Bir barış çıkışı da Aleviler’den: Doğan Demir’den tüm partilere çağrı
Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Demir tüm siyasi partilere çağrıda bulunarak barışın yalnızca silahların susmasıyla değil, tüm kimliklerin eşit ve onurlu şekilde var olabildiği bir düzenle mümkün olacağını söyledi

Demir, “Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması, zorunlu din derslerinin kaldırılması ve Alevi haklarının anayasal güvenceye alınması barışın temel şartıdır” diyerek Meclis’teki tüm partilere ortak çağrı yaptı. PKK’nın silah bırakmasının ardından Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Demir meclisteki tüm siyasi partilere seslenerek Alevilerle de barış yapılması gerektiğimi belirtip şunları söyledi: “Ülkemiz, uzun yıllardır içinden geçtiği çatışmalı süreçleri sona erdirme iradesiyle defalarca yüzleşti. Son dönemde yeniden gündeme gelen silah bırakma ve toplumsal barış arayışları, ülkemizin geleceği açısından umut verici bir atmosfer doğurmuştur. Ancak barış, sadece silahların susmasıyla değil; toplumun tüm kesimlerinin eşit ve adil bir şekilde kendini ifade edebildiği bir düzlemde mümkündür.
Duyulmayan taleplerimiz
Bugün, Kürt meselesinde ortaya çıkan çözüm ve müzakere ihtimali, bizlere başka bir toplumsal yarayı da hatırlatıyor: Alevi toplumu olarak yıllardır dile getirdiğimiz ancak sistematik biçimde duyulmayan taleplerimizi… Türkiye’de barış inşa edilecekse bu, sadece silahlı aktörlerle ve belli kesimlerle değil; tarih boyunca kimliğinden, inancından ya da yaşam tarzından dolayı ötekileştirilmiş tüm kesimlerle yüzleşerek mümkün olacaktır. Biz Alevilerin talepleri ne yeni ne de güncel; köklü ve haklıdır!
Talepler yerini almadı
Eşit yurttaşlık, inanç özgürlüğü, kamusal alanda temsiliyet ve kültürel haklar gibi temel başlıklar; yıllardır dile getirdiğimiz, ancak karşılığını ne yazık ki bulamadığımız hak arayışlarıdır. Bugün ülkemiz yeni bir toplumsal mutabakatın eşiğindeyse, bu eşikte Alevilerin talepleri de mutlaka yerini almalıdır. Çünkü gerçek barış, herkesin kendini bu ülkenin eşit ve onurlu bir parçası olarak hissedebilmesiyle mümkündür.
Eşitlik, Sessizleri Duyabildiğimizde Başlar!
Alevi toplumu olarak bizler, bu ülkenin asli kurucularındanız. Cumhuriyet’in temelleri atılırken omuz veren, cephelerde şehit düşen, İstiklal Madalyası ile onurlandırılan (66 Sayılı Kanun) bir toplumuz. Anadolu’nun vicdanı olmuş bir halkız. Ancak aynı Aleviler, tarih boyunca zaman zaman görmezden gelinmiş, çoğu zaman ise açık ayrımcılığa, hatta katliamlara maruz kalmıştır.
Dönüşüm temelinde ele alınmalı
Bugün hâlâ Cemevleri ibadethane olarak tanınmamakta, Alevi inancı eğitim müfredatında yok sayılmakta, kamuda Alevi kimliğiyle var olmak ise bir mücadeleye dönüşmektedir. Bütün bu gerçekler, barış sürecinin yalnızca güvenlikçi bir eksende değil; demokratik bir toplumsal dönüşüm temelinde ele alınması gerektiğini göstermektedir. Devletin ve toplumun, biz Alevi toplumunun taleplerini duyması, anlaması ve karşılaması sadece Aleviler için değil; ülkemiz demokrasisi için de bir sınav niteliğindedir.
Coğrafi sınırların ötesinde
Milletvekili olarak göreve geldiğim günden bu yana, TBMM’de grubu bulunan tüm siyasi partileri Alevi toplumunun temel hak ve talepleri konusunda birlik olmaya davet ettim, ediyor ve etmeye de devam edeceğim. Bu sessizliğin içindeki haklı talebi gören insanlar olarak, barışın coğrafi sınırların ötesine taşması gerektiğine inanıyorum. Dağların ardında silahların susması kadar, şehirlerin ortasında vicdanların konuşması da gerekir.
Bu Haklar Lütuf Değil, Eşit Yurttaşlığın Temelidir!
Bazı çevreler, Alevilerin taleplerini hâlâ bir lütuf ya da devletin hoşgörüsü çerçevesinde tartışmaktadır. Oysa mesele bu değildir. Mesele; temel insan haklarının, inanç özgürlüğünün ve anayasal eşitliğin gereğidir. Cemevleri’nin ibadethane olarak tanınması, zorunlu din dersinin kaldırılması ya da isteğe bağlı hale getirilmesi, Alevi inanç önderlerinin (dede, pir vb.) statüsünün tanınması gibi taleplerin her biri Anayasa’nın eşitlik ilkesiyle doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla bu talepler, evrensel insan hakları kapsamındadır.
Kanayan yara
Bizler, Meclis’te sadece yasa çıkarmakla değil, aynı zamanda vicdanı temsil etmekle de sorumluyuz. Vicdan ise çoğu zaman, sessiz olanın sesi olmayı gerektirir. Bugün bu sessizlik, Alevilerin çığlığıdır. Kürt meselesindeki çözüm arayışları, toplumsal hafızamızda geçmişin yükleriyle birlikte ilerlemektedir. Aynı durum Aleviler için de geçerlidir. Maraş, Çorum ve Sivas katliamları, hâlâ toplumsal vicdanımızda kanayan yaralardır. Bu olaylara ilişkin bir yüzleşme gerçekleşmeden gerçek bir barıştan söz etmek mümkün değildir.
Kürtlerin çözül sürecinde sesinin duyulması gibi
Devletin bu konularda şeffaf, hesap veren ve samimi bir tutum benimsemesi; yalnızca Aleviler için değil, tüm toplum için bir iyileşme vesilesi olacaktır. Toplumsal hafıza, unutkanlıktan değil, adaletsizlikten yıpranır. Bu nedenle yüzleşmek bir zayıflık değil; aksine güçlü bir geleceğin temelidir. Kaldı ki barış; sadece iktidarın ya da siyasetin işi değildir. Barış, toplumsal bir karardır. Bu nedenle, Kürtlerin çözüm sürecinde seslerinin duyulması gerektiği gibi; Alevilerin de kendilerini güvende ve eşit hissedebileceği bir gelecek inşa edilmelidir. Bu, bizim ortak evimiz olan Türkiye için bir zarurettir.
Aleviler eşit yurttaş
Yaşanan bu süreçte, Aleviler kendilerini ötekileştirilmiş ve yalnız bırakılmış hissetmektedir. Ancak toplumumuz şunu bilmelidir ki; yıllardır Alevi hak mücadelesi içinde emek vermiş biri olarak, her zaman toplumumuzun sesi ve sözü olmaya devam edeceğim. Bu, benim için tarihsel bir sorumluluktur. Çünkü biliyorum ki Aleviler eşit yurttaş olduklarında, Türkiye daha güçlü olacaktır. Çünkü biliyorum ki ülkemizde herkesin kendini özgürce ifade edebildiği bir düzen kurulduğunda, geleceğimiz daha adil olacak.
Ülkemizin su götürmez gerçeği
Bugün barışı konuşmak ne kadar önemliyse; barışın tüm halklar, inançlar ve kimlikler için eşitlik anlamına geldiğini kavramak da o kadar önemlidir. Alevi toplumunun talepleri, ülkemizin su götürmez bir gerçeğidir. Alevileri görmezden gelmek; sadece bir inanç topluluğunu değil, tüm toplumun vicdanını bastırmaktır. Bugün artık silahların susması için konuşuluyorsa, yarın vicdanların konuşması için de susmak gerekebilir. Ama önce, Alevilerin yıllardır sessiz ama derinlikli sesi duyulmalıdır. Çünkü barış; sadece gürültülü silahların susması değil, sessiz hakların duyulmasıyla gerçek olur. Meclis’te grubu bulunan tüm siyasi partilere çağrımdır: Hazırsanız, bu sesi birlikte büyütelim…”