Baştan başlamak mümkün mü?: “Kendini aşmak”
Hafta sonuna girerken üzerine düşündüğüm soru bu oldu. Hem umut hem de içsel bir dönüşüm arzusunu yansıtan bu...
Hafta sonuna girerken üzerine düşündüğüm soru bu oldu.
Hem umut hem de içsel bir dönüşüm arzusunu yansıtan bu soruya,
felsefe ve filozoflar farklı açılardan bakıyor.
Cevaba gelecek olursak evet, başlayabiliriz ama nasıl?
Stoacılar her an yeniden başlamanın mümkün olduğunu ifade ediyor ve
geçmişin kişinin üzerinde bir zorunluluk oluşturmadığını
belirtiyor.
Yargıları ve eylemleri yönetebildiğimiz sürece, hayatın hangi
aşamasında olursak olalım erdemli bir yaşam için yönümüzü yeniden
çizebiliriz.
Marcus Aurelius, “Her gün yeni bir yaşam için ilk
gündür” derken eylemlerimiz ve seçimlerimiz hakkında
atacağımız adımlara fener tutuyor.
Dünün benzer adımlarıyla bugünü şekillendirmemiz olası değil.
Dış koşulları değil, iç tavrımızı değiştirerek rotamızı
oluşturabiliriz.
Ve belki biraz da filozofların fikirsel desteğini alarak.
“İnsan, kendi yaptığı şeydir” cümlesi de ne kadar
çok şey ifade etmekte.
Seçimlerimizle kim olduğumuzu yaratmıyor muyuz?
Bu yüzden dün kim olduğumuza bakıp enerji harcamaktansa,
seçimlerimizle her an kendimizi yeniden tanımlayabilme gayreti
içinde olabiliriz.
Şüphesiz özgürlüğün olduğu yerde bir parça kaygı da var.
Çünkü sorumluluk tamamen omuzlarımızdadır; bize
aittir.
Kolay olmadığını bilmek gerek.
Zaten kimse kolay olacağını iddia edemez ancak baştan başlamak bir
zayıflık değil, kişinin kendini yeniden yaratmasıyla ilgilidir.
İşte, burada Alman filolog, filozof ve kültür eleştirmeni
Nietzsche’den şu sözleri duymaya ihtiyacımız olduğu kanısındayım,
“İnsan aşılması gereken bir varlıktır. Onu aşmak için ne
yaptınız?”
Yeniyi oluşturabilmek için eskiyi yıkmak ve hatta yok etmek
gerekebilir.
Belki de bu yüzden “İnsan, aşılması gereken bir varlıktır”
demiş Nietzsche.
Doğu felsefesine yüzümüzü döndüğümüzde ise daha yumuşak bir geçiş
görürüz.
Doğu felsefesinde bir şeylere baştan başlamak keskin ifadelerden
çok farkındalıkla dönüşüm içermektedir.
Yani yazıyı silip en baştan yazmak değil de dönüşerek devam eden
bir sürece işaret eder.
Fark ederek, şimdiye odaklanarak ve öz benlikle bağlantıda kalarak
ilerleyen bir yoldur.
Buddha, “Her gün yeniden doğarız. Bugün ne yapacağımız
önemlidir” sözüyle seçimlerimizin gücüne dikkat çeker.
Yine Zen felsefesi bir şeylere başlamadan önce zihni boşaltmanın
önemini belirtir.
Kendimizi tek bir hikâyeye sabitlemeden yaşamak ve her anı
ilk kez yaşıyormuş gibi yaklaşarak değişimi ve dönüşümü
başlatabiliriz.
Taoizm ise yolun; kalıpları zorla yıkarak değil, sükunetle eriyip
gitmesine izin vererek inşa edilebileceğini söyler.
Her felsefe ve filozof farklı kapılar açıyor gibi görünse de
temelde hepsi yeniden başlamanın mümkün olduğunu söyler bize.
Bazen bu söylemler birer fısıltı gibi gelir kulağımıza ancak o sesi
duymakta zorlandığımız her anda son bir şeye daha kulak vermemiz
gerekir; kalbimizin sesi.
Romantik gibi görünse de çoğu kez harekete geçmemizi sağlayan o
sestir.
Bize yolu ve ışığın nereden geldiğini gösterir.
Ne geçmişle savaşarak ne de yeni bir kimlik icat ederek
‘yeni’ bir ben’e ulaşabiliriz.
Baştan başlamak zaten olduğumuz şeye uyanarak açığa çıkar.
Yanılgılardan, kalıplardan, kişiliğe döşenmiş kodlardan
arınarak…
Baştan başlamak, hayata yeni bir yön verme cesareti içeriyorsa bize
düşen de bu cesareti eyleme geçirmek için adım atmak oluyor.
Sadece bir karar değil, irade eylemi de içeren bu yaklaşım
aynı zamanda içimizden çıkardığımız eski coğrafyanın yeni bir
keşfidir.
Bu keşif, kaçarak değil yaratarak ve kendini her an aşarak mümkün
kılınabilir…