EYT’de neyin formülünü arıyorsunuz?

Ülkemizin kurtarıcı ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere armağanıdır demokrasi. Millete verilmiş en büyük güçtür. Seçme ve seçilme hakkıyla, egemenlik...

Ülkemizin kurtarıcı ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere armağanıdır demokrasi. Millete verilmiş en büyük güçtür. Seçme ve seçilme hakkıyla, egemenlik kayıtsız şartsız milletin elindedir. Lakin bizim insanımızın bir kısmının demokrasi anlayışı farklıdır. Partilerden ziyade, liderlere bakar. Liderin boyuna bakar, posuna bakar, üslubunun sertliğine, kafa tutuşuna, sokak diliyle konuşmasına bakar. Tekelleştirir onu kafasında, alternatifsiz bırakır zihnini.

Mevcut iktidarın 20 yıldır ülkeyi yönetiyor olması da vatandaşın lidere oy vermesinden kaynaklıdır. Recep Tayyip Erdoğan, partisinin önüne geçmiş bir liderdir. O varsa AKP var, o yoksa yok izlenimi oluşmuştur bu yüzden kafalarda.

Ancak artık Erdoğan’ın adı da yetmiyor AKP’nin oylarını korumasına. Pandemi sürecinin mağduriyetleri ve üstüne eklenen benzeri görülmemiş ekonomik kriz, vatandaşı iyice darladı. Kriz, artık herkesin cebinde, mutfağında. Orta kesim neredeyse kalmadı. Her güne zamla uyanan, bir gün önce aldığını, ertesi gün aynı fiyata bulamayan bir ülke olduk. Günü kurtaran yöntemlerle doları bir gecede düşüren ancak sabit tutamayan bir iktidarın, ekonomiyi düzelteceğine yönelik inanç ortadan git gide kalkıyor. Bu durum da anketlere çok net yansıyor.

AKP tek başına karşısındaki tüm rakiplerini ezip geçerken bir zamanlar; bugün yanında MHP ve BBP olmasına rağmen rakiplerine üstünlük kuramıyor. Her ne kadar bu anketleri yalanlasa da AKP, daha önce kesinlikle çözüm yok dediği meselelere bile eğilmeye başlayarak anketlerin yanılmadığını bir nevi itiraf etmiş oluyor. Yani demokrasinin millete verdiği güç işte burada kendini gösteriyor. O meselelerden en önemlisi emeklilikte yaşa takılanlar, yani EYT.

Sık sık kaleme aldığım bir konu malumunuz EYT, çünkü günümüzün kanayan en büyük yarası. 5 milyona yakın EYT’liden nereden baksanız 3-4 milyonu mağdur. İsmi her ne kadar “Emeklilikte yaşa takılanlar” olsa da tek sorunları emekli olamamak değil. Asıl mağduriyet, işe başladıkları tarihte geçerli olan sözleşmenin yok sayılması. Yani aylık bağlanma oranının o döneme göre değil de sonrasında çıkan yasalara göre işletilmesi. Pek çoğu bugün emekli olsa en düşük emekli maaşı olan 3500 liraya mahkum kalacak. Ve şu an işsiz olup gündelik işlere koşturan EYT’liler gibi emeklilikten sonra da iş peşinde koşturacak. Şanslı olanlar ise mevcut işlerine emekli olduktan sonra da devam ederek en azından biraz daha yüksek gelir elde edecek.

***

Evet, hükümet bu sıra bu meseleye eğilmiş durumda. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e talimat verilmiş, EYT konusunda çözüm arayışına başlanmış! Bir dönem “Bir de bunlar türedi” denilen, muhalefet bu konuyu dillendirdiğinde iktidar cephesinden “Boş iş” sesleri yükseltilen, bakanlar tarafından “EYT’nin taleplerini çözecek kaynak yok” diyerek geçiştirilen, üzerinde algılar oluşturulmaya çalışılan ve geçtiğimiz yıllarda “ Seçim kaybetme pahasına yok” denilerek suratına kapı çarpılan EYT’lilere bugün iktidar cephesinden “müjde” sesleri yükseliyor.

Daha önce EYT’nin adını dahi ağızlarına almayanlar, bu konuda konuşmaktan çekinenler artık EYT’nin yıl sonuna kadar çözüleceğini ileri sürüyor. Bunun sebebi ne? Anketlerden çıkan sonuçlar… Bunun sebebi ne, milyonlarca EYT’liyi bir araya getirmeyi başaran, mitingler düzenleyen, onları bilinçlendiren, tarihe geçecek bir mücadele yürüten EYT Federasyonu Genel Başkanı Gönül Boran Özüpak, yönetim kurulu üyeleri ve EYT SYD derneklerinin çabası…

***

AKP’nin vicdanla değil de seçim kaygısıyla da olsa EYT konusunu masaya yatırması, çözüm konusunu dillendirmesi yine de olumlu bir gelişme. En azından bu kitlenin gücünü fark etmişler, en azından mağdurun mağduriyetini çözmeden tekrar iktidar olamayacaklarını, EYT’yi yok saydıklarında bunun siyasi bir intihar olacağını geç olsa da anlamışlar. Lakin yine de hata içinde hareket ediyorlar. Bu meseleyi tam anlamıyla çözmedikleri zaman çok daha büyük bir tepkiyle, bir sandık restiyle karşılaşacaklarını düşünmüyorlar. Düşünmüyorlar ki EYT Federasyonu’nu muhatap almadan hareket ediyorlar. Düşünmüyorlar ki mağduriyete formül üretmeye çabalıyorlar. Ortada bir mağduriyet varsa o mağduriyetin çözümü, mağduriyetin tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Yani bu mağduriyet, kazanılmış hakların geri iadesi ile olur, bunun başka bir yöntemi olamaz. Bu insanlar işe başladıklarında hangi iş sözleşmesi geçerli ise o sözleşmeden doğan hakları uygulanmalıdır. Yani EYT meselesinde “Emekli olamama sorununu çözüyoruz ancak aylık bağlama oranını sonradan çıkarılan yasalara göre işleteceğiz, o dönemki sözleşmeyi geçerli kılmayacağız” şeklinde bir formül, bu meseleye çözüm olmaz. Ya da “Aylık bağlama oranını bir tık daha artırarak bu meseleyi çözeceğiz” demek de çözüm olamaz. Düşünsenize arsanızı 2 daire karşılığında müteahhide verdiniz, müteahhit evi geciktirdi, senelerce sizi bekletti ve sonunda “2 daireden birini vereyim, hiç yoktan iyidir” dedi. Böyle çözüm olur mu? Ya da böyle bir çözümün ne gibi bir katkısı olabilir “Çözdüm” diyene de çözüm bekleyene de?

İşte bu yüzden Sayın Bakan Vedat Bilgin’in “En uygun formülü uygulamaya sokma niyetindeyiz. Çok sayıda formül var. Alternatifler var. Bu alternatifler üzerinden çalışmalarımızı yapacağız” söylemleri, EYT’lilerde bir umut ışığı olmuyor. EYT’liler Sayın Bakan’dan “EYT’de kazanılmış tüm haklar geri verilecek, bunu sağlayacak kaynağı bulmak için formül üretiyoruz” demesini bekliyor. İşte o zaman çözüm olur. Aksi “Boş iş…”

SON DAKİKA HABERLERİ

Yılmaz Karabıyık Diğer Yazıları