Butlan mı, siyasi etiksizlik mi? Hangisi daha tehlikeli?
Türkiye siyasetinde hareketli anlar yaşanıyor. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin karşı karşıya kaldığı durum hepimizin başını...
Türkiye siyasetinde hareketli anlar yaşanıyor.
Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin karşı karşıya kaldığı durum hepimizin başını döndürüyor.
Gerçekten de ülkenin ana muhalefet partisine, siyasi operasyon mu çekiliyor yoksa siyaset kurumu bağırsak temizliği mi yapıyor?
Hiç kuşkusuz ikinci şıkka inanmamız neredeyse olanaksız.
Çünkü siyasetin çirkinlikleri sadece CHP içerisinde konumlanmıyor.
AKP’sinden MHP’sine, Zafer Partisinden İyi Partisine aklınıza gelebilecek bütün partilerde çirkinlikler, rezillikler diz boyu gidiyor.
Ama ne hikmetse sadece CHP tartışılıyor veya tartıştırılıyor.
Alın size “butlan davası” meselesi…
*
Bu işi buralara taşıyacak ne vardı?
Efendim, neymiş kurultay delegelerine rüşvet dağıtılmış, o yüzden kongreye şaibe bulaşmış.
Sanki siyasette ilk defa yaşanan bir vakaymış gibi halkın gözüne sokulan bu olay bize gösteriyor ki, CHP artık birilerini çok rahatsız ediyor.
O rahatsız olanlar da şaibeli buldukları kurultayı Yüksek Seçim Kurulunun sorumluluğundan alıp, yargıya taşıyıp dava konusu ediyor.
Hali hazırda birbirini gammazlamak, birbirini boğazlamak için fırsat kollayan parti içi güç odakları, amansız bir hesaplaşmaya giriyor.
Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz misali, butlan davası sayesinde CHP’liler karpuz gibi ortadan ikiye ayrılıyor.
24 Ekim’e ertelenen davadan çıkacak sonuca göre kılıç kuşanan CHP’liler davanın ertelenmesiyle bir kez daha öylece kalakaldı.
Kimilerine göre davanın ertelenmesi, CHP’yi bitirmek isteyenler tarafından üretilmiş stratejik bir akıl.
Yargıya göreyse davayı erteleme sebebi; mahkemenin nihai bir karar vermek için daha fazla delile, tanık ifadesine veya keşif işlemine ihtiyaç duymasıyla alakalı.
Bu sonuç davacılar için bir nefes alma, davalılar için ise ekstra zaman kazanma anlamına gelebilir.
Ancak, CHP özelinde bu erteleme, siyasi bir gerilimin de (şimdilik) ertelendiği anlamına gelir.
*
Ama CHP öyle bir parti ki, sadece “butlancılar” parti içinde muhalefet etmiyor!
Şu anki yönetim de kendi aralarında alabildiğine gergin, alabildiğine kavga ve alabildiğine birbirini satış halindeler.
Bunu anlamak için CHP Kocaeli’de yaşanan kongre süreçlerini takip etmek yeterli.
Zamanında AKP’yi eleştirdikleri ne varsa şimdi kendileri yapıyor.
Ve bu gerçeği yüzlerine vurduklarında sizden kötüsü olmuyor maalesef.
Ancak biz kimsenin taşeronu değiliz, gördüklerimizi doğru bulmadıklarımızı “o ne der, bu ne der” diye düşünüp yazmaktan çekinmeyiz.
Evet, öteden beri CHP’nin siyasi kültüründe seçilmiş belediye başkanları örgüt seçimlerinde taraf olurlardı.
Ama taraf oldukları isimleri siyasi etik gereği açıkça söylemekten imtina ederlerdi.
Bu aynı zamanda örgüt başkanını ve yönetimini ezmemek demekti, yani örgüte olan saygının bir ifadesiydi.
Ancak şimdilerde iş öyle bir noktaya geldi ki, bir belediye başkanı işi gücü bırakıp veya işi gücü arasında kendine görev edinip tek tek delegeleri arayabiliyor.
Karşısında belediye başkanının sesini duyan o delege hiç kuşkusuz bundan etkileniyor.
Zira Kocaeli’de 15 yıl sonra kazanılmış bir belediyeye ve başkanına saygı var, açılmış kredi var.
O kredinin farkında olan belediye başkanı, delegeleri kendi desteklediği adaya üstelik başka ilçe olmasına rağmen oy vermeleri için ikna etmeye çalışıyor.
İyi de neden…?
*
Bakın, bu yapılan şeyin suç olduğu falan yok!
Ama siyasi etikle de alakası yok!
Diyelim ki karşı aday kazandı, tıpkı Gölcük’te olduğu gibi.
Ne yani, Gölcük İlçe Başkanı artık sizin düşmanınız mı oldu?
Pek tabi hayır.
Yani desteklemenin de bir sınırı olmalı.
Belediye Başkanı örgüt seçimlerine kafadan balıklama dalınca, alttaki ekipler daha da ayrışıyor.
İş düşmanlaşmaya kadar varıyor.
Böyle olunca tıpkı “butlan davasında” olduğu gibi “yansın ortalık” diyenler CHP’yi dışarıya rezil ediyor.
Yani her zaman söylediğim gibi, CHP kendi düşmanını kendi yaratıyor.
*
Hala delege seçimi yapan, hala delegelerle ilçe başkanı, il başkanı seçen, hatta hala delegelerle genel başkan seçen tek parti CHP.
Ama iş artık öyle bir hal aldı ki, neredeyse hiç kimsenin parti içi seçimlere inancı ve güveni kalmayacak noktaya gelindi.
Dışarıdan CHP’yi izleyenlerin dilinde aynı şey var:
“Bunlar daha kendi aralarında birbirini yiyor, memleketi nasıl yönetecekler” deniliyor.
Parti içi demokrasi masalıyla bu durumu legalleştirmek isteyenlerin olduğunun farkındayım.
Zaten bakış açıları arızalı olmasa CHP her seçimde iktidarı kendi elleriyle altın tepside AKP’ye sunmazdı.
Ne zaman ki CHP ivme kazanıyor, sözde demokrasi havarileri çıkıp CHP’yi alaşağı ediyor.
*
Sözün özü, CHP için hala tehlike çanları çalmakta.
21 Eylül’de yapılacak olan olağanüstü kurultayda bir kez daha liderliğini tasdiklemek isteyen Özgür Özel, bana kalırsa şu örgütlere dönüp bir baksın.
CHP tüzüğünü, CHP geleneğini, CHP’nin siyasi kültürünü bu arkadaşlara ezberletsin.
Yarın öbür gün Allah muhafaza butlan kararı çıkarsa hangi örgüt gücü onu kurtaracak, onu bir düşünsün.
Hoş, hepsi siyasetin kitabını yazıp yutmuş adamlar ya, neyse…