Bankalarınki faiz de devletinki caiz mi?
Dini dilinizden düşürmediğiniz için aslında bu eleştiri… Din ile devlet işlerini birbirine karıştırdığınız için… Hal böyle olunca faiz de göze batıyor, şans oyunları da alkolden alınan vergi de… Yoksa abesle iştigal olan bir durum...
Dini dilinizden düşürmediğiniz için aslında bu eleştiri…
Din ile devlet işlerini birbirine karıştırdığınız için…
Hal böyle olunca faiz de göze batıyor, şans oyunları da
alkolden alınan vergi de…
Yoksa abesle iştigal olan bir durum yok yani…
“Faiz” yeni türeyen bir şey değil…
Hep vardı, devletlerin borcu da vatandaşın borcu da faize endeksliydi…
Hala da öyle…
Bu faizi sadece bankalar değil, devlet de milletine karşı uygulamakta…
Mesela alınan bir öğrenim kredisinin geri ödemesinde bile faiz var…
Zaman zaman borçlar yapılandırılsa da faiz, refah seviyesi düşük, geçim derdine düşen vatandaşı ağlarına çoktan çekmiş durumda.
Asgari ücrete mahkum yaşamaya çalışan vatandaşın ayın sonunu getiremeyip bir anda çıkan ekstra giderlerine karşı kullandığı kredi kartları bir zaman sonra patlıyor.
Vatandaş, kredi kartının asgarisini ödeyip, tekrar kredi kartına yüklenirken, bunu defalarca tekrarladığı için kartları kapatılıyor…
Sonra ne oluyor borcu, borçla kapatmak için yüksek faizli krediler çekiyor.
Aldığı maaş bu krediyi ödemeye anca yeterken kredi kartına tekrar yükleniliyor, borç tekrar katlanmaya başlıyor.
Bataklığın içinde çırpınan vatandaş, ne yapacağını, bu işin içinden nasıl çıkacağını bilemiyor. Öyle ki bir zaman sonra puanı düştüğü için bankalar kredi de vermiyor, vatandaş eller havaya diyor.
Pek çok intihar, cinayet vakası ile boşanmaların sebebi oluyor faiz…
Asıl sebep ise vatandaşın açlık sınırının altında bir maaşla çalıştırılması.
Ülkemizdeki ucuz iş gücü.
Emeğinin karşılığı hakkaniyetle verilen bir vatandaş neden borç yapsın, neden bu faiz bataklığının içine sürüklensin öyle ya…
***
Bakın, AKP’nin akıl hocalarından kabul edilen, yakınları hep önemli mevkilere gelmiş, Atatürk karşıtlığı ile bilinen, Kocaeli’de ikamet eden ve oğlu AKP Kocaeli Milletvekili olan Rize eski Belediye Başkanı ve Milletvekili Şevki Yılmaz bile faizle ilgili sürekli hükümeti uyaran paylaşımlar yapmakta.
Bozuk saat bile günde 2 defa doğruyu gösterir misali…
Olayın dini boyutunu da ekonomik, toplumsal boyutunu da ele alıyor Şevki Yılmaz…
Faizin dinimizde yeri yok malumunuz.
İslamiyet’te faiz caiz değil…
Faizli borç almak da faiz ile borç vermek de haram kabul edilir…
Şevki Yılmaz, faizi “Yahudilerin Yahudi olmayanlardan aldığı kölelik vergisi!” olarak tanımlıyor.
Şevki Yılmaz, yine bir yazısında “Evet, faiz; ekonomileri çökerten, yuvaları yıkan, hastalıkları artıran, günahları çoğaltan, iktidarları alaşağı eden ve devletleri tarihten silen velhasıl önüne kattığı her şeyi yok eden, dünyamızı da ahiretimizi de cehenneme çeviren bir tsunamidir!
Ana yasamız ve ana hayat yasamız Kur'an-ı Kerim’de tam bir sahife faiz tsunamisinden bahsedilir! Cana kıymakla insanların açlığına işsizliğine ve yoksulluğuna sebep olmak terör suçu olarak zikredilir! Faiz terörüyle, silahlı terör Allah’a harp olarak ifade edilir!” diyor…
Yazılarında, paylaşımlarında faize savaş açan Şevki Yılmaz’ın son önerisi ise olayın dini değil ekonomik ve psikolojik boyutu ile ilgili…
“Faiz düşürülmeden, iflas eden işverenin, işten çıkarılan işçinin feryadını durduramayız. Tedbir alınmazsa faiz tsunamisi mutfaklarımızı vurmaya devam eder. Uyarıyorum, sessiz yığınları kızdırmayalım! Faiz tusunamisi ile devrin Abdulhamid'ine sandık suikastı yaptırtmayalım!” ifadelerini kullanıyor Şevki Yılmaz…
***
Vatandaş, yüksek faize rağmen bu kredileri çekmek zorunda kalıyor. Bir çıkış noktası bulamadıklarından kredilere, kredi kartlarına sarılıyor. Elinde olmayanı harcayıp, borç batağına saplanıyor. Yani faiz kullanmak harammış, değilmiş bakma lüksü yok.
Şevki Yılmaz, olaya her iki yönünden de doğru yaklaşmış ancak insanların bu kredilere sarılmasının ana sebebi olan, hakkaniyetsiz, adaletsiz maaşlardan söz etmemiş. Grev yapılmasını OHAL ile engellemekle övünenlere ses etmemiş.
Asgari ücreti açlık sınırının altında ya da seviyesinde tutanlara bir şey dememiş.
Her olumsuzluğu başkalarına bağlayıp, Cumhurbaşkanı’na sandık suikastı yapılacağını öne sürerek gündem saptırmış. Yoksa faiz ile ilgili sözlerine diyecek yok.
Hangi ağızdan çıkarsa çıksın doğru, doğrudur…
***
Şevki Yılmaz, uzun bir süredir “Faiz”i diline dolamışken bugün Erdoğan’dan basında “Müjde” diye nitelenen bir açıklama geldi.
Erdoğan, “Bir müjdeyi daha milletimizle paylaşıyorum. Ödeme güçlüğü yaşayan vatandaşlarımızın kredi kartı borçları tek bir çatı altında toplanacak. Vatandaşımız hangi bankaya kredi kartı borcu olursa olsun, ister 24 ay ister 60 ay vade ile Ziraat Bankası’ndan alacağı bu krediyle borcunu kapatacak. Kredi kartı ödeme borcunu ödemekte güçlük çeken vatandaşlarımız mevcut borçlarını ödeyebilmekte kolaylık sağlıyoruz” ifadeleri 1 milyonu aşkın vatandaşı heyecanlandırdı…
Ancak Ziraat Bankası’nda toplanacak olan borçların faiz oranıyla ilgili ayrıntı yok, bu “Müjde” diye nitelenen açıklamanın içinde…
Peki, Ziraat Bankası’nın faiz oranı ne? 24 ay için yüzde 2.35… Yani 20.000 TL’lik ihtiyaç kredisi çeken bir vatandaşın Ziraat Bankası’na dolayısı ile devlete geri ödeyeceği para 27 bin 796 lira. Yani devletin vatandaştan alacağı faiz 7 bin 796 lira.
Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin son verilerine göre 2017 temmuz-2018 temmuz ayları arasında 1 milyonun üzerinde vatandaş kredi kartı borcunu ödeyememiş. Yani borç batağında olan 1 milyonun üzerinde vatandaşımız mevcut. Erdoğan, tüm borçların Ziraat Bankası’nda yapılandırılacağını dillendirirken faizleri silecekse ya da bir hayli düşürecekse evet bu bir müjde… Yok müjde olarak nitelenen faiz oranında bir değişiklik yapmadan sadece borçların yapılandırılmasını sağlamak ise bu vatandaş için bir müjde değil, devlet için bir kaynak yaratmadır.
Umarım bu, vatandaşın bankalara değil de devlete borçlanmasını sağlayacak, göstermelik bir müjde olarak ortaya atılmamıştır… Ve umarım borçların ödenmesinde faizler minimuma çekilir de seçim arifesinde gelen bu müjdeden, borçtan boğulan vatandaş nasiplenir…
Aksi taktirde şu soru çıkıyor ortaya; bankaların ki “Faiz” de devletin ki “Caiz” mi?
Şevki Hoca(!), buna da bir tanım getirir belki!
***
Öte yandan her şeyden önce borç kapatma değil, borç yapmama anlamında halkın refah seviyesi artırılmalı… Temenni bu ancak mümkün gözükmüyor. Yani bu hükümetin vaatlerinde bile olan bir durum değil!
Bu yüzden en azından bankaların dolar ile artan ancak dolar ile düşmeyen yüksek faiz oranlarının aşağıya çekilmesi noktasında da bir adım atılmalı. Devletin bir sefere mahsus bu uygulaması ile borçlu vatandan bir nebze nefes alabilir belki ama aldığı iki kuruş maaşla geçinemeyen vatandaşların ilerleyen süreçte de ekstra harcamaları çıkacağından yine yüksek faiz oranları ile borç batağına çekilmesi söz konusu olacak.
Seçim sürecinde alınan nefes, sonrasında yine kesilmesin…