Hayatımızda minnet duyduğumuz şeyler için teşekkür ederiz..
Kendisi küçük etkisi çok büyük bir ifadedir aslında.. ama nedense pek çoğumuz için bu sihirli iki kelimeyi telaffuz etmek zor gelir..
Peki ama niçin?
Hayatımızda minnet duyduğumuz şeyler için teşekkür ederiz..
Kendisi küçük etkisi çok büyük bir ifadedir aslında.. ama nedense pek çoğumuz için bu sihirli iki kelimeyi telaffuz etmek zor gelir..
Peki ama niçin?
İzmit Sanayi Mahallesi’nin muhtarı, mahallesini Başiskele’ye taşımak istediğini açıkladı.
Gerekçe olarak da CHP’li Başkan Fatma Kaplan Hürriyet’in yönettiği ilçede mahalle olarak hizmet alamadıklarını ileri sürdü.
Muhtar İsmail Moğultay’ın derdinin üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğu bariz ortadayken
Bundan yedi yıl önce Gezi eylemleri yaşandı.
Kimi bu eylemlere destek verdi, kimileri bu eylemleri eleştirdi.
O dönem eylemciler hakkında sürüyle iddia ortaya atıldı, “Camide alkol aldılar” dendi mesela…
Oldum olası iş insanlarının bir araya geldiği sivil toplum kuruluşlarını önemserim.
İlk bakışta hepsinin iş dünyasına değer katmak, ekonomi politikalarının şekillenmesine destek olmak, üyelerin menfaatini gözetmek adına bir misyonları varmış gibi görülse de
Pek çoğunun bunlarla dertlendiğini söylemek mümkün değil.
Dünkü yazımda kimler kimlerle bayramlaştı diye sormuştum.
Genel merkez düzeyinde siyasi partilerin birbirileriyle olan bayramlaşmasına atıf yaptım.
Ve tüm partilerle ayrım yapmaksızın bayramlaşan tek partinin Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu yazdım.
Bayramda bütün siyasi partilerle ayrım yapmaksızın bayramlaşan tek parti CHP idi.
Ne AKP’yi yok saydı, ne MHP’yi…
Ulusa sesleniş diye başlayarak kendini Kılıçdaroğlu’na saydırırken bulan Erdoğan’ın ağır sözlerine rağmen
Hem de ne imtihan..
Kutsal sayılan ve ulusça kutlanan üç gün süren büyük bayramımız..
En az beş gün önceden başlayan; halı yıkama, cam silme, dip bucak köşe temizlikleri..
Bu şehir güzel bir şehir.
Bu şehir bütün kahırlarına rağmen yaşanılası bir şehir.
Bir kez yolu düşenin bir daha geri gidemediği bir şehir.
Dilovası çok değişik bir ilçe.
İnsanıyla, havasıyla, suyuyla, siyasetçisiyle, başkanıyla, bürokratıyla…
Hani derler ya, nev-i şahsına münhasır diye, aynı o hesap.
Akıllı telefonlar hayatımıza geldi geleli yaşadığımız modern çağın yeni sendromlarından biri oldu sosyal medya bağımlılığı..
Sosyal medya bağımlılığının kontrolden çıkması depresyondan kaygı bozukluklarına, bireyin günlük aktivitelerinden tutun da aile, iş ve arkadaş ilişkilerine kadar pek çok konuda zarar görmesine sebep oluyor.
Kişi sosyal medyada o kadar çok vakit harcıyor ki, gün içinde yapması gereken işlerini ihmal etmesine ya da eksik yapmasına neden oluyor.
Sosyal medya çıktı, mertlik bozuldu.
Hoş, sosyal medyanın suçu ne?
Belki de toplum hep bu seviyelerdeydi de görmediğimiz, duymadığımız için bu kadar farkında değildik.
Lastik İş Sendikası toplu sözleşmeyi önceki gün imzaladı.
Rakamlar ortada.
Tekrar tekrar sayıları verip zaman kaybetmeyelim.
Hayat inişli çıkışlıdır..
Her zaman yaşadığımız durumun gelip geçici olabileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız..
Tıpkı bugün olduğu gibi..
Aslında o kadar doğru cümlelerle konuştu ki,
Keşke konuştuklarının arkasında dimdik durabilseydi.
Keşke sarf ettiği cümlelerin hakikatlere dayalı olduğunu, mesnetsiz yaftaların partisine zarar verdiğini,
Din üzerinden yapılan siyaset kadar çirkini yoktur!
Birkaç gündür ideolojisi zıt kutuplarda bulunan medyada Alevilik tartışması gündemde.
Bu konulara girmeye inanın eriniyorum.
Çok zor günlerden geçiyoruz.
Birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde
Herkes ihtiraslarını, hırslarını, egolarını bir kenara atmalı.
Bir gün bu Koronavirüs belası bitecek.
Ama bu beladan geriye çok dersler kalacak.
Yurtta ve dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Bir zamanlar öyle inşaat şirketleri vardı ki, maşallah yağmur gibi iş yapıyorlardı.
Kamu ihalelerine giripte alamadıkları iş yok gibiydi.
Bunlardan biri de Elyapı İnşaat idi.
Ne güzel söylemiş Fuzuli, bir aydır hissettiklerime tercüman olmuş sanki....
Yaşadığımız bu zor günleri, büyük sınavlar vererek geçiyoruz..
Birlik olma duygusuyla başlayan yardım kampanyalarımız, sağlık çalışanlarının özverilerine teşekkür niyetiyle gösterdiğimiz alkışlarımız, virüsün yayılmasını önleyecek hijyen alışkanlıklarımız, sosyal mesafe kurallarımız..
Gündem Corona olunca bazı detayları gözden kaçırıyoruz.
Biz de haklıyız. Toplum psikolojisi dedikleri şey bizi de kapsıyor.
Takip ettiğimiz konuları kah unuttuk kah öteledik.
En uzun Mart’ı bitirip, en ciddi 1 Nisan’la başladık yeni ayımıza hadi hayırlara..
Yaşadığımız bunca elem dolu olayların şaka olmasını diledim ben de 1 nisandan, herkes gibi..
yatsı ezanından sonra cami hoparlöründen edilen duaların,
Başımızda bir “Corona” belasıdır gidiyoruz.
Neredeyse tüm dünyayı etkisi altına alan bu virüsün şakası yok!
İlk başlarda bize oldukça uzak mesafede bulunan Çin’de ortaya çıkan virüsün etkilerini, film izler gibi izledik.
Şimdi gözlerimizi kapatıp 10 Mart 2020 Salı gününü hatırlamaya çalışalım.. yani ülkemizde ilk vakanın tespit edilmesinin hemen bir gün öncesini..
Her zamanki gibi yetmeyen bir uykudan uyandık erken saatlerde.. yüzümüzü yıkamamıza rağmen hala ayılamadan çabucak hazırlandık her birimiz..
Belki o sabah çoğumuz kahvaltısını bile yapmadan bindi arabasına ya da toplu taşıma aracına..