Yeni adli yıldan adalet bekliyoruz!

Arzu Yalçın

Arzu Yalçın

Tüm Yazıları

Bugün Eylül ayıyla birlikte yeni adli yılın başlangıcındayız.

Adalet bir memlekette hava gibi su gibi millete lazım olan bir olgudur.

Belki de adalet bir duygudur, her şeyden önce onu kendi vicdanımızda hissederiz.

Sonra en büyük güvencedir,

Yaşadığınız toplumda insanlık onuruna yakışır bir yaşam sürmek için,

Devlette adaletin hakim olduğunu bilmek, hissetmek isteriz.

Adalet bir sistemdir, asla bozulmaması gereken,

Adalet mülkün (devletin) temelidir, duruşma salonlarının duvarında yazılı kalan….

Bir vatandaş ve hukukçu olarak ülkemdeki durumu özetlemek gerekirse; adalet iktidarın etkisinde ve gölgesinde kalınca durumumuz pek de parlak değil…

Her gün haberlere konu olan gündemi işgal eden bir dava veya hukuki olay var.

Öyle ki uzun zamandır bir mafya babasının, Sedat Peker’in ifşa ettiği yolsuzluk, rüşvet, kirli ilişkiler ağını film seyreder gibi seyrediyoruz.

İşin kötü tarafı olaya el koyması gereken Cumhuriyet Savcıları’ da olayları bizim gibi seyrediyor.

Yıllardır FETÖ denen hain örgüt adalet de dahil devletin her birimine sızmış, bir örümcek ağı gibi tüm mekanizmaları ele geçirmiş, temizle temizle bitmiyor.

Ancak bu temizlik dip köşe değil yüzeysel, halının altını kaldırınca bütün pisliğin orda durduğu görünüyor!!!

Sedat Peker son olarak eski SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu ve onun kız kardeşi olan Ak Parti Erzurum milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun boşanma aşamasında olduğu eşi Ünal Ban’la ilgili ifşaatlarda bulundu.

Eski SPK Başkanı, Bank Asya’nın yıllarca genel müdürlüğünü yapıyor ama FETÖ’yle bağlantısı olup olmadığı bile irdelenmemiş ki SPK gibi bir kuruma Başkanlık görevine getirilmiş,

Kız kardeşi milletvekili ama kurduğu danışmanlık şirketi üzerinden kestiği faturalar yıllık 200-300 bin TL olduğu halde elden kocası Ünal Ban’a 2,5 milyon dolar para verdiğini söylüyor ve bunun kaynağını açıklayamıyor,

İş insanı olan Mine Tozlu Sineren bu ekibin ve bir Cumhurbaşkanlığı Danışmanı’nın kendisinden rüşvet istediğini doğruluyor,

Bir üniversitede hoca olan Ünal Ban’ın hatrı sayılır serveti var. Bunu da milletvekili eşinin ona açtığı boşanma davasında talep ettiği 70 milyon TL tutarındaki tazminat talepli boşanma dava dilekçesinden öğreniyoruz!

Kavga o kadar büyük ki milletvekili olan kadın kocasına bıçak çekiyor, paraları kaptırdığı için kullanıldığını iddia ediyor,

Gel gör ki bu iddialarla yer yerinden oynaması gerekirken,

Vekilin istifası beklenirken;

Bütün bunlar olurken;

Gündemde şarkıcı Gülşen’in aylar önce söylediği bazı haddini aşan sözler yüzünden mahkemeye sevk edilmesi ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan tutuklanması vardı.

Gülşen kendi ekibindeki bir müzisyene konserinde imam hatip mezunu olması nedeniyle “sapıklığı ordan geliyor” şeklinde soğuk ve sevimsiz bir şaka yapıyor. Bu görüntüler ortaya çıkınca toplumun önemli bir kesimi bundan rahatsız olup tepki gösterince, tutuklanması yönünde kamuoyu baskısı oluşuyor.

Suçun kanuniliği ilkesi gereği işlenen suçun kanundaki haline bakmak gerek;

TCK 216/2 de “Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” düzenlenmesi yer alıyor.

Cezanın asgari haddi ve azami haddine bakıldığında tutuklamayı gerektiren bir yasal durum söz konusu değil, hatta yargılama sonunda hapis cezası alması da mümkün görünmüyor.

Buna rağmen kamuoyu baskısı ile bir kişinin tutuklanması ve sonra da ev hapsi ile salıverilmesi kişiye özel hukuk uygulaması yapıldığının örneğidir.

Gülşen hakkında jet hızıyla yapılan soruşturma ve tutuklamanın hukuka uygun olmadığı kanaatindeyim.

Bu söylemden alınan, gücenen kendisine tazminat davası açabilir, hakkında suç duyurusunda bulunabilir, buna hiçbir engel yok.

Kaldı ki sözlerini hiçbir şekilde tasvip etmiyorum, haddini aşan sözler,

Ama kişiye ve duruma özel tutuklama kararının fazla kaçtığını, Gülşen’in tutuklanmasının sadece bu sözlerinden kaynaklanmadığını düşüyorum.

Bir süredir sahnedeki giyimi kuşamı, hal ve hareketleri, söylemleri toplumun bir kesimini rahatsız etmekteydi.

Gülşen’in sahnesi herkese açık değil ki, isteyen para verip izler, istemeyen hiç görmez yüzünü, duymaz sesini olur biter.

Asıl mesele hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına varan baskılar,

Gündem olması gereken daha önemli gerçeklerin ve yolsuzlukların başka olay ve kişilerle, gündemlerle üzerinin kapatılmaya, unutturulmaya çalışılması…

Kimse işin bu yanını göz ardı etmesin…

***

Yeni adli yılda;

Güçlünün değil haklının kazandığı,

Adaletin terazisinin doğru tarttığı,

Hiçbir kimsenin ya da gücün sopası olmadığı,

Başta kadına karşı işlenen suçlar ve cinayetler olmak üzere,

Ekonomik, sosyal, sınıfsal adaletin sağlandığı,

Gerçek adaletin toplumun her alanında ve kesiminde hakim olduğu günlerin gelmesi tek temennimdir.