17 Ağustos papağanları!
17 Ağustos 1999... Bu tarihi unutmak mümkün mü? Boğazımızda yutkunmadır bu tarih. Gönüllerde yaradır. Hüzündür bu tarih, acıdır… En ufak depremde tüm psikolojimizin altüst olmasına neden olan bir travmadır. Binasında hasar dahi oluşmamış,...
17 Ağustos 1999...
Bu tarihi unutmak mümkün mü?
Boğazımızda yutkunmadır bu tarih.
Gönüllerde yaradır.
Hüzündür bu tarih, acıdır…
En ufak depremde tüm psikolojimizin altüst olmasına neden olan bir travmadır.
Binasında hasar dahi oluşmamış, bir tek komşusunun evi yıkılmamış, tek bir yakınını kaybetmemiş insanların dahi unutamayacağı bir gündür 17 Ağustos 1999…
Yer altından gelen o korkunç gürültü, gece uykusunda başlayan ve 45 saniye süren o korkunç sarsıntı, TÜPRAŞ’ta çıkan yangının gökyüzünü kızıla boyaması…
Bizlerin hayatındaki 45 saniyelik bu sarsıntıyı, sevgilisini, nişanlısını, eşini, çocuğunu, anne ve babasını, kardeşini, tüm ailesini, arkadaşını enkaz altında bırakanlar unutabilir mi? Bir an olsun hafızasından çıkarabilir mi?
Bacağını, kolunu kaybedenlerin asrın felaketini unutması mümkün mü?
Acısı, korkusu kaldı içimizde.
Her deprem açıklamasındaki tedirginlik kaldı, en ufak sarsıntıda canlanan korku kaldı…
***
Bundan tam 21 yıl önce bugünü yarına bağlayan gece, saat 03.02’de 45 saniyelik bir sarsıntı ile yıkılan hayatlar, gece 03.02’de anılacak. Yine “Deprem değil, binalar öldürür” açıklamaları yapılacak, “Unutmadık, unutturmayacağız” denilecek. Yine depremde sevdiklerini kaybedenlere mikrofonlar uzatılacak, yine hüzün, yine acı, yine keder…
Unutturmadıkları, unutmayacakları sadece bu…
Peki neye yarar?
Bu kentte hala kayıt altında ağır ve orta hasarlı binalar mevcutken; hala kayıt altına alınmamış kim bilir kaç tane, bir depremi daha kaldıramayacak bina varken; sizin bize depremi anımsatmanız neye yarar?
Aslına uygun inşa etmeye kalktığınız caminin inşaat aşamasında ilk yapılan duvarı çöküyorsa 21 yıldır kentsel dönüşüm adına büyük bir aşama kaydedilmediyse sizin bize acıları hatırlatmanız neye yarar?
Evet, bu kenti yönetenler; söyleyin sizin bu acıları tekrar tekrar halka anımsattığınız anma programlarınız ne işe yarar?
***
Kaç senedir orta ve ağır hasarlı binaları haberleştiriyor, kaç yıldır, her 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin yıldönümünde bu konuları işliyorsak gerçekten sizin bize depremi unutturmamanız, unutmamanız ne işe yarıyor? Depremin değil, binaların öldürdüğünü dillendirirken bu orta ve ağır hasarlı binalar hala ayakta, hala içinde insanlar oturuyor, hala bu binalar kiralanıyor; söyler misiniz olası bir depremde bu binalar yıkıldığında utanacak, vicdan azabı mı çekeceksiniz; yoksa “Unutmadık, unutturmayacağız” diye papağan gibi aynı cümleleri kurmaya devam mı edeceksiniz?
Hiç öyle mahkeme kararları bekleniyor tarzı, şuydu, buydu gerekçeler üretmeyin. Başka konulara gelince tek bir kararname ile her şeyi değiştirebilirken buna gerekçe sunmayın.
***
Bakın ben yıllardır aynı cümleleri kuruyorum…
Siz de papağan gibi aynı cümleleri kurup duruyorsunuz ama icraat yok.
Mesela geçtiğimiz yıl yine bugün kaleme aldığım yazıda, “Bugün deprem olsa inanıyor musunuz, yıkılmayacağız? Yıkılacağız… Hem de eskisinden daha beter yıkılacağız… Bu yüzden depremi unutturmamayı, acıları hatırlatmak olarak algılamaktan vazgeçin; kentteki deprem görmüş tüm yapıların hasar tespitini yapın… Ama siz hasar tespiti yapmayı bir yana bırakın, daha tespiti yapılmış binaları yıktıramadınız…
20 yıl geçti, insanlar hala diken üstünde…
Geçen bir kamyonun oluşturduğu sarsıntıda bile irkiliyoruz.
Sadece, dua ediyoruz; ‘Allah bir daha yaşatmasın’ diye…
Biz bu ilde şansa yaşıyoruz…”
ifadelerini kullanmışım…
Geçen yıl olmadı, bu yıl olur mu, olmaz mı bilmiyorum ama bir gün mutlaka olacak. Ve biz olası depremde asrın felaketini tekrar yaşayacağız. Bunu inkar edebilecekleri bir durum varsa çıksın etsinler, “Hayır, biz her türlü önlemi aldık, biz deprem görmüş binaları tespit ettik, biz ağır hasarlı binaları, orta hasarlı binaları tahliye ettik. Yıkılmayacağız” desinler… Ama diyemezler ne Kocaeli için ne İstanbul için ne de diğer deprem riski taşıyan iller için diyemezler. Onlar bunu diyemediği sürece de her 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin yıldönümünde biz sadece acıları ve olası depremin bizleri mi, yoksa yakınlarımızı mı hayattan koparacağını kara kara düşünüp duracak, sonra da ufak bir sarsıntı olana ve 17 Ağustos’un yıldönümü gelene kadar, depremi aklımıza getirmeyeceğiz.
***
21 yıl önce enkaz altında bıraktığımız tüm deprem şehitlerimizi rahmetle anıyor, Allah’tan benzer bir felaketi bir daha yaşatmamasını diliyorum.