Yaşamaya sürgün müyüz?
Rutinlerin önemli olduğunu bilecek yaştayım. Birçoğunu isteyerek kurdum; iyi de geldi. Ama bazı günler, en çok iyi gelen şeyler...
Rutinlerin önemli olduğunu bilecek yaştayım.
Birçoğunu isteyerek kurdum; iyi de geldi.
Ama bazı günler, en çok iyi gelen şeyler bile bunaltıcı olabiliyor.
Sabah alışkanlıklarımı yerine getirirken kendimi iyi hissediyorum; fakat bazen o huzur fazla tanıdık, kısıtlı, yetersiz geliyor.
O anlarda içimi bir his sarıyor:
“Başka bir yerde olmam gerekiyor…”
Rutin bir yandan konfor, diğer yandan aynı konforun içinde çürümek de mümkün.
Hem kaçmak istiyorum hem kalmak.
Hem genişlemek istiyorum hem küçülmek.
Bu da böyle bir durum…
Şehir büyük ama yetmiyor.
Belki de büyüklüğü, bir çerçevenin içine sıkışmış olmasından.
Zihin aradığı kadar uyarılmıyor; sokaklar aynı, yüzler aynı, sesler bile artık tekrar gibi.
Ama genişlese?
O da başka bir kaos…
Çünkü genişlemek, daha çok bilmek, duymak, görmek demek.
Ve insan bazen dar alanda değil, fazlalığın içinde de kayboluyor.
Kaybolmayı da bilmiyoruz aslında.
Güvenli sınırlar içinde, boynumuzda görünmeyen iplerle yaşamaya sürgünüz.
Birilerinin kararlarına göre dizayn ediliyoruz.
Hoşumuza gitmeyen gidişatın içinde, iyi gelebilecek etkinlikler yaratmaya çalışıyoruz kendimizce.
Boğulmamak, tutunmak için!
Bazılarımız için bu daha da zor.
Sorgulayan, düşünen, üreten; ikilikleriyle kaosun içinde kendi dengesini arayanlar için.
Kendini simülasyonun içinde hisseden; her gün benzer döngülerde hayatı ‘ittire ittire’ anlamlı kılmaya çalışanlar için.
Yaşamak güzel şey — içinden düalitesini çıkarmazsanız.
Sanıyorum bu ikilik sadece bana ait değil.
Kalabalıklar içindeki suskun yüzlerin çoğu aynı soruyu taşıyor:
“Kendime ait bir yer var mı?”
Bir yanımız hayatın merkezine akmak istiyor, öteki yanı sessiz bir köşede kendiyle kalmak.
Ne tam bir yalıtılmışlık mümkün ne de tamamen dışa açılmış bir yaşam.
Belki mesele, bu iki ucu tutarak yaşamanın yollarını bulmakta:
Kendine kaçabileceğin sessiz bir oda ama o odanın kapısını aralık bırakacak kadar da dışarıya açık bir kalp…