Neden herkes ‘influencer’ olmak istiyor?

Her gün elimize telefonlarımızı alıyor ve ‘mükemmel’ görünen yaşamlara şahitlik ediyoruz. Her zaman mutlu, pozitif, kusursuz...

Her gün elimize telefonlarımızı alıyor ve ‘mükemmel’ görünen yaşamlara şahitlik ediyoruz. Her zaman mutlu, pozitif, kusursuz görünen insanlara filtreler, pürüzsüz ciltler eşlik ediyor.

Sosyal medya bir paylaşım platformu değil; kendi benliğimizi yeniden kurguladığımız sahne haline geldi.

Ve bu sahnede en büyük amaç, ‘influencer’ olmak.

Sosyal medya ünlüsü ya da ‘etki eden kişi’ anlamlarına gelen bu kavram, genellikle sosyal medyada büyük takipçisi olan kişiler için kullanılıyor.

Takipçileri üzerinde etkisi olan bu kişiler, ürettikleri içeriklerle kişilerin satın alma kararlarını etkiliyor, düşünce yapılarını şekillendiriyor.

Verdiği tavsiyeler ve yaptığı reklamlarla topluluk oluşturuyor.

Günümüzün en popüler mesleği haline dönüştü diyebiliriz kısaca.

Dünya genelinde milyonlarca insan, sosyal medyada tanınır olmanın peşinde koşuyor.

Tanınırlığın tadına varanlar kalıcı olmak ve kitlesini büyütmek için çaba sarf ediyor.

Influencer olmak iş yapmanın ötesinde; görünür olmanın ve hatta bazıları için ‘var olmanın’ yeni hali oldu.

Var olmak, görünür olmak çabası kişiyi kimliğini, bedenini ve değerlerini sorgulamaya doğru sürüklüyor.

Zaman içinde sinsice gerçekleşiyor bu sürüklenme.

Görünür olmak uğruna birçok gerçek görünmez olmaya başlıyor.

Görünürlük, bir süre sonra takıntıya, bağımlılığa dönüşebiliyor.

Takipçi sayısı, gelen beğeni ve paylaşımlar arasında birey, algoritmayla yarışırken kendi gerçekliğini kaybetmeye başlıyor.

Kim olduğumuzdan çok nasıl göründüğümüzle ilgilenen sosyal medya, zamanla kişinin kendini bir ürün haline getiriyor.

Evet, pazarlanan insanın ta kendisi oluyor.

Filtrelerin ardına gizlenen benliklerin sesi günden güne kısılıyor.

Ekranda parlatılan benlikler, ‘Black Mirror’ bölümlerinden birine dönüşürcesine göz kırpıyor.

Gerçek yaşamın pasifleştiği bu alan, ekranda ‘yaratılmış’ bir kimliği pazarlıyor.

Özellikle gençlerde kimlik bunalımına, yeme bozukluklarına ve depresyona kadar uzanan psikolojik sorunlara davetiye çıkarıyor.

Görünür olma baskısı yalnızca sosyal açıdan değil, psikolojik yönden de tehdit oluşturuyor.

Tek tip güzellik ve beden algısının dayatıldığı sosyal medya, estetik müdahalelerle elde edilen beden formlarını ‘normal’, doğal olanı ise ‘eksik ve kusurlu’ gibi gösteriyor.

Bu durum bireyde ‘yetersizlik’ hissine yol açabiliyor.

Öyle ki “insanlar mutluysa bu doğaldır, yaptırsınlar” algısı hızla yayılmaya başladı.

Meselenin güzellikle ilgili olmadığını birçoğumuz anlamış olmalı.

Artık müdahale edilebilir ve hatta düzenlenebilir projelere dönüşmeye başladı insan bedeni.

Bunun sonucunda da beden algı bozuklukları, yeme problemleri, özgüven kaybı ve tükenmişlik hissi gibi sorunlar giderek yayılmaya başladı.

İçsel olarak başlayan bu çöküş, popülerlik maskesiyle gizleniyor üstelik.

Bireyin elde ettiği popülerliğin ve artan takipçi sayısının başarıyla eşlendiği bir ortamda ‘her şey yolunda’ algısının yansıtılması yanılsamadan başka bir şey değil.

Peki ne yapabiliriz?

Elbette içinde bulunduğumuz çay sebebiyle sosyal medyayı yok sayamayız.

Var olan bu dijital baskıyı ortadan kaldırmak mümkün olmasa da bireysel farkındalıkla denge kurmak bizim elimizde.

Örneğin, ekran süresini takip ederek ne kadar zaman harcadığımızı görebiliriz.

Ya da bildirimleri sınırlandırarak sürekli gelen uyarıları durdurabiliriz.

Haftada birkaç saat ya ayda birkaç gün sosyal medyadan uzak kalarak dijital detoks yapabiliriz.

Bize iyi gelmeyen içerikleri takip etmeyi bırakmak, gerçekle dijital arasındaki farkı unutmadan hareket etmek iyi hissettirebilir.

Ve yine gerçek ilişkilerin içinde kalarak duygusal bağlarımızı besleyebiliriz.

Görünür olmak bugünün dünyasında değer görmekle eş tutuluyor.

Oysa biliyoruz ki görünmek, var olmak demek değil.

Kimliklerimiz bir profil ya da gönderiyle sınırlı değil; kendimizi göstermediğimiz anlarda da var olmaya devam ediyoruz.

Belki de ihtiyacımız olan görülmekten ziyade, içimizdeki çocuğu görmektir…

SON DAKİKA HABERLERİ

Esra Aydın Diğer Yazıları