Hayatınız bir film olsaydı senaryosu nasıl olurdu???

Betül Arıkan

Betül Arıkan

Tüm Yazıları

Hepimizin aklında hayatımızın nasıl olması gerektiğine ait bir senaryo vardır..

Bu senaryoda oynayacak sevgilimize, eşimize, çocuklarımıza, arkadaşlarımıza ve yakınlarımıza, onların bu rollere onay verip vermediklerine bakmadan roller dağıtırız.

Hatta rollerine uygun olup olmadıklarını umursamadan senaryomuzu oynamaları için zorlarız.

Diğer tarafta patronumuz, daha uzak arkadaşlarımız söz konusu olduğunda kendimizi frenlemek zorunda hissederiz.

Çok zorladığımızda çekip gideceklerini biliriz çünkü.

Ancak kaybetme korkusu yaşamadığımız kişilere karşı seçtiğimiz rollerde asla esnemeyi göze almayız.

Kendilerine verilen repliklerden boğulduklarında sadece iki seçenek bırakırız onlara; ya kendilerine verilen bu rollere itaat edecek ya da ne pahasına olursa olsun karşı gelecek.

Kaybetmekten korkmadıklarımızı en kolay hedef gördüğümüzden karşı gelecekleri ihtimaline sinsice güleriz..

Bilinçaltında çektiğimiz ve yaşam boyu sahip olduklarımız uğruna harcadığımız bu filme kendimizi öylesine kaptırırız ki, gerçekleşmesi için canımızı dişimize takarak mücadele ederiz.

Anlık bir senaryo yazalım hemen;

Eşime güzel bir sofra hazırlamak için işten erken çıkıp, onun en sevdiği yemekleri özene bezene pişirip, eve geldiğinde kendisi için hazır bekleyen bu harika bir masayı gördüğünde yüzünde kocaman bir tebessüm, bana “muhteşemsin, ellerine sağlık hayatım, her şey muazzam olmuş” demesini canlandırdım. Sonra eşim eve geldi ve sofrayı gördüğünde hiç bir tepki vermedi. “Nasıl buldun” diye sorduğumda “sağol” diyerek geçiştirdi..

Yani senaryomda ona biçtiğim rolü oynamadı.

Tıpkı bu örnekte olduğu gibi filmimizin gişe hasılatı düş kırıklığı yarattığında mahvoluruz..

Birçoğumuz yüksek perdeden konuşur, öfkeden delirir, bağırıp çağırır ve karşımıza çıkan herkesi suçlarız..

Ardı ardına serzenişler başlar..

Değersizim

Tükendim

Yeter artık

Bunlar hep benim başıma geliyor

Kimse beni anlamıyor

Bu sözler arkada çalan fon müziği gibi tekrar ediyor zihnimizde.

Karşı tarafı daima potansiyel suçlu ilan ediyoruz.

Ve hayatımızın senaristi iken bir anda kurban rolü oynarken buluyoruz kendimizi.

Kısır bir döngü içinde kaybolmaktan korkup içimize kapanıyoruz.

Halbuki her şey zihnimizde filmler yaratmakla ve her şeyin nasıl olması gerektiğini planlamakla başladı.

Başkalarını kontrol etmeyi seven egomuz tüm güzel sahneleri çöpe attı..

Her şeyin nasıl olması gerektiğine dair senaryo yazma nedenimiz, kendimizi ve başkalarını “oldukları gibi” kabul edebilme eksikliğimizden ortaya çıkıyor..

Bu nedenle,

senaryomuza uygun hareket edip, egomuzu okşamadıkları için kızgınlık duyduğumuzu itiraf etmeliyiz..

İnsanın kendini tanıması, bilmesi, içine-özüne dönmesi ve yapabileceklerini hayata geçirmesidir asıl senaryo..

UNUTMAYIN,

hayatımızın senaristi, yönetmeni, başrol oyuncusu ve figüranı bizleriz..

sevgiyle kalın…