Ben ODTÜ'yü geçemem ki..!

Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Sadettin Hülagü, gazetemize verdiği röportajda son günlerde tartışma konusu olan oğlu Taha Hülagü’nün Cumhurbaşkanlığında görevlendirilmesiyle ilgili konuştu. Hülagü, bu görevlendirmeden dolayı oğlunun tek bir kuruş dahi para almayacağını söyledi.

Ben ODTÜ'yü geçemem ki..!

Röportaj: Aysun Özcan Erenkaya

Fotoğraflar: Merve Dişli

Kocaeli Üniversitesi Rektörü Sayın Hülagü Hoca ile yaptığımız röportajın ikinci bölümündeyiz. İlk bölüme duyulan ilginin bu bölümde daha da artacağına eminim. Çünkü Rektör Hoca sorulara kendini hiç kasmadan cevap veriyor. Böyle olunca ortaya renkli ve bir o kadar ilgi çekici şeyler çıkıyor.

Sayın Hülagü belki daha önce de açıkladı ama ben bir kez de kendisinden duyayım diye sormak istedim. Oğlunun Cumhurbaşkanlığına bağlı Bilim Kurulu’nda görevlendirilmesine karşı getirilen eleştirilere “Oğlum tek bir kuruş dahi almayacak” şeklinde açıklık getirdi. “Sizin oğlunuz olmasaydı keşfedilir miydi” sorusuna ise ne cevap verdiğini röportajda okuyacaksınız.

Ve tabi üniversitenin gidişatını da konuştuk. Biliyorsunuz Rektör Hocanın KOÜ’yü Araştırma Üniversitesi yapma hedefi var. Bu hedefe giden yolda ne durumdalar, belli bir zaman öngörüyor mu, bunların cevabını aldık. Aynı konu içerisinde Sayın Hülagü’nün “Ben ODTÜ olamam ki” cümlesiyle neyi anlatmak istediğini daha iyi anlayacaksınız.

Sadettin Hoca ile röportajdan sonra yeni yapılan hastane binalarını gezdik. Sadece beton bina yapmakla üniversite büyümez diyenlerden biriyim. Ancak o atmosferi yerinde görmek gerçekten çok başka bir şey. Özel hastanelere taş çıkaran fiziksel donanımlarından tutun, Türkiye’de sadece bizde var diye tanıttığı cihazlar insana güvenli bir liman oluşturuyor. Sağlıktan daha değerli bir şeyin olmadığı, hatta her şeyin boş olduğunu idrak ettiğimiz şu Pandemi döneminde Kocaeli Üniversitesi Hastanesi’ne yapılan yatırımlar başta insanlık adına sonra da Tıp adına çok büyük kazanım olmuş.

Hastaneyi dolaşırken bize tek tek oranın işleyişini, yaptıkları işi, yeni cihazları, her odayı tek tek sabırla anlatan değerli Hocalarımızdan Tıbbi Farmakoloji alanında tek geçilen Prof. Dr. Tijen Utkan Hoca ile, Tıbbi Mikrobiyoloji alanında isim yapmış Prof. Dr. Aynur Karadenizli Hocamıza misafirperverliklerinden dolayı bir kez daha teşekkür ederim. İnsanı keşfe çıkan her iki bilim kadınına görevlerinde başarılar dilerim.

Güzel bir söyleşi oldu. Bilmediğim pek çok şeyi öğrendim, bildiklerimi ise teyit etme fırsatı buldum. Keyifle okumanız dileğiyle sağlıklı günler dilerim…

2.BÖLÜM

***Hocam üniversite hastanesine aylarca uğramayan hekimler olduğu söyleniyor. Pandemiyi istismar edenlere karşı sizin de bir tedbiriniz oldu mu?

-Bizde herkes işinin başında çok fedakarca çalışıyor. 60 yaş üstüne devlet müsaade ediyor mesela adam ‘Tansiyonum var’ diyor, buna karşı yasal hakkı var. Benim de tansiyonum var, her gün ilacımı içiyorum ama işimin başındayım. Rektörlükten sonra tansiyonum çıktı.

“SİYASET AKLIMIN UCUNDAN GEÇMİYOR”

***Siyasete gelmek istiyorum. Sizce üniversite biraz fazla mı siyasetle anılıyor? Belki sizin kimliğinizden dolayı, belki de cumhurbaşkanlığına yakınlığınızdan dolayı biraz politik bir eksene mi oturdu? Sadettin Hülagü hayata nasıl bakar, siyasete ilgisi nedir? AKP Gençlik Kolları’nın bir programına katılmanız da eleştiri konusu olmuştu.

-O programa Adalet Bakanı Bekir Bozdağ gelmişti. Öğrenciler ona bir hediye vereceklermiş Kocaeli Üniversitesi adına. Bana da ‘Hocam siz de olursanız çok memnun oluruz’ dediler. Bir defasında da Milli Eğitim Bakanı Bilim Merkezi’ne gelmişti gittim. Bakanın olmadığı yerlerde siyasi olan şeylere katılmıyorum. Rektör olarak gitmemin uygun olmadığı yerlere gitmiyorum. Siyaset de hiç aklımın ucundan geçmiyor.

“HEPSİ YALAN”

***Yapmayın hocam. Sizin Sağlık Bakanlığı istediğiniz öteden beri konuşulur. Hatta bakanlık için ucuna kadar geldi olmadı gibi söylentiler de oldu. Bunlar gerçek dışı mı?

-Onların hepsi yalan. Cumhurbaşkanı’nın iradesinde olan bir şey. Kimse ben bakan olayım deyince bakan olmuyor.

“NE KADAR AYIP”

***Makam araçlarınız eleştiriliyor. Sahi kaç tane makam aracı kullanıyorsunuz?

-Bu konuda Saadet Partisi İl Başkanı’nın açıklaması çok çirkindi. ‘3 tane Mercedesin var birini sat öğrencilere tablet al’ diyor. Ya üniversitenin Mercedes’i yok. Burada iki Mercedes var biri, İzaydaş’ın arabası, 2009 model ve 400 bin kilometrede 1600 TL’ye kiralıyoruz. Bir tanesi de Ercan Bey (Topaca) zamanında kullanılan, valiliğin bize kullanım izni verdiği 2008 model ve 450 bin kilometrede. Ben Ankara’ya çok sık gidiyorum, kendi can güvenliğimiz için kullanıyoruz bu araçları. Kendime ait Mercedesim var 2010 model daha 50 bin kilometrede. Ben Mercedes’e ilk defa binen bir adam değilim ki. Bundan birkaç yıl önce 700 bin TL’ye makam aracı alabileceğimi söylediler. Niye alayım? O zaman aracın kirası da 1400 TL idi. Devletin parası 700 bin TL az para mı, niye boşa gitsin? Biz bunları düşünüyoruz. Bir tane Mercedes minibüs var, sizi de bu araçla kampüsü gezdireceğiz. Bu araç daha çok dekanlar için falan, benim bindiğim yok. Daha bir de sat öğrencilere tablet al diyor, ne kadar ayıp.

“TABELAYI DEĞİŞTİRMEKLE OLMUYOR”

***Bu dönemde sağlık çalışanlarıyla gururlanıyoruz. Ancak Amerika’dan bile ses duyarken İstanbul’un yanı başında rüştünü ispatlamış üniversitenizden neden bir öğretim üyesi dışında kimse gözükmedi? Mesela siz?

-Konuşanların hepsi enfeksiyon hastalıkları uzmanıydı, bizde Sıla Hanım konuşuyor zaten. Ben de çok basına çıkan bir insan değilim. Televizyon programlarından da çağırıyorlar ama çıkmıyorum rektör olarak, çıktığımda bu yanlış anlaşılır.

***Başarı sıralamasında Kocaeli Üniversitesi’nin hak ettiği yerde olduğunu düşünüyor musunuz? O sıralamalar gerçeği yansıtıyor mu?

-Girişimci endeksi üniversiteler arasında 204 üniversite içinden 21. Olduk. Bizim hocaların çoğu yayınlarını girmiyor. Nature Indeks en kıymetli üniversiteler ödülünde de yayında 8. olduk. Bir geçiş dönemindeyiz. Buraya 26 meslek yüksekokulu açılmış. Öğrencilerimin yüzde 40’ı 2 yıllık okulda. 2 kere 2’nin 4 ettiğini bilmeyen öğrenciler var. Sadece tabelayı değiştirmekle olmuyor. Bir misyonu değiştirmek o kadar zormuş ki içindeki ruhu değiştirmedikçe bu mümkün görünmüyor. Turizm fakültesini kurduk, 2 yıllığı kapatacağım. 2 senem kaldı ve arkamda doğru düzgün bir iz bırakarak gitmek istiyorum.

“BEN ODTÜ’YÜ GEÇEMEM Kİ”

***Kocaeli Üniversitesini ne zaman araştırma üniversitesi olarak göreceğiz hocam?

-O zor bir hedef. 15 tane araştırma üniversitesi var, ben ODTÜ’yü geçemem ki. Adamın 17 bin öğrencisi var benimki kadar öğretim üyesi var. Benim 70 bin öğrencim var, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı 100 orada 16. Devamlı bütçeyi fazla alıyorlar. Araştırma üniversitesine bütçeyi ve kadroyu 2 kat veriyorlar. Bana 2 araştırma görevlisi veriyorsa onlara 4 tane veriyor, e bu haksızlık. ‘Bizi de katın yarışın içine’ dedim, ‘Tamam sizi gözetlemeye alalım’ dediler. Geçen YÖK Başkanı da ‘Siz bu unvanı hak ediyorsunuz’ dedi. Bize en büyük sekteyi bu 15 Temmuz vurdu, duraklamaya girdik. Soruşturmalardan perişan olduk. İşi gücü bıraktık, herkesi soruşturduk. Hocalar tedirgin oldu, bıraktı işleri. FETÖ bu iyi elemanların hepsini ele geçirmiş, onlarla ilişiği kestik. Bir duraklamamız oldu 2016’da ama sonra hemen zıpladık.

“İZ BIRAKIP GİDECEĞİZ”

***Bu iddianız devam ediyor yani, bir tarih verebilir misiniz peki?

Tabii ki devam ediyor. Sadettin Hülagü bugün var yarın yok. İz bırakıp gideceğiz. Rektörlük kazık çakılacak bir görev değil. Yani mahkeme kadıya mülk değil. Araştırma Üniversitesi için şu an bir tarih vermek zor.

***Yerinize birini hazırlıyor musunuz? Cumhurbaşkanı sizden tavsiye isterse aklınızda bir isim belirlediniz mi?

-O benim haddim değil, cumhurbaşkanının kararı. Fikrimiz olursa söyleriz. Benim olsun dememle olmuyor, çok ciddi bir güvenlik soruşturması yapılıyor. Sadettin Hülagü bugün var yarın yok. Cumhurbaşkanı bugün beni burada görevlendirmiş, görevim bittiği gün gideceğim. Ha şu an Cumhurbaşkanımız bana kaşını kaldırıp ‘bırak git’ dese hiç düşünmeden bırakır giderim.

“YALAKALIK YAPAYIM GİBİ HUYUM YOK”

***Bunu niçin söylüyorsunuz? Sadakatinizi göstermek için mi?

-Tabii ki sadakatimiz var ama benim öyle koltuğa yapışayım, gitmeyeyim, yalakalık yapayım, birilerini araya sokayım gibilerinden bir huyum yok. İşimi düzgün yapmaya çalışıyorum. Cumhurbaşkanımız git derse koltuğa yapışmam.

“HALİS AYGÜN İYİ BİRİDİR”

***Kocaeli Üniversitesi’nin bünyesinden bir isim olan Fen Edebiyat Fakültesi eski Dekanı Prof. Dr. Halis Aygün, ÖSYM Başkanlığı gibi büyük bir kurumun başına geçti. Bu size ne hissettirdi, gurur duydunuz mu?

-Tabiki gurur duydum, bizim içimizden birinin ÖSYM gibi bir kuruma başkan olması üniversitemiz açısından da önemli bir iştir. Halis Aygün iyi biridir, işini de düzgün yapar. Ben kendisini severim. Hala da gelir gider, sık sık görüşürüz.

“HERKESİN TELEFONUNU AÇARIM”

***Sosyal medyayı çok iyi takip ediyorsunuz, öğrencilerle gündemin nabzını iyi tutuyorsunuz. Öğretim üyeleri de öğrenciler kadar size kolay ulaşabiliyor mu?

-Herkeste telefonum var, herkesin de telefonunu açarım. Hatta bazısı mesaj atar. Pandemi nedeniyle artık online görüşüyoruz. Dekanla işini çözmeden bana gelenleri kabul etmiyorum ‘Git dekanınla işini çöz’ diyorum çünkü ben dekanlara müdahale etmiyorum. Hiçbir dekan da bunu diyemez. Ben her şeye karışırsam 4 bin akademisyeni nasıl yönetebilirim?

***Bazı dekanların da size günlerce ulaşamadığı söyleniyor ama…

-Onu kim demişse yalan söyler, daha yeni yönetim kurulu yaptık. Devamlı görüşüyoruz 24 saat telefonum açıktır. Dekan benim fakültedeki elim kolum.

“BAŞKAN BİZİM BAŞKANIMIZ”

***Bir hekim olarak sizi beyaz önlükle görmeye devam ettik. Rektörlükle birlikte hekimliği de sürdürdünüz. Yoğun da yapıyorsunuz. Bu sizin rektörlük işlerinizi aksatmıyor mu?

-Hekimliği aktif yaparsan becerin üst seviyede kalır. El becerini kaybettiğin an sıfıra dönersin. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Cevdet Erdöl benim üniversiteden arkadaşım, ranza arkadaşım. Kendisi 3 dönem vekillik yaptı, beyefendinin doktoruydu. Onun bana nasihati ‘Abi ne olursan ol doktorluğu bırakma’ oldu. İşlerimi aksatmıyor sadece benim kendimden gidiyor zaman. Dinlenme vaktimi orada harcıyorum. Tıp Fakültesi’ne önem veriyorum diye bazıları eleştiriyor ama Tıp Fakültesi sadece ders anlatılan, öğrenci yetiştirilen bir yer değil orası hizmet sektörünün de olduğu bir yer. Gece yarısı da hocaları aramakla geçiyor. Gece yarısı Sefa Sirmen’i kimse Gölcük’ten buraya yoğun bakıma alamaz yer yokken. Aradım rica ettim ‘Başkan bizim başkanımız, bu kentin başkanı’ dedim. Bu işleri de ihmal etmiyoruz.

“BİR DAHA BENİM ALANIMA GİREMEZ”

***Altı yıllık rektörsünüz ve iki yılınız kaldı. Bir muhasebe yaptınız mı, keşkeleriniz var mı, hala öfkeleriniz, hesaplaşmanız var mı? Size herkesin rektörü diyebilirler mi?

-Kinim ve hesabım yok ama hainlik yapanları kendi alanıma sokmuyorum. Ben tasavvuf inancı olan bir insanım gönül insanlığını daha ön plana çıkartıyorum. Birinden iyilik görmüşsem asla unutmam. Kötülük edenlere kötülük yapmamışımdır ama bir daha benim alanıma giremez.

“RAHAT UYUYORUM”

***‘İyi ki rektör olmuşum’ diyor musunuz?

-Yok ‘Keşke rektör olmasaydım’ dediğim çok oldu. Muayenehanem vardı, işlerim iyiydi. Ama şu anda da iyi ki olmuşum diyorum. Bu kadar bina, bu kadar yapılanma olmayabilirdi bu dönemde. Yani o kadar kolay olmazdı. Bu FETÖ döneminde basiretsiz, kapasitesiz insanlar yüzünden çok insanın canı yanardı. Bir dedikoduyla hayatı biten insanlar oldu. Burada herkes tek tek elekten geçirildi. Açığa aldım, mahkemeden dönemeyenleri gönderdik. Dönenleri de ayrımcılık yapmadan görevine verdim. Bu yüzden de soruşturma geçirdim ‘FETÖ’cüleri koruyor’ falan dendi. Ben doğru inandığımı yaptım o yüzden kafamı yastığa koyar koymaz uyuyorum.

“İŞİ DÜŞER DİYE KÖTÜ HABER YAPMAZ”

***Keşke olmasaydım dediğiniz anlar hangisiydi?

-En samimi olduğunuz insanlarla küsebiliyorsunuz. Ben doktorken herkes ‘Hocam, hocam, hocam’ diye geliyor. Normalde doktor olsam işi düşer diye gazeteciler kötü haber yapmaz.

“PARAYLA PULLA İŞİMİZ OLMAZ”

***Üniversitede yapılan ihaleleri sormak istiyorum. Aynı kişiler etrafında döndüğü söyleniyor. Bu tesadüf mü?

-Bizim ihalelerde hiçbir şaibe duyamazsınız. Bizim parayla pulla işimiz olmaz. Eskiden 4 milyon olan ihaleleri 2.5’a yaptık, devlete çok para kazandırdık yani. Ulaşımlarda çok sıkıntılar oldu ama kuru gürültüye pabuç bırakacak değiliz. Teknopark binasını Recep Ekşi yapıyordu. Sanayi Bakanlığı 2016’nın fiyatlarını veriyor 2019 yılında. Ya kardeşim adam buranın insanı, demir çimento 3 katı artmış sen 3 sene önceki fiyatla yaptırırım diyorsun. Adam zarar etti keşke etmeseydi. Yeniden ihaleye çıktık. Biz devletin tarafındayız. Recep Ekşi’yi de severim tanıdığım bir insandır ama devletin tarafında durmak zorundayız. Adam mağdur oldu 1.5 – 2 milyon zarar etti, yetkim olsa da hak ettiği değerden verebilsek. Bazen devlette aksi adamlar olabiliyor. Erken ödeme yapmasak bitmeyecek binamız var.

HARUN YILDIZLI DA İNŞAAT YAPIYOR

***CHP İl Başkanı Harun Yıldızlı da üniversiteye inşaat yapıyor, değil mi?

-Yapıyordu evet. Baktırdım, orada bir engel yok o da alıyor. İhaleler çok açık yapılıyor. Ekap’tan giriliyor zaten, kazanan alsın. Dün 30 milyonluk yemek ihalesi olmuş, en iyi teklifi veren almış. Geçen ulaşımla ilgili sektörden bir firma sahibi ‘Hoca bize gıcık mı?’ falan demiş. ‘Kardeşim öyle bir şey yok ben niye gıcık kapayım?’ dedim. Ben devletin yanındayım. Benim 2.5 milyon param var, araştırmasını yapmışım 2.5 milyona olur bu iş diyorlar. Sen 3.5 milyon dersen bunu alamazsın. Çaresiz mi kaldım? Personele kart dağıtırım belediyeyle konuşup. O saatlerde otobüsü arttırırım ama yine de o devletin 1 milyon fazlasını sana vermem. Çünkü orada tüyü bitmemiş yetimin hakkı var. Sadettin Hülagü olarak onu harcama yetkim yok yani. Sonra dediğimize geldiler. Sen biraz fedakarlık edeceksin, biz de olduğu kadar yapacağız.

“BU ÇOCUKLAR BENİM DE ÇOCUKLARIM”

***Öğrencilerin yemek ücretlerine zam yapmanız da çok eleştirilmişti?

-Öğrencilerin yemekleri biz geldiğimizde 2 liraydı, bana ‘Yemek 3.5 TL olması lazım’ dediler çünkü 3 senedir Sezer Hanım zam yapmıyormuş. Bir sene 2 liradan verdik sonra 1.5 TL’ye indirdim, bütçeden para aktardım. Sonra bana ‘Sayıştay’dan sorgu çıkar’ dediler. Bir daha 2 lira yaptık kıyamet koptu. Bir sene önce 2 liraya yiyordunuz ya sonra 2.5 TL yapınca ‘Vay yüzde 25 zam yaptı’ dediler. Şu anda yemek ihalesi 12-13 liradan aşağı değil. Yemek 7 TL’den 12 TL’ye çıktı ben 50 kuruş arttırdım. 4 lirası devletten geliyor, bütçe aldık. Öğrencinin bir kere yemek yeme hakkı var. Bir öğle bir akşam, yanında bir misafiri getirince 9 TL’ye yiyecek. Sonra da ‘Hoca yemeği 9 TL yaptı’ diyorlar. Ya ben niye öyle bir şey yapayım? Bu çocuklar benim de çocuklarım vicdanım el verir mi?

“AŞI, BİRAZ DA ŞANS MESELESİ”

***Hocam bir de bu aşı mevzuu var. Bilmiyorum burada sizin fonksiyonunuz ne olacak ama sorumlu tutulduğunuzda aşı geldiğinde üniversitede hakça bir düzen yapabilecek misiniz?

-Bu işle Sağlık Bakanlığı ilgileniyor. Herkes kendi sicil numarasına göre aşı vurulabilecek. Biz aşı programına gönüllü olduk. Yüzde 50 şans vardı ya aşı ya plasebo ama bize aşı düştü. Emniyet Müdürü’yle MİT Başkanı’na yaptırdım onlara su çıktı hatta bana takıldılar ‘Hocam aşıyı kendinize suyu bize yaptınız’ diye. Bizimle alakası yok Almanya’dan geliyor. Kapalı kutu halinde oluyor, sıradan alıp yapıyorlar, şansına ne çıkarsa. Biz de aşı yaptırdık kanımızda antikor olduğu çıktı. Antikor olunca bize aşı çıktı diyoruz. Ben eşime, oğluma, kızıma, gelinime Çin aşısı yaptırdım. Onda da yüzde 70 aşı, yüzde 30 plasebo çıkma şansı var. 3 aşının 2’si gerçek aşı, oğlana yaptırdık hiç antikor oluşmadı. Hanım ve kızda oluştu, biraz da şans meselesi.

CUMHURBAŞKANIYLA ŞEHİRLE İLGİLİ KONUŞTUK”

***Cumhurbaşkanı’yla ne sıklıkla görüşüyorsunuz? Üniversitenin bulunduğu noktayla ilgili bir fikri var mı? Gidişatınızdan memnun mu?

-Arada konuşuyoruz bugüne kadar olumsuz bir şey söylemedi. En son Ahmet abinin ( Erdoğan) vefatında konuştuk baş sağlığı için aradım. Aşıyla ilgili bilgi verdim. Buraya açılışa geldiğinde özel kalem müdürü beni çağırdığını söyledi o zaman şehirle ilgili de 40-45 dakika konuştuk. Genellikle üniversite hakkında bilgi verdim. Bizi ailece sever, biz de onu severiz. Hereke’ye torunları ziyarete geldi. Hatta oğluma altın takmıştı çerçevelet sakla demiştik.

***Çeyrek mi, tam altın mı taktı?

-Tam altın taktı sağ olsun. Cumhurbaşkanı gerçekten gönül insanı, çok duygusal bir insan. Vefalı biri.

“MİLLET BİZİ VICIK VICIK YAĞLIYORUZ SANIYOR”

***Oğlunuzun Cumhurbaşkanlığına bağlı Kamu Diplomasisi Bilim Kurulu’na alınması da bir vefa mıydı? Sizin oğlunuz olmasaydı da keşfedilir miydi?

-Bana onu Fahrettin Altun söyledi. ‘Hocam Taha’nın doktorası İngilizcesi var Bilim Kurulunda görevlendirmek istiyoruz. Bir de kamu diplomasisiyle ilgili bir kurul var oraya da almak istiyoruz’ dediler. Ben de bir baba olarak gurur duyacağımı söyledim. Fahrettin Bey, cumhurbaşkanımıza da sormuştur zaten. Onun dışında benim oğlumla ilgili öyle bir isteğim olmadı, öyle bir şey de söylenmez zaten. Millet bizi vıcık vıcık herkesi yağlıyoruz falan zannediyor ama öyle bir şey olamaz. Ayrıca benim oğlum eğitimsiz bilimsiz bir adam da değil. Orada birikimiyle faydalı olmaya çalışacak ve bunun için tek bir kuruş almayacak. Zaten CHP kanadından da kimse dile getirmedi. Bir Zafer Mutlu birde her şeyi eleştiren o gazeteciler. Aslında onların konuşmaya hiç hakkı yok.

“REKTÖRLÜKTE DAHA SERTSİN DİYORLAR”

***Birinci dönemin sonunda Rektör atamasında Cumhurbaşkanı sizi görevlendirmeyecek diye endişe duydunuz mu?

-Hayır hiç duymadım. Ben ikinci atamada bile ‘Beni atamazsanız alınganlık, kırılganlık etmem’ dedim. ‘Sen işine bak, bunları mı kafana takıyorsun?’ dedi. Bizim böyle koltuğa yapışmış gibi bir durumum yok. Bugün geri dönsem hastalarımla alakalı olacağım. Zaten beni hastanede görenler yüzümün güldüğünü, rektörlükte daha sert durduğumu söylüyorlar.

***Sayın Hocam bizi kırmayıp söyleşimize katıldığınız için çok teşekkür ederim. İnşallah üniversitenin başarı hikayelerini daha çok yazarız.

Ben de çok teşekkür ederim Aysun Hanım. Benim yerel basına bakışım ortada. Çok güzel bir basına sahibiz. Eleştiriler elbette olacaktır. Nihayetinde burası hastanesiyle birlikte hizmet sektörü aynı zamanda. Önemli olan yapıcı eleştiriler olması. Bu anlamda ben de başarılarınızın devamını diliyorum.

Röportajın ilk bölümü için tıklayınız