Gözümüzün feri söndü
Her yıl sonunda insan kendini bir muhasebe içinde buluyor. Bir yıl biterken ömrümüzden ne aldı ne kattı diye kafanızda bir sürü olay dönüp duruyor.
2020’de başlayan pandemi 2021’de de hız kesmeden devam etti. Acı kayıplarımız artarak devam etti.
İnsanın aslında her türlü zorluğa karşı ne kadar güçlü ve ne kadar zayıf bir varlık olabildiğini gördük. Öldürmeyen acı güçlendirir derler ya biz onu iki senedir yaşayarak test ettik.
2020 de başlayan ekonomik sarsıntı 2021 de artarak çoğaldı. Zaten pandeminin ve diğer hatalı ekonomi işlemlerinin faturasının 2021 de kesileceği belliydi.
Önce faturalardan ve soframızdan vurmaya başladı. Aynı şeyleri koymaya çalıştığımız soframız için ödediğimiz rakam abartmıyorum dört kat arttı. Bir litre ayçiçek yağı 10 TL den 30 TL ye çıktı. Var mı daha ötesi?
Fakirin yediği peynir, zeytin artık gramla satılır oldu.
Tuvalet kağıdı gündemin baş köşesine oturdu. Çocuk bezi, kadın pedi, hasta bezi derken liste uzar gider. Hepsi lüks tüketim sınıfına girdi. Allah’tan bu senenin baharında küçük oğlum tuvalet alışkanlığını kazandı. Yoksa 1 adet bez 5 TL. civarında korkunç bir rakama ulaştı.
Her şey bir yana Ekim ayında başlayan döviz ve altındaki yükseliş trendi, Aralığın 21’inde birden bıçakla kesilmiş gibi bir gecede tüm piyasaların hızla inişe geçmesiyle şimdilik frenlendi.
Bu arada yakıtından, teknolojik ürünlere, tekstilden, beyaz eşyasına her şey aldı başını gitti. “Faiz sebep enflasyon sonuç” diye diye direnmenin sonunda ceremeyi hep beraber çektiğimiz nur topu gibi bir ekonomik buhran yaşadık.
Hepimiz TL ile kazanıyoruz. Türk Lirası’nın itibarı Türk insanının itibarıdır.
Parasının pul olduğunu görmek insanı kahreden bir duygu…
Biz bağımsızlığımızı kan dökerek, kayıplar vererek mücadele ederek kazanmış bir milletiz. Hiçbir yönden esareti kabul edemeyiz.
Ama ekonomik tabloya bakınca, yıllardır savaşan Suriye’nin parası bile bizimkinden değerli…
Bulgaristan levası 8 TL olmuş, sınırdan geçen Bulgarlar veya soydaşlar memleketimizi adeta yağmalıyorlar.
Doğu’da dost ve kardeş ülke Azerbaycan vatandaşları hücuma geçmişler…
Demek ki kardeşin kardeşe faydası yok, düşenin dostu olmuyor…
Ne oldu da bir gecede her şey değişti?
Açıklanan ekonomik paketten 1970’lerde denenmiş bir model çıktı.
Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat açabilecek kadar parası olan kaç kişi var?
Vaad edilen kur farkını ödemek için hazinede para var mı? Bütçede bunun bir karşılığı var mı?
Eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Turgut Özel bu modelle ilgili olarak ;
“1970li yıllarda o zaman kendilerini akıllı, uyanık sananlar böyle bir yol buldular. Tam 221 bankaya borçlandık ve Türkiye bunları ödeyemedi.”
ifadelerini kullanmıştı. Gelecek nesillerin bundan ders almasını ve bir daha bu hataya düşmemelerini tavsiye etmişti.
Ama geldiğimiz noktada çıkar yol bulamayınca bu model tekrar devreye alındı. Geçici olarak dövize yönelimi durdurmanın ve örtülü faiz arttırımının bir yoluydu.
Bakan Nebati katıldığı bir televizyon programında sunucuya “Gözüme bakın ne görüyorsunuz” diye bir soru soruyor. Cevabı da kendi veriyor; “ekonomi gözlerdeki ışıltıdır” diyor.
İzlerken aklıma bir Erzurum fıkrası geldi.
Kadın oturmuş tvde eski bir Türk filmi izliyormuş. Uzun uzun manalı bakışmalar, iç çekişler falan. Romantik sahnelerden etkilenen kadın akşam kocası eve gelince ;
“Hele bak demiş, gözümde ne görisen,
Adam yorgun, aç bakmış bakmış bakmış demiş “çırbıh” (çapak)
Bizim gözümüzün feri sönmüş, ağam bizimle eyleniy…
Önemli olan senin gözündeki ışıltı değil Sayın Bakan, milletin gözünden ekonominin nasıl göründüğü
Dolar şimdilik düşse de çarşıya pazara, akaryakıta, doğalgaza yansımadıkça bu milletin gözünde fer, gönlünde neşe olmayacak…
Bunu böyle bilin, bizim de aklımızla dalga geçmeyin…