Gebze’deki kadınlar: Mücadelede kararlıyız!

Gebze Kadın Platformuna üye kadınlar 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dayanışma ve Mücadele Günü vesilesiyle yaptıkları yürüyüş ve basın açıklamasında, “Şiddetsiz, eşit özgür bir yaşam için mücadelede kararlıyız!” denildi

Gebze’deki kadınlar: Mücadelede kararlıyız!

25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dayanışma ve Mücadele Günü vesilesiyle Gebze Kadın Platformuna üye kadınlar bu akşam yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdiler. Gebze Eskiçarşı sonunda toplanan kadınlar buradan sloganlar eşliğinde Gebze Kent Meydanı’na kadar yürüyüş yaptılar. Yürüyüşün ardından basın açıklamasını Eğitim-Sen Kocaeli 2Nolu Şubesi Kadın Sekreteri Alev Çalımbay ve Smart Solar işçilerinden Birgül Ünsal yaparak, “25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde Mirabal Kardeşler diktatörlüğe karşı mücadele yürüttükleri için katledildi. 25 Kasım, onların anısına Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü ilan edildi. Mirabal kardeşlerin kararlılığını, direncini, mücadelesini bugüne taşıyoruz. Erkek devletin şiddetine, erkek egemenliğine, savaşa, sömürüye, yoksulluğa karşı yaşamı savunuyoruz! Barış, emek, eşitlik ve demokrasi mücadelesini yükseltiyoruz: şiddetsiz, eşit özgür bir yaşam için mücadelede kararlıyız! diyoruz.

“Dilovası’ndaki katliamla giriyoruz”

Bu 25 Kasım’a, siyasal iktidarın toplumu sermayenin ihtiyaçlarına göre dizayn eden, ucuz ve güvencesiz işgücünü kalıcı hale getiren politikalarının en ağır sonuçlarından biriyle, Dilovası’ndaki katliamla giriyoruz. İkisi çocuk yaşta olmak üzere altı kadının hayatını kaybettiği bu katliamda yaşamını yitirenleri saygıyla anıyor, ailelerine ve dostlarına sabır diliyoruz. Ne kaza ne kader ne fıtrat! Tüm iş cinayetlerinde olduğu gibi, Dilovası’ndaki katliamın sorumlusu emekçilerin güvenli ve güvenceli yaşama hakkını hiçe sayan düzendir. Bizler bu çürümenin sürdürülmesine razı değiliz. Bu düzenin değişmesini, iş cinayetlerine neden olan güvencesiz, kayıt dışı istihdamın son bulmasını ve tüm sorumluların hesap vermesini istiyoruz. Birçok kadın istihdama erişemiyor. İstihdama erişebilenler de evlerinde, sokaklarda, işyerlerinde, yaşamın her alanında şiddetle ve tacizle karşı karşıya bırakılıyor:

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı 2002’de yüzde 25 olan kadın istihdam oranının bu yıl yüzde 32’e çıktığını müjdeliyor. Kadınların istihdama katılımı arttı diye açıklamalar yapıyor Çalışma bakanı.

“Çalışmak zorunda bırakılıyor”

DİSK-AR verilerine göre ise kadın işsizliği yüzde 39,4. Yani kadınlar işsiz ve istihdama erişemiyor. İstihdama erişebilenlerin ne kadarının güvencesiz, esnek, yarı zamanlı ve düşük ücretli işlerde istihdam edildiği ise açıklanmıyor. Başta kadınların esnek, örgütsüz, güvencesiz, düşük ücretle çalışması sermaye iktidarı olan AKP- MHP tarafından büyütülürken, Orta Vadeli Program ile bizzat uygulanıyor! Kamusal hizmetler özelleştirmelerle tasfiye edilerek sermayeye devredilirken, bakım emeği de kadınlara yükleniyor. Kadın istihdamını artırmaya yönelik olduğu söylenen politikalar, bakım emeğinin doğal olarak kadınlarca ücretsiz olarak karşılanacağı bir ‘aile’ anlayışına göre planlanıyor. Bu planda merkezi bütçeden kadının payına günde yalnızca 51 kuruş düşüyor! Ev içi emek, bakım emeği, yeniden üretim emeğini üstlenmek durumunda kalan kadınlar, düşük ücretli, güvencesiz, esnek ve yarı zamanlı işlerde çalışmak zorunda bırakılıyor. Veriler, raporlar ve medyadaki haberler erkek şiddetinin artmakta olduğunu ortaya koyuyor.

“Mevcut yasaları ise uygulamıyor”

2024’te en az 394; 2025’in ilk dokuz ayında ise 290 kadın öldürüldü. Bu kadınların 184’ü aile içinde, 47’si kamusal alanda, 12’si işyerinde katledildi. Kadın çalışanların yüzde 45’i son bir yılda şiddete uğradığını söylüyor. Kadınlar katlediliyor. Her fırsatta kadına yönelik şiddetle mücadeleye kararlı olduğunu söyleyen iktidar ise şiddeti, tacizi, kadın cinayetlerini önlemeye, engellemeye yönelik anayasanın ve uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmiyor, mevcut yasaları ise uygulamıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama hedefini esas almayan politikaların, erkek şiddetinin sürmesine aracı olacağını defalarca söyledik. İstanbul Sözleşmesine dönülmesinin, ILO’nun 190 sayılı sözleşmesine taraf olunarak sözleşmenin yürürlüğe girmesinin, şiddeti engelleme yolunda önemli bir adım olduğunu kim bilir kaç kez yineledik. Kamuda toplu sözleşme süreçlerinde masada ve heyetlerde sorunlarımızın ayrı başlıkta ele alınması talebini yükselttik. Ama tüm çağrılarımıza rağmen şiddetle mücadelede bağlayıcı ulusal mekanizmaların gereği yerine getirilmiyor. Haksız tahrik, iyi hal indirimleriyle, failler cezasız bırakılıyor.

“Haklarımız hedef haline getiriliyor”

Şiddete maruz bırakıldığımız yetmiyormuş gibi, hukuksuzluğun ve cezasızlığın yaygınlığına karşı gerçek adalet mücadelemiz kriminalize ediliyor. Toplumsal cinsiyet kavramının kendisi düşman haline getiriliyor, iktidar toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi yürüten kadın ve LGBTİ+ örgütlerini toplumsal yapıyı bozmakla itham ediyor. Her gün yeni yasa teklifleriyle, yeni ‘paketlerle’, kazanımlarımız, ifade özgürlüğümüz, örgütlenme hakkımız tırpanlıyor. Hutbelerle, demeçlerle, yasalarla yaşam biçimlerimiz, örgütlü mücadelelerimiz, kılığımız kıyafetimiz, haklarımız hedef haline getiriliyor. ‘Ailenin kutsallığı’ söylemiyle tek tip bir yaşam dayatılıyor; bu anlayış şiddeti meşrulaştırıyor, eşitsizliği derinleştiriyor! 2025 yılı, ‘aile yılı’ ilanıyla başladı. Kadınlar yine ve yeniden ‘ailenin taşıyıcısı’ ve ‘çocuk doğurarak’ sermayeye ucuz işçi üreten bir varlık olarak tariflendi. Erken evlilik ısrarı yeniden üretildi. Aynı dönemde Diyanet, kadınların miras hakkını yok sayan açıklamalar yaparak, eşitlik anlayışının iktidar nezdinde nasıl reddedildiğini açıkça ortaya koydu.

“Şiddet tehdidi altında yaşamak istemiyoruz”

Kadınlara tüm yıl boyunca ‘aile yaşamı ile uyumlu iş’ vaat edildi. Ancak bu vaatlerin gerçeği; yarı zamanlı, esnek, güvencesiz, düşük ücretli ve emeklilik hakkı olmayan bir çalışma rejimiydi. Bugün kadınların demokrasi talepleri her zamankinden daha acil. Yıllardır devam eden çatışmalar son buldu. Barışı konuşmaya başladık ancak iktidarın demokratikleşmenin önüne geçen saldırgan politikaları devam ediyor. Seçme ve seçilme hakkı gasp ediliyor, seçilmiş belediye başkanları tutuklanıyor, belediyelere kayyum atanıyor, yürütülen operasyonlarla yerel yönetimler yetkisiz kılınıp, çalışmaz hale getiriliyor. Kalıcı bir barış demokratikleşmeye dönük adımların atıldığı, anti demokratik uygulamalardan vazgeçildiği koşullarda mümkün olacaktır. Kadınlar olarak barış içinde demokratik bir ülkede bir arada yaşama talebimizde ısrarcıyız! Ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun bırakılmayı, yoksullaşmayı, güvencesiz- kayıt dışı çalıştırılarak sömürülmeyi, dünyanın bakımı da dahil tüm bakım yüklerini karşılıksız olarak yüklenmek zorunda görülmeyi, şiddet tehdidi altında yaşamayı reddediyoruz.

“Her alanda mücadelemizi büyüteceğiz”

Biz Gebze Kadın Platformu olarak, şiddetsiz, eşit, özgür, barış içinde; emeğimizin değer gördüğü demokratik ve laik bir ülkede yaşamak istiyoruz! Ataerkiye, kapitalizme, savaşa ve şiddete karşı, ‘Şiddetsiz, Eşit, Özgür Bir Yaşam İçin Mücadelede Kararlıyız!’ şiarıyla erkek şiddetine karşı yaşamı yeniden kurmak için örgütlenmeyi ve dayanışmayı yükselteceğiz!

Her alanda mücadelemizi büyüterek işyerlerinde, sokaklarda, yaşamlarımızda emeğimize ve özgürlüğümüze yönelen her türlü şiddete karşı sözümüzü örgütleyeceğiz. Grevlerinin 35. gününde olan ve direnişlerine ilk günkü kararlılıkla devam eden Smart Solar işçilerinin yanında olacak; kadın emeğini zamma değer bulmayan patrona karşı tüm alanlarda ses yükselteceğiz. Şık Makas’tan, Digel Tekstil’e, Temel Conta’dan Sag Hidrolik’e, Özel Okmeydanı Hastanesi’nden, Swatch’a insanca yaşam için, eşit ve özgür bir yaşam için ipi en önde göğüsleyen emekçi kadınlara omuz vereceğiz. 2019’dan bu yana devam eden Cizre’deki istismar davasında sanığın lehine verilen karara karşı davanın takipçisi olacağız. Rojin Kabaiş’in katledilmesine dair süreci takip edecek, Rojin nezdinde şiddete maruz bırakılan tüm kadınlar için gerçek adalet talebimizi yükselteceğiz” diye ifade ettiler.