Mobbing Konulu Doktora Tezi
Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde görev yapan Doç. Dr. Tuğba Konaklı’nın doktora tezi; üzerinde durmaya...
Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde görev yapan Doç. Dr. Tuğba Konaklı’nın doktora tezi; üzerinde durmaya, düşünmeye ve paylaşamaya değer bilgiler içeriyor. Bu nedenle üzerine yazmak istedim. Son yıllarda bu konuda can yakıcı olaylar yaşandı ve basına da yansıdı. Galiba en çarpıcı olanlarından birisi de bir kadının(Ece Gürel) ormanda soğuktan üşüyerek yaşamının son bulması oldu, bu olayın ardında da mobbing üzerine şüpheler vardı ve bir kısmı kadının yakınları tarafından paylaşıldı.
Doç. Dr Konaklı’nın doktora tezinin adı: “Üniversitelerde Yıldırma ve Kültürel Değerlerin Yıldırma ile Başa Çıkma Yaklaşımlarına Etkisi.” Bu tez kapsamında 94 devlet üniversitesinde fen, sosyal ve sağlık bilimleri alanlarındaki fakültelerde görev yapmakta olan 69057 öğretim elemanı çalışmaya dahil olmuş. Bu oldukça büyük ve önemli bir evren. Birçok açıdan yıldırmaya sebep olan faktörler sıralanmış, mağdurun kişilik özellikleri, yıldırmaya dair tepkileri, saldırganın özellikleri, örgüt yapısı vb. Kısacası olayı etraflıca ele alan bir çalışma var elimizde. Üstelik bu tez yakın zamanlı da değil, 2011 yılında yapılmış ve sadece basit bir arama motoruna yazdığınızda bile çok fazla atıf aldığını göreceksiniz. Açıkçası okurken bile anlamakta zorlandığım bir sürü örnek yer alıyor tezde. Genellikle ünvan olarak yükselen ve idari görevi olanların altlarına karşı yaptığı yıldırma olaylarında kişiyi yalnızlaştırma, fazla iş yükü verme veya yaptığı işi değersizleştirme en basit kalanları maalesef. Bazı olaylarda fiziksel müdahaleye kadar varıyor olaylar.
Yıldırmanın bireysel sonuçlarının aktarıldığı kısım da çok önemli. Burada buna maruz kalan kişide fiziksel sorunlar kadar, yaşanan strese bağlı olarak ruhsal sorunlar da baş gösteriyor. Yani bu yıldırma aslında bir kişiye yapıldığı varsayılsa dahi, o kişinin ailesi, sevdikleri ve çevresi için de zorlayıcı bir hal alıyor. Tam da bu nedenle tez hala çok büyük önem taşıyor. Yani insanlar keyfi şekilde bir başkasının hayatını olumsuz bir duruma sokma cesaretini ve hakkını nasıl kendinde bulabiliyor? Tez buna da kafa yoruyor. Yani saldırganın özellikleri nedir, o neden saldırgan oluyor, yıldırma politikasına maruz kalanlar onlarla ilgili neler söylüyor. Kurumun tavrı nedir ve saldırganın üstleriyle genel itibariyle ilişkileri nasıldır? Tezi merak ettiğim dönemler aslında yazıldığını bildiğim dönemlerdi, ancak o ara elimde Ezilenlerin Pedagojisi diye bir kitap vardı. Paulo Freire’nin kitabı da aslında bir şekilde zorbalığa uğrayanlardaki durumu anlatan kitaptı. Şimdi bu tezi okuyunca oradaki yazılanların da aslında niye olumlu anlamda dönüşüme uğramadığına bir kez daha duralıyorum. Galiba bu konunun tam da tezde de belirtildiği gibi üstünün kapanması, mağdurların geri çekilmesi ve içine kapanması ve bireysel sonuçları yaşamaları yerine, konu ile ilgili farkındalığın artması daha işlevsel ve önleyici bir şey. Yani insanlar neye maruz kaldıklarını bilecek ama bunu hiyerarşik sistemdeki herkesin de bilmesi sağlanacak. Buna ilave ve önleyici olması niyetiyle örgüt tavrı, kültürel değerlerin de olumlu adımlar atabilmesi önündeki engeller kaldırılacak.
Tezde dikkat çeken bir başka konu da cinsiyetin yıldırmaya maruz
kalmadaki payı ve bu gruptakilerdeki davranış örüntüleri. Evet
maalesef kadınlar daha fazla maruz kalıyor ve çekingen tavır
sergiliyorlar. Şiddetin içselleştirilmiş olması, kendilerine
doğuştan itibaren verili olan roller ve daha pek çok şeyin bunda
etkili olduğu söylenebilir. Bunun dışında açıkça itiraf etmem
gerekirse üniversite gibi yerlerde akademik ünvan alan kişilerin
yıldırma içinde olmaları en basit ifade ile çok ama çok “ayıp.”
Bilmek, bildikçe ne kadar daha bilmediğini görmek üzerine
düşündüğüm o labirentte takılı kalan ve saldırgan rolüne girenlerin
özellikleri arasında; kıskançlık, egolarının zayıf olması,
altlarından gelenlerin kendilerini geçeceği endişesini taşımaları,
kişisel sorunları vb olduğu gibi görüşlerine yer verilmiş. Bunları
ifade edenler de mağdurlar. Sebep ne olursa olsun, temel bir yaşam
hakkı üzerinden saldırgana bu sorunlu durumlar için alan tanınması
kabul edilemez. Bir örnekte, araştırmacının bursunun engellenme
çabası, yayına erişim engeli, onun çalışmalarının gayri resmi
olarak kullanılması gibi örnekler var. Bu yazıyı yazmamda; çocuklar
arasında artan akran zorbalığı üzerine her gün bir olay duymamız da
etkili. Büyüklerin yıldırma adı altındaki tavırlarının gölgesinde
büyüdükçe sorun katmerleşecek. O nedenle bence önce büyüklerin, adı
ne olursa olsun, bir başkasının hakkına girmemeyi, güç zehirlenmesi
veya güç sarhoşluğunda hareket etmemeleri gereğini hissetmeleri ve
kurumların da bu farkındalıkla yönetilmeleri gerekiyor. Bu muazzam
çalışma için Tuğba hocaya ne kadar teşekkür etsek azdır, en azından
ben kendi adıma teşekkür ediyorum. Açık erişimdeki tezi, yolu
karışan, kararan tüm öğretim elemanları başta olmak üzere, herkesin
okumasını tavsiye ederim.