Beni Annem Yavruladı

Bazı kavramları çocuklara nasıl anlatacağımızı bilemeyiz ve kaçmaya çalışırız ya; işte onlardan bir tanesi karşımızda çözüme kavuşuyor. Çocukların diline ve yaşına uygun şekilde, onların sorularını yanıtlamak için oldukça...

Bazı kavramları çocuklara nasıl anlatacağımızı bilemeyiz ve kaçmaya çalışırız ya; işte onlardan bir tanesi karşımızda çözüme kavuşuyor. Çocukların diline ve yaşına uygun şekilde, onların sorularını yanıtlamak için oldukça iyi bir giriş sunuyor Can Göknil’in “Beni Annem Yavruladı” kitabı. Tasarımını Erkal Yavi’nin yaptığı ve tasarım uygulamasını Gelengül Çakır’ın yaptığı kitabın çizimleri de güzel. Can Yayınları tarafından basılan kitap bir bebeğin nasıl dünyaya geldiğini anlatıyor.

Dedesine çiftlik yaşamındaki gerçekliklerden yola çıkarak kendisinin de nasıl dünyaya geldiğini soran bir küçük çocuk var karşımızda. Dede de etrafımızdaki pek çok yetişkinin yaptığı gibi hangi cümleyle başlayacağını bilemediğinden topu “Git ninene sor. Benim çok işim var” diyerek eşine atıyor. Böylece hayvanlar ile ilgili sorulara yanıt veren dedenin, konu insanlar olunca nedense çekinmesi de tanıdık ama aslında yıkılması gereken bir tabu olarak duruyor önümüzde. Kitabı okuduğumda her ne kadar çok tanıdık bir tepki olarak algılasam da, neden hala böylesi gereksiz tutukluklar yaşadığımızı da düşündüm. Örneğin dede neden anlatamıyor torununa nasıl dünyaya geldiğini? Diğer yandan nine de oldukça güzel bir şekilde (elbette klasik aile rolleri ile ama sanırım okulöncesi olduğu için, şimdilik bu kadarı yeterli) çocuğa onun nasıl dünyaya geldiğini anlatıyor.

Nine aynı zamanda torununa masal okuyan, ilgi ve şefkat gösteren de bir kadın. Mutlu bir aile ortamında, sevgi ile ve isteyerek dünyaya getirilen bir çocuğun hikayesini dinliyoruz kitapta. Okurken çocuklarıyla cinsellik üzerine konuşamayan ve küçükken leylekler tarafından getirildiğine inanan şimdiki zamanın büyükleri geldi aklıma. Ancak zaman çok hızlı bir şekilde değişiyor ve bu değişimin getirdiklerinden birisi de çocukların bilgiye rahat erişimleri. Artı veya eksi yanlarını tartışmaya açmıyorum bu yazıda ama sadece çocukların doğru bilgiyi öncelikle aileleri tarafından almaları gereğini biliyorum. Bu nedenle de bazı tabuların yıkılması ve çocuklara doğru cümleler ile, onların kafalarını bulandırmadan ve yaşlarına uygun bir ifade ile hemen her konuda konuşulabilmemiz gerektiğini düşünüyorum. “Annem Her Yerde” kitabı üzerine yazarken de bunu fark etmiştim. O kitapta da bir çocuğa annesinin ölümü anlatılıyordu. Zaten çocuklar büyüklerin tepkilerinden öğrenmiyor mu hayatı? Peki o zaman neden onlara utanacakları, sıkılacakları, kaçacakları gerçekler yerine; basit ve sade bir anlatımla, abartılı ifadelerden kaçınarak ve oldukça normal olan gerçekliği paylaşamıyoruz. Bir tanesi doğum (yani elimdeki kitap), diğeri de ölümü anlatıyor. İkisi de hayatın en temel iki gerçeği. Belki de sorgulamadan kabul ettiğimiz her şeyi yeniden gözden geçirme zamanıdır.

Bir arkadaşım Annem Her Yerde için “Ama ben çocuğuma hiç ölümden bahsetmiyorum, onun üzülmesini istemiyorum” demişti. Onun duygularını elbette biliyorum ve anlıyorum ama diğer taraftan çocukları hayatın gerçeğinden yalıtmanın da sakıncalarını hissediyorum. Doğanın içinde, mesela köy ortamında zaman geçiren çocuklar daha net algılıyorlar dünyayı ve onun gerçeklerini. İnsanların konuşamadıklarına tanık oluyorlar her şeyden önce. Bir canlının doğumunu da görüyor, ölümünü de mesela. Kendisi dışındaki tüm canlılardaki dönüşümler onun hayatı bütünlüklü olarak sahiplenmesini de sağlıyor. Ayrıca kendisi de o doğanın bir parçası olduğunu görüyor. Kısacası şehirlerde ve bina içlerinde büyüyen çocuklar dokunmak ve hissetmek konusunda maalesef daha şanssız durumdalar. Doğayı tamamen deneyimleyememeleri nedeniyle bazı olayları normalleştirmede sorun yaşıyorlar. O halde anne babalar bu eksikleri kapatmak için önceye göre daha fazla özen ve önem göstermek zorunda. Çünkü çocuk merakını doğru olmayan kanallardan çok rahat elde edebilir ve bunun kendisinde oluşturacağı sonuçları da bilemeyebiliriz.

Can Göknil, oldukça güzel ve sade bir şekilde cinsellik ve doğum üzerine düşünmemiz ve konuşmamız için bir fırsat sunuyor bizlere. Çocuğunuza okurken zaten konuyu tabu olmaktan çıkarıyorsunuz. Kim bilir, belki ilerleyen yaşlarında onlarla daha farklı konuları cesurca ve açık yüreklilikle konuşma imkanı sunar size çocuğunuz. Zaten en büyük deneyimlerimizi o büyürken edinmiyor muyuz? Sırf bu yüzden eşsiz bir deneyim değil mi ebeveyn olmak? Umalım da onların şansı olalım hayatlarında. Onlar zaten dünyaya gelen temiz bir sayfa olmalarıyla bizlere şans.

SON DAKİKA HABERLERİ

Saadet Sevinç Doğan Diğer Yazıları