Bu bir ‘ödüllendirmedir’
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nde bugün önemli bir görev değişikliği yaşandı. Büyükşehir Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı görevini yürüten Sadık Uysal, Büyükşehir'de basın yayın birimini de içine...
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nde bugün önemli bir görev değişikliği yaşandı.
Büyükşehir Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı görevini yürüten Sadık Uysal,
Büyükşehir’de basın yayın birimini de içine alan Genel Sekreter Yardımcılığına getirildi.
Aynı zamanda eğitimci kökenli olan Sadık Uysal, bir yıllık belediyecilik deneyiminde verdiği hizmetin karşılığını aldı.
Uysal’dan boşalan göreve ise yine büyükşehirde Yaygın Eğitim Şube Müdürlüğü görevini sürdüren Murat Yavuz getirildi.
Bu terfi beni Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin önceki dönemlerine götürdü.
Hey gidi günler hey dedim içimden.
***
Eskiden ne basın yayın daire başkanını bilirdik, ne de basından sorumlu genel sekreter yardımcısını.
Kaldı ki bu atamalar öyle kurum içinde terfiyle değil, derin ilişkilerle belirlenirdi.
Basın konusunda varsa yoksa Ömer Polat’tı.
Kimseyi öne çıkartmaz kimseye kafa kaldırtmazdı.
Ensesine vur ağzındaki lokmayı al tarzındaki basın yayın daire başkanı ise sadece kağıt üzerindeydi.
Polat, bırakın basını, neredeyse belediyeyi yönetir hale gelmişti.
Bunu yaparken yan şirketlerden maaş almayı, özel matbaa şirketine iş bağlamayı da ihmal etmemişti.
Adam resmen altın çağını yaşadı belediyede.
***
Ve tüm bunlar İbrahim Karaosmanoğlu’nu zerre kadar rahatsız etmedi.
Bilakis onu şımarttı da şımarttı.
AKP’nin en güçlü olduğu dönemlerde basını kapısında köpek gibi gören Ömer Polat (-ki bu söylem anonim olmuştur)
Şimdilerde yandan yukardan kazandığı paralarla çocuklarına ve kendine özel yaptırdığı
Adeta siteyi andıran villalarda Başiskele sırtlarından Kocaeli’yi izliyor.
Onun zamanında ona rüku etmeyenlerin nasıl fişlendiğini, ne gibi ambargolarla karşılaştığını, nasıl baskı gördüğünü anlatmaya gerek yok.
Ama biz o günleri hiç unutmuyoruz.
İbretlik vesikası olarak hafızamızda tutuyoruz.
Neyse, geç de olsa ilahi adaletin yerini bulduğunu düşünüyorum.
***
Tahir Büyükakın göreve geldikten sonra Ömer Polat ceketini alıp belediyeden ayrıldı.
Çünkü yapı itibariyle Büyükakın ile anlaşamayacağını çok iyi biliyordu.
Eğer devam etseydi Büyükakın pek çok insanın gözünde şimdiki noktada olamazdı.
Allahtan o hataya düşmedi.
Düşmesi de imkansızdı zira Polat’ın bagajının dolu olduğunu bilecek kadar ona yakın çalıştı.
Dolayısıyla Ömer Polat gitti, kent basını rahat bir nefes aldı.
Böylece büyükşehirde rezil bir dönem kapanmış oldu.
***
Derken; basın birimindeki açığı kapatmak adına Büyükakın
Sadık Uysal’ı Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığına getirdi.
Bir yıldan beridir bu görevi icra eden Sadık Uysal gerek kişiliği gerekse eğitimci olmanın verdiği avantajla
Basınla ilişkilerde farklı bir üslup geliştirdi.
Kurumun ağırlığını iyi taşıdı.
Hatta fazlasıyla sahiplendiğini bile söyleyebiliriz.
Öyle ki Sadık Uysal, sorumluluğu bulunmayan alanlarda bile kimi zaman topa girdi.
Bugün Büyükşehir Belediyesi’nde yaşanan terfi olayı,
Kurum içinde liyakati yansıttığı gibi, işini doğru yapmanın ödüllendirildiğini de gösterdi.
Öyle eskiden olduğu gibi onun adamı bunun yakını gibi bir hesap güdülmedi.
***
Bizler büyükşehrin gazetecilere olan tutumundan, saygısından, verdiği önemden, iletişiminden, üslubundan şikayetçi değiliz.
Aradığımız da bu değil mi?
Ötekileştirilmemek, dışlanmamak, fişlenmemek, dizayn edilmemek…
Bir gün olur da işi şımarıklığa götürüp ‘Polatçılık’ oynamaya kalkarlarsa
Yani iş, basını dizayn etmeye giderse;
Emin olun yine ilk benden okursunuz.
Siz öyle bakmayın bitik kalemlerin hepimizi büyükşehir yandaşı gibi gösterdiğine.
Onlar su içemediği çeşmeye yanaşamamaktan yangınlar.
Bugün hortumun büyüğünü size bağladık, -ki küçüğü onları kesmez- alın kana kana için deseler;
Bunlardan daha yandaşı olmaz.
***
Anlayacağınız mesele tamamen ‘Duygusal’
Etik metik, hak getire…
Çünkü kalemleriyle bu şehrin ileri gelenlerini diz çöktürmeye alışmışlar.
Önce düşman olmuşlar sonra şerrinden korktukları için bunlara tamah etmişler.
Yetmemiş, alıp arabalarına gezdirmişler.
Olmadı kapılarında beş dakika görüşmek için sıra beklemişler.
İktidardaki başkanlarla, bakanlarla, vekillerle yağlı ballı olan bunlar;
Şimdi kalkmış hepimize büyükşehrin beslemeleri diyor, öyle mi?
Yemezler…!
Buna kendiniz bile inanmıyorsunuz ama yapacak bir şey yok.
Tükenmişliğin hıncını bizden çıkarıyorsunuz.
Ağzınıza yakıştırdığınız o kötü kelimelerle çirkefliğin dibine vuruyorsunuz.
Sanki hiçbir değeriniz, kutsalınız, kıymetliniz, yokmuş gibisiniz.
***
Toparlarsak;
Eleştiri kültürü son derece gelişmiş bir büyükşehir belediyesi yapısı var.
Ne haberler yazıldı, ne iftiralar atıldı, keza ne hakaretler gördüler ama ona rağmen köklü bir aksiyon alınmadı.
Bu iftiraların, bu hakaretlerin onda birini Karaosmanoğlu döneminde yapsalardı da görseydik.
Ama yapamazlardı.
Ömer Polat gibi bir aracıları vardı.
Hesapta büyükşehirle kavgalı, büyükşehre saldıran,
Ancak perde arkasında al takke ver küllah durumları yaşandığını herkes biliyordu.
O yüzden şimdi bu tiplerin kalkıpta bütün basına besleme muamelesi yapmaları bana komik geliyor.
***
Açık yüreklilikle yazıyorum.
Büyükşehirde yeni dönemde yeni bir anlayış gelişti.
Diyalog kanalları açık, eleştiriyi içselleştiren, rantla işi olmayan, basına malzeme olacak skandallardan uzak bir yapı oturdu.
Ve biz doğru gördüklerimizi yazmaya gayret ediyoruz.
Tüm bunların üstüne körü körüne yazı yazmak, karalamak, iftira atmak gazetecilik midir?
İşi gücü bırakıp sizin gönlünüz hoş olsun diye biz de hakaret mi edelim, iftira mı atalım, ne yapalım?
***
Kim ne isterse yazsın benim umurumda bile değil.
Ancak düşmanlığınız var diye bu meslekte evine ekmek götüren herkese aç insan muamelesi yapmanıza gerek yok.
Evet biz bu işten para kazanıyoruz.
Evet reklam da alıyoruz.
Evet biz bu iş ile çocuklarımızı büyütüyoruz, yarınlara hazırlıyoruz.
Ne yapalım yani size eskisi kadar hürmet edilmiyorsa!
Bunun suçlusu niye biz oluyoruz?
***
Artık diyorum…
Kendinizi gözden geçirmenin zamanı gelmedi mi?
Kime ne isterseniz yazın ama meslektaşlarınızı bu kadar ucuzlatmayın.
Hoş, herkes neyin ne olduğunu biliyor fakat biz topluma örnek olması gereken bir meslekte ter akıtıyoruz.
O yüzden biraz sakin lütfen…!
İsteseniz de istemeseniz de bizim ortak paydamız var, o da ‘Gazetecilik’
Asgari müştereklerde buluşup yeri geldiğinde susmayı bilmek gerek!