Canımız pahasına adalet arıyoruz

Arzu Yalçın

Arzu Yalçın

Tüm Yazıları

Dün Gebze’de çok acı bir olay yaşandı. İstanbul Barosuna kayıtlı meslektaşımız Av. Ersin Arslan, Gebze Sultan Orhan Mahallesi’nde gitmiş olduğu bir haciz işlemi sırasında borçlu şahıs tarafından silahla vurularak öldürüldü.

Benim hukuk fakültesine başladığım 1994 yılında dünyaya gelmiş, henüz 27 yaşında genç bir meslektaşımızdı. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş, 2019’da mesleğe başlamıştı. Fakülteyi üniversite sınavında ilk 4000’e girerek kazanmıştı.

Belli ki idealist, zeki, çalışkan bir gençti. Peki ne oldu? 10.000 TL lik bir dosya borcunu tahsil için gittiği haciz işlemi sırasında önce borçlunun hakaretine uğradı, bunu tutanağa geçirtmek isteğince daha da sinirlenen borçlunun kurbanı oldu. Başına gelenler o gün oraya giderken aklına gelmemişti…

Canımız pahasına adalet arıyoruz

Avukatlık serbest bir meslek olmakla birlikte aynı zamanda bir kamu görevidir. İlk başınız sıkıştığında, herhangi bir hukuki veya ailevi sorunda, alacağınızı tahsil edemediğinizde, işten atıldığınızda, can güvenliğiniz tehlikedeyse, fiili, maddi veya manevi bir tehdit, hakaret veya saldırıya maruz kaldıysanız ilk başvurduğunuz kişi avukatınızdır. Avukat her türlü sorununuzu hukuken değerlendirip, resmi mercilere, mahkemelere taşıyarak hak ve hukukunuzu koruyan kişidir.

Vatandaşın can, mal ve özgürlüklerinin güvenliği devletin teminatında ise de; haklarınızın ihlali halinde sizin yanınızda sadece avukatınız olacaktır. Ayrıca avukatlar temel hak ve özgürlüklerin en tabi savunucuları bu toplumun öncüleri, düşünen okuyan, yazan, duyarlı ve cesur kişilerdir.

Bugün TBMM’ye bakın, milletvekillerinin 1/5’ inin avukat olduğunu görürsünüz. Partilerin 5 grup başkanvekilinden 4 ü avukat.

Bu rakamlar tesadüf değil, avukatlık çok yönlü bir meslek olup, vatandaşı yeri geldiğinde devlete karşı koruyan güç, yasaların hazırlanmasının temel taşı ve uygulamadaki sorun ve hataların bilincinde olan kişilerdir.

Özellikle son yıllarda mesleğin toplum içinde saygınlığı düşmeye, meslek itibarsızlaştırılmaya başlandı. Bunun temelinde avukatın sebebiyet vermediği ama avukatın vebali imiş gibi görünen adalet sistemindeki ciddi sorunlar, geciken adalet veya pek çok hatalı kararlar var.

Devletin içindeki sızma ve FETÖ yapılanması adalet sistemine de sirayet ederek, yargıyı her türlü baskıya ve etkiye açık hale getirdi. Adalete olan inancın giderek zayıflaması ve hukuksuz uygulamaların da etkisiyle vatandaş hukuk sistemindeki tek muhatabı olan avukatına şüpheyle bakmaya, sevgi ve saygısını yitirmeye başladı. Başına gelen kötü olaylardan avukatı sorumlu tutmak en kolayıydı.

Biz avukatlar hiçbir dosyanın tarafı, alacaklısı, borçlusu değiliz. Uzun ve zorlu bir eğitim sürecinden geçerek onlarca sınav, uykusuz geceler, korkular, zorluklardan sonra hak ve hukuk arayışında mesleğini yapmaya çalışan sizin içinizden birileriyiz.

Kiminin babası, esnaf, çiftçi, işçi, kimi memur çocuğu bir öğretmen yada polisin evladı…

Herkesin bir hikayesi var yitip giden Ersin arkadaşımız gibi…

Bizim de anne babalarımız çok emek vererek bizi okutup bugünlere getirdi.

Ayrıca bizim avukat olarak misyonumuz yaşadığımız toplumda adaletin tecellisini sağlamak, vatandaşın hak ve hukukunu koruyup kollamak…

Bu iş o kadar kolay değil elbette. Siz bir davanızı avukatınıza teslim ettiğinizde o dava artık bizim işimiz ve derdimiz olur. Avukat derdi parayla satın alır! Ama çoğu kez aldığı vekalet ücreti herkesin gözüne batar. Danıştığınız konuda size doğru yolu gösterebilmek için yıllarını veren avukata danışma ücreti çok görülür.

Avukatın hasım gibi görüldüğü, işini yaparken hakarete, tehditlere maruz kaldığı, baskı altına alınmaya çalışıldığı işini her türlü zorluğa rağmen yapmaya çalıştığı bir ortamda mesleğine olan inancı da azalmaya başlıyor. Bütün zorluklarına rağmen bu meslek ancak kendisine saygı, sevgi ve güven duyulduğunda yapılabilecek bir meslektir.

Geldiğimiz noktada canımız pahasına hukuk mücadelesi vermek bizleri yıpratmaktadır. Yargının üçlü sacağından biri olan savunma makamı, avukatların saygın ve güvende olduğu ortamda daha güçlü olacaktır.

Avukatların meslek örgütü olan baroların bölünmeye ve güçlerinin parçalanmaya çalışıldığı bir ortamda; birlik ve beraberlik içinde avukatlık mesleğinin onuru, saygınlığı ve itibarını korumak zorundayız.

Hiçbir koşulda ne haciz mahallinde, ne mahkeme salonunda, ne karakollarda, ne cezaevlerinde, ne de ofislerimizde sırf işimizi yaptığımız için hakaret, tehdit ve canımıza kastedecek saldırılarla karşı karşıya kalmadan işimizi yapmak istiyoruz.

Başımıza mesleğimizi yaparken bir şey geldiğindeyse sahipsiz, yalnız hissetmek istemiyoruz. Arkamızda başta Adalet Bakanlığı olmak üzere Türkiye Barolar Birliği, bağlı olduğumuz barolar ve meslektaşlarımızın olduğunu bilmek istiyoruz.

En azından aynı sıralardan geçtiğimiz hakim ve savcılar biz avukatları meslektaş olarak görüp, bu vakalarda sanıklara gereken cezayı vermedikçe bizler için güvenli çalışma ortamı oluşmayacaktır.

Bu elim hadisenin son olması ve yanlış giden bir şeylerin düzeltilmesine vesile olması dileğiyle tüm meslektaşlarıma ve Av. Ersin Arslan’ın ailesine sabır ve başsağlığı dileklerimi iletiyorum.