resimden bıkınca söze koşuyor gibi geliyor. Arada kopukluk olmuyor ve okur/izleyici olarak siz de bu ahenge dahil oluyorsunuz. Elimdeki kitap tam da böyle işte.
Kitapta çocuklar babaları ile çok sevdikleri çınar ağacını birbirine benzetirler. Resimler de zaten benzer temayı güçlendiriyor. Kendileri için sığınak olan, ev olan, oyun alanı ve eğlence mekanı olan çınar ağacı birgün aniden yerinden edilir. Bunun üzüntüsü ve şokunu atlatamayan çocuklar babalarının da çınar ağacı gibi yaşlı olduğu ve tansiyon sorunu yaşadığını söylerler. Böylece babalarına da bir şey olacağı endişesi ile yaşamaya başlarlar. Özellikle Ayşe çınar ağacı ile babasını o kadar özdeşleştirmiş ki sanki birine bir şey olursa diğerine de olması kaçınılmazmış gibi düşünür. Bu nedenle de çınar ağacının kesilmesi onun için tam bir travma etkisi yaratır.