Ucuzken al, buzluğa koy, pahalıyken tüket! İşte refah seviyesi!
Renksiz televizyonları hayal meyal hatırlıyorum… Renkli televizyonlar o zamanlar lükstü… Yeni yeni yayılıyordu… Suların sıklıkla kesildiği günlerde itfaiyenin su getirdiği günleri de hatırlıyorum… Hastanelerde ilaç kuyruğu olan günleri...
Renksiz televizyonları hayal meyal hatırlıyorum…
Renkli televizyonlar o zamanlar lükstü…
Yeni yeni yayılıyordu…
Suların sıklıkla kesildiği günlerde itfaiyenin
su getirdiği günleri de hatırlıyorum…
Hastanelerde ilaç kuyruğu olan günleri de…
Ama yağ kuyruğu, gaz kuyruğunu hatırlamıyorum…
Demek ki sorunlar zaman ilerledikçe çözülmüş ki
o günleri görememişim…
Mantıklı düşünüldüğünde bugün ilaç kuyruğuna
girmememizin sebebi anlaşılabilir sanırım…
İnternet…
Teknoloji ilerledikçe bazı sıkıntılar da otomatikman ortadan kalıyor…
Artık internet üzerinden randevu almak mümkün…
Artık akıllı telefonlarla pek çok işi halletmek de mümkün…
Akıllı telefonu, interneti biz bulmadık elbet, dünyanın gelişen
teknoloji ile paralel ilerledi her şey…
Suların kesilmesi konusu da Sefa Sirmen zamanında
yapılan Yuvacık Barajı ile aşıldı yıllar önce…
Yani kimse elinde sihirli bir değnekle çözmedi sorunları…
Dünya döndü, yıllar geçtikçe teknoloji gelişti ve o günün
şartlarından ileri bir teknolojiye sahip olduğumuz için
bu sorunlar da çözülmüş oldu…
Türkiye interneti bulmuş, bilgisayarı üretmiş, akıllı telefonları
icat etmiş olsaydı, o zaman geçmiş iktidarları çalışmamakla eleştirebilirdik…
Bugün gelişen teknolojiye rağmen en ufak yağmurda dahi kesilen internetin velinimetleri ile övünmek, geçmişi eleştirmek komik geliyor bana…
***
Başta saydım ya renksiz televizyonu gördüm,
ilaç kuyruklarını gördüm, su kesintilerini gördüm diye…
İçlerinde hep gördüğüm bir şey daha var ki onu o gün bugündür görüyorum…
Buzdolabı…
Ne bileyim evdeki gıdaları toprağa falan gömdüğümüzü hiç hatırlamıyorum…
Teknoloji ilerledikçe o da ilerledi, modelleri, işlevleri değişti…
Gittiğin en fakir evde bile buzdolabı vardı…
Bir evde televizyon olmayabilir, bir evde kanepe dahi olmayabilir
ancak bir evde olmazsa olmazdır buzdolabı…
İşte bu yüzden her evde buzdolabı vardır ancak her buzdolabı dolu değildir,
her buzdolabında aynı kalitede ürünler yoktur…
Fakir ile zenginin buzdolabı modeli de bu dolapların içindeki ürünler de farklıdır elbet… Kimisi binlerce lira verir, kimisi evine taksitle buzdolabı alır ya da yıllardır var olan buzdolabıyla idare etmeye çalışır…
***
Buzdolabı ile derin dondurucu ile bir toplumun ekonomik seviyesi ölçülebilir mi peki?
Aslına bakarsanız ölçülebilir…
Ancak her eve buzdolabı girmesi ile buzdolabı sayısındaki artışla değil; dolabın kullanım şekliyle…
Derin dondurucusu geniş olan ya da ayrıca bir derin dondurucuya sahip vatandaş,
refah seviyesi yüksek bir vatandaş mıdır mesela?
Bir evde bir buzdolabı, bir derin dondurucu bulunması o evde refah seviyesinin yüksek olduğunu mu gösterir?
Yok, o iş öyle olmuyor…
Maddi durumu olan mevsiminde ya da mevsimi dışında alım gücüne sahip olduğundan taze tüketiyor gıdaları…
Ama maddi durumu kıt kanaat olan vatandaş, yazın daha ucuz olan ürünleri
derin dondurucuda saklayarak kışın da tüketiyor…
Yine Kurban Bayramı’ndan Kurban Bayramı’na evine et giren vatandaş; o da bu etleri kıyma yaptırıyor, kuşbaşı yaptırıyor; derin dondurucuya koyuyor, bir yıl boyunca tüketiyor… Kurban kesemeyenlere pek et düşmese de gelen üç beş kilo eti onlar da buzdolaplarının derin dondurucusuna koyuyor, yılda 3-5 kez de olsa et tüketiyor…
Buzdolabı kullanımı 1 milyonlardan 3 milyonlara ulaşmış ya hani…
Refah seviyesinin arttığı iddiasına kanıt olarak gösterdi ya bunu Erdoğan;
o sayı 3 milyonun çok üzerinde aslında, ikinci ele giden dolapları satın alıp kullanan vatandaşları da hesaba katsaydı; refah seviyemiz baya bir tavan yapardı bu hesapla(!)
Ama işte artan buzdolabı sayısı, refah seviyesini değil, aksini daha çok gösteriyor maalesef…
Hal böyle olunca da yanlış hesap Bağdat’tan dönüveriyor!
------
Selden önce hazır olan açıklama!
Anlamıyorum, 2004 yılından bu yana Kocaeli’de aralıksız iktidar olan bir partinin bir alt yapı sorununu çözememesini…
İSU’nun insanın aklıyla alay edercesine yaptığı açıklamaları anlamıyorum…
Ara mahallelerde yollar, kaldırımlar bozuk…
İzmit’in göbeğinde, Yürüyüş Yolu’nda dahi parkeler insanların ayağına takılıp onları düşürecek kadar yerinden oynamış…
Kentin altı perişan, üstü perişan…
En ufak yağmurda sel basıyor, su baskınları oluyor.
Yeni yapılmış bir hastanenin acil girişin olduğu bahçe açık yüzme havuzuna dönüyor…
İSU açıklama yolluyor; bir önceki sel sonrası gönderilen açıklamanın sadece verilerinin değiştirilmiş hali var açıklamada…
Yani o kadar alışkınlar ki sele, su baskınına tek hazırlıklı oldukları şey,
basına sel sonrası servis edilecek olan rutinleşmiş açıklama…
Bir önceki selden sonra mazgallara bir bakın, pek çoğunun içi kum, toprak dolu…
Sel çekilince dolmuş haliyle…
Mazgalları dahi temizlemeden, kente ne kadar kilogram yağmur düştüğünü
açıklamak mı oldu sizin göreviniz?
Yoksulluğa mahkum edilen insanlara “Şükretmeyi” aşılayanlar,
sanırım bu işi de afete bağlama derdinde…
Yıllar yıllar önce CHP’nin yönettiği yerlerde yaşanan sel baskınlarını
afet olarak görmeyip de bugün yaşananları afete bağlamak vatandaşın aklıyla alay etmekten başka bir şey değil…
“Çalışınca Oluyor” sloganını patentleyen bir belediyenin gerçekten çalışıldığında olacağını, çalışmayarak gösterdiğine şahit oluyoruz…
İSU, bir damla suyun bile faturaya yansımasını sağlayan hassas saatlerde gösterdiği duyarlılığı, bir gün halkın mağduriyetini önlemek için de gösterir umarız…
Yazık bu kente…
-----
“Laf değil, iş üretiyoruz” dedi, yine sel bastı!
Derince Belediye Başkanı Ali Haydar Bulut’un gazetelere, billboardlara verdiği reklamdaki ifade dikkatimizi çekmişti…
6’sı Derince Belediyesine, 1’i Büyükşehir’e ait 7 projesinin sıralandığı reklam görselinde Bulut’un, “Laf değil, iş üretiyoruz” sloganlı mührü vardı…
Bulut, daha önce bir açıklama yapmış, yıllar sonra başlattığı alt yapı çalışmalarını sanki zaruri değil de büyük bir hizmet gibi aktarmış, alt yapı çalışması yapmanın cesaret işi olduğunu kaydetmişti…
Alt yapı çalışması yapılan yerde toz toprak olur elbet, sıkıntılar olur, Bulut da bu yüzden sözlerine şunu eklemişti: “Bugün anket yapılsa sıfır çekerim…”
Bu sözleri sarf etmesinin üzerinden çok geçmemişti ki tüm kenti basan selden Derince de ziyadesi ile nasibini almıştı…
İlçe sele teslim iken Bulut’un “Laf değil, iş üretiyoruz” şeklinde reklamlar vermesi garipti… Vatandaş da bu duruma doğal olarak tepki göstermişti. Haberleştirdik dün akşam daha saatler geçmedi ki Bulut’un iş değil, reklamlar vererek laf ürettiği bir kez daha görüldü.
Derince’de pek çok yer yine sele teslim oldu…
Üstelik bu kez bir öncekinden çok daha kuvvetsiz bir yağmur vardı…
Haberimizin üzerine geldi, haber cuk oturdu…
Vatandaş da lafa değil işe bakıyor, işi de lafı da bir kez daha görmüş oldu…
Ne diyeyim Allah’ın hikmeti..!