Obezite ameliyatı geçirenlerde revizyon cerrahisi yaygınlaşıyor

Genel Cerrahi, Bariatrik ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Anıl Ergin, dünya genelinde obezite cerrahisi sıklığının arttığını ve buna bağlı olarak revizyonel bariatrik cerrahiye olan ihtiyacın da yükseldiğini belirtti. Obezite ameliyatı sonrası yeniden kilo alan hastaların çeşitli nedenlerle ikinci bir cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyabildiğini söyleyen Ergin, bazı çalışmalarda bu oranın %60’a kadar çıkabildiğini ifade etti

Obezite ameliyatı geçirenlerde revizyon cerrahisi yaygınlaşıyor

Revizyonel bariatrik cerrahiyi, “İlk obezite ameliyatından sonra herhangi bir nedenle tekrar ameliyat yapılması durumu” olarak tanımlayan Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Genel Cerrahi, Bariatrik ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Anıl Ergin, bu müdahalelerin en sık nedeninin yeniden kilo alımı diğer adıyla "regain" olduğunu söyledi. Bunun yanında, reflü, ameliyat sonrası komplikasyonlar, mide darlığı, kaçak, apse gibi sorunların da yeniden cerrahiyi gündeme getirdiğini anlattı.

'Revizyon ihtiyacı yüzde 5 ile yüzde 60 arasında değişiyor'

Revizyonel cerrahi gereksiniminin hastadan hastaya değişiklik gösterdiğini dolayısıyla çeşitlilik gösterdiğini aktaran Doç. Dr. Ergin, sözlerine şöyle devam etti: “Literatür çalışmaları bu oranın yüzde 5 ila 20 arasında değiştiğini gösterse de bazı çalışmalarda bu oranın yüzde 60’a kadar çıkabildiğini görüyoruz. Bu farklılığın altında yatan nedenler arasında yanlış hasta seçimi, uygun olmayan ameliyat tekniği ve ameliyat sonrası takip eksikliği önemli rol oynuyor. Ancak sistemi düzgün bir şekilde uygulayan, tekniği doğru kullanan ve ameliyat sonrası hasta takibini iyi yapan kliniklerde revizyonel cerrahiye ihtiyaç duyulma oranı çok düşük seviyelerde, yüzde 5–10 civarında seyrediyor. Bu nedenle bu kriterler bizim için son derece önemli.”

'Obezite cerrahisinde artış revizyonları da gündeme getirdi'

Obezite cerrahisinde primer vaka sayısının artmasının revizyonel cerrahi prosedürleri de gündeme getirdiğini söyleyen Doç. Dr. Ergin, “2013 yılında Türkiye’de yılda 3-4 bin civarında olan obezite ameliyatı sayısı, günümüzde 50 binin üzerine çıktı. Bu, gerçekten çok büyük bir artış. Dünya genelinde geçen yıl 500 binin üzerinde bariatrik cerrahi yapıldı. Bu sayı, aslında cerrahiye ihtiyaç duyan hastaların yalnızca yüzde 1’ini temsil ediyor. Ancak ameliyat sayısı arttıkça, doğal olarak revizyon gereksinimi de yükseliyor” dedi.

'Reflü, komplikasyonlar, yetersiz kilo verimi'

Yeniden kilo alımının dışında reflü şikâyetlerinin de özellikle tüp mide ameliyatından sonra sık görülen şikayetler olduğu bilgisini veren Doç. Dr. Ergin, “Dolayısıyla revizyonel cerrahinin nedenlerinden biri haline geliyor. Ayrıca ilk ameliyat sonrası oluşabilecek komplikasyonlar – örneğin kaçak, daralma, apse – revizyonel cerrahi prosedürlerin gereksinimini ortaya çıkartıyor” ifadelerini kullandı.

'Revizyon ameliyatları ciddi hastalıkların önlenmesi için kritik olabiliyor'

Revizyonel bariatrik cerrahinin sadece kilo kontrolü için değil, aynı zamanda ciddi hastalıkların önlenmesi için de önemli olduğunu belirten Doç. Dr. Ergin, “Örneğin reflü, sadece yaşam kalitesini düşüren bir sorun değil; mide anatomisine zarar verebilen ve hatta yemek borusu kanserine yol açabilen bir durum. Bu nedenle cerrahi düzeltmelerin yapılması hastanın yaşam kalitesi için de kritik öneme sahip” dedi.

Doç. Dr. Ergin sözlerine şöyle devam etti: “Bunun yanında ilk ameliyata bağlı gelişen komplikasyonlar, darlık, kaçak, apse bu tarz komplikasyonların toparlanması da hayati olacağı için revizyonel prosedürlere ihtiyaç olacaktır. Bunun yanında kilo verimi sonrası, örneğin şeker hastalığından kurtulmuş bir hastanın sonrasında geri kilo alımına bağlı kronik hastalıkları geri gelebilir. Dolayısıyla hastalıkla mücadele için revizyon prosedürleri düşünülebilir.”

'Her hastaya tüp mide olmaz'

Obezite cerrahisi söz konusu olduğunda genellikle tüp mide ameliyatı öne çıksa da, her hastaya bu yöntemin uygun olmadığını vurgulayan Doç. Dr. Ergin, “Doğru hastaya, doğru cerrahi yöntem uygulanmalı. Aksi halde yeniden ameliyat kaçınılmaz olabilir” ifadelerini kullandı.

'Rny gastrik bypass öne çıkıyor'

Revizyonel cerrahilerde dünya genelinde de en sık tercih edilen yöntemin RNY Gastrik bypass olduğu bilgisini veren Doç. Dr. Ergin, Bunun yanı sıra, tüp mide, SADI (Single Anastomosis Duodenoileal Bypass) ve klasik Duodenal Switch gibi teknikler de hasta özelinde uygulanabiliyor. Sonuçta çok çeşitli vaka ve prosedürler var. Önemli olan doğru hastaya doğru yöntemin uygulanması" diye konuştu.

'Bazı hastalar ikinci hatta üçüncü kez ameliyat olmak zorunda kalabiliyor'

Revizyon cerrahisinin tek seferlik bir müdahale olmadığına da dikkat çeken Doç. Dr. Ergin, “Bazı hastalar ikinci, hatta üçüncü kez ameliyat olmak zorunda kalabiliyor. Çünkü ilk ameliyat sonrası yapılan revizyon da komplikasyonlara yol açabiliyor. Bu nedenle revizyon vakaları, primer vakalara kıyasla daha riskli olabilir. Buradaki kilit nokta; hastanın öncesinde çok iyi değerlendirilmesi, uygun tekniğin uygun şekilde yapılması ve ameliyat sonrası klinik izleminin gerektiği şekilde uygulanmasıdır. Bunlar yapıldığı takdirde revizyon ihtimali düşecektir” dedi.

'Ömür boyu takip şart'

Revizyon ihtiyacını azaltmanın en önemli yolunun, hastanın ameliyat öncesi ve sonrası süreçte iyi değerlendirilmesi ve sürekli takip edilmesi olduğunun altını çizen Bariatrik ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Anıl Ergin, sözlerini şöyle tamamladı:

“Ameliyattan sonra ömür boyu takip bizim için her şeyden önemli. Çünkü revizyon oranlarını düşürmek ve hastanın ilk ameliyattan yeterli faydayı görmesini sağlamak istiyorsak mutlaka bu hastayı yaşam boyu takip etmek zorundayız. Bunun yanında kilo kontrolü, diyet uyumu, egzersiz, yaşam tarzı değişiklikleri ve düzenli endoskopik kontrollerle hastaların geri kilo almasını engellemek mümkün. Ancak bu süreçte hem hasta hem hekim birlikte sorumluluk almalı.”

Kaynak: DHA