Kelepçeyi basın mı taktı?
Kocaeli Ticaret Odası Başkanı Murat Özdağ çok ciddi bir suçlama ile karşı karşıya… Paralel yapı operasyonu kapsamında gözaltında tutulan ve yarın adliyeye sevk edilmesi beklenen Özdağ'a, polis ekiplerince kelepçe takıldı bugün....
Kocaeli Ticaret Odası Başkanı Murat Özdağ
çok ciddi bir suçlama ile karşı karşıya…
Paralel yapı operasyonu kapsamında gözaltında
tutulan ve yarın adliyeye sevk edilmesi beklenen
Özdağ’a, polis ekiplerince kelepçe takıldı bugün.
Her zanlıya yapıldığı gibi Özdağ’a karşı da prosedürler
uygulandı anlayacağınız.
Suçludur, suçsuzdur bilemem, bu yargının işi…
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz gibi bir
yaklaşımda da değilim…
Gözaltındaki isim, sıradan bir isim değil.
Kocaeli Ticaret Odası gibi bir kurumun
başkanı. Bu noktada da tüm basının gözü
kulağı Özdağ’ın üzerinde.
Yaşananları kamuoyuna aktarmak için
saatlerce gerek adliye önünde, gerekse sağlık
raporu alınan hastanenin önünde yağmurlu
havaya rağmen beklemek bir keyif olmasa gerek.
Ama yapacak bir şey yok, basın emekçilerinin
işi bu. Peki, polis işini yapıp Özdağ’ı sorgularken,
Özdağ, KOTO Başkanı gibi bir kurumun başkanı
olmasına rağmen kelepçelenirken yani herkes
emri uygularken bugün ne hakla ve mantıkla
Özdağ’ın fotoğrafını çekmek isteyen meslektaşlarımıza
bir saldırı gerçekleştiriliyor?
Dedim ya herkes işini yapıyor, meslektaşlarımız da öyle.
Bunu keyif aldıkları için değil, işlerinin gereğini yerine
getirmek için yapıyorlar.
Ve Özdağ’ın bir yakını polis memurlarına rağmen
meslektaşlarımızın elinden makinelerini almaya
çabalıyor, onların üzerine yürüyor.
Basın Özdağ ile röportaja ya da onun bir projesini
tanıtmaya gitse, kahveyle ağırlanır;
ama aynı basın aynı Özdağ’ın kelepçeli
halini fotoğraflamaya çalıştığı için saldırıya uğrar.
İşte bu yüzden zordur bu meslek, işlerine gelen
bir haber yaptığınızda “Sayın Basın mensupları” olursunuz,
canlarını sıkacak bir fotoğraf dahi çekseniz “Defol git lan”
denilen istenmeyen adam yerine konursunuz.
Ama şunu unutmayın yarın haksızlığa uğradığınızda
kapısını çalacağınız da biziz, yarın yaptığınız
güzel bir işi duyurmak istediğinizde muhtaç
olacağınız da biziz.
Meslektaşlarımıza yapılan bu çirkin saldırıyı kınıyor,
saldırıyı yapan ya da yaptıranları kamuoyununvicdanına bırakıyorum…
***
Yarın MHP için nasıl oy isteyeceksiniz?
Çok garip şeyler oluyor çok…
Teşkilatlar kapatılıyor, ilçe başkanları
görevlerinden alınıyor, MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli’ye karşı aday olanlar, paralel olmakla
partiyi parçalamaya çalışmakla suçlanıyor…
Kocaeli’de pek çok kişinin şahsına oy verdiği Lütfü Türkkan
gibi bir ismin bile partiye bir daha giremeyeceğinden
söz edilebiliyor, il başkanı duygusal davranarak çıkıp
“Hakkımızı Türkkan’a helal etmeyeceğiz” diyebiliyor.
Daha önce HDP’nin elinde olan belediye başkanlığını
MHP’ye kazandıran Kars’ın Kağızman İlçesi’ndeki
parti teşkilatının bile kapısına kilit vurulabiliyor…
Ve genel merkezin, il başkanlarının bu tavırlarına
MHP tabanındaki bazı isimler de eşlik edebiliyor.
Ediyor etmesine de bu arkadaşlara sorsanız
“Genel başkan değişirse MHP için çalışmaya,
bu partiye oy vermeye devam eder misiniz?” diye,
aldığımız ve alacağınız cevaplar hep aynı: “Bizim tek partimiz var
o da MHP. Biz bu davadan dönmeyiz, genel başkan kim olursa
arkasında dururuz.”
Yani işin özeti, başa Meral Akşener de gelse, Sinan Oğan da gelse,
Ümit Özdağ da gelse, Koray Aydın da gelse ya da değişim yaşanmasa
ve başta Devlet Bahçeli de kalsa
davayı özümsemiş herkesin tek adresi MHP…
Bu cevaptan bu sonuç çıkıyor değil mi?
Şimdi benim her şeyden önce bir seçmen olarak
anlam veremediğim nokta; MHP'de değişime karşı
çıkanların, seçilme olasılığı en yüksek olan genel başkan adayı
Meral Akşener'i paralel ilan etmesi...
Peki kardeşim hani diyorsunuz ya
“Biz ülkücüyüz gidecek başka kapımız yok” diye;
diyelim ki Akşener genel başkan oldu,
siz MHP dışında bir partiye gidemeyeceğinize göre
nasıl oy isteyeceksiniz seçmenden?
Ülkücü tabandan gelmeyen seçmen
derse ya size “Eee paralel diyordunuz dün,
bugün paralele mi oy istiyorsunuz” diye,
ne cevap vereceksiniz?
Ha bir de diyelim ki değişim yaşanmadı
Bahçeli ile yola devam kararı alındı…
O zaman ne yapacaksınız?
Halka ne anlatacaksınız?
İlçe teşkilatlarını kapatan,
“Lider ölmeden değişmez”,
“Başka siyasi partiden gelenler
MHP’de genel başkan olamaz” diyen,
MHP’yi mahkeme kapılarına
mahkum bırakan bir lidere halktan nasıl
oy talep edeceksiniz?
Ya da yıllarca içinizdeki bu isimleri
genel başkan adayı olunca kötü polis
ilan etmenizi nasıl açıklayacaksınız seçmene?
AKP’nin yöntemiyle “Kandırılmışız” mı diyeceksiniz?
Keza ortada ispatı olmayan, kaynağı yandaş basın
olan sözler bunlar?
Hasarı büyük sözler...
AKP, bunu sizlere karşı kullanacak yarın emin olun...
Artık biraz durulun, 19 Haziran’a şunun şurasında ne kaldı?
MHP’nin o kaybetme lüksü yok,
MHP’nin artık seçim kaybetme lüksü de bulunmuyor.
Bu değişim hareketi, MHP’nin hareketi olmaktan çıktı,
AKP’nin politikalarından rahatsız olanların, halkın
tek umudu…
Tabana rağmen siyaset olmaz…
Derdi koltuk olmayanlar, ülkenin gidişatından
rahatsızlık duyanlar güvenecek ülküdaşına…
Oyun varsa tapu sizde, nasıl geldilerse
öyle gönderirsiniz oyun peşinde olanları!
Ama oyun yoksa, -ki bana göre yok-
o zaman da girersiniz kol kola, silersiniz
bu süreçte yaşananları, çıkarsınız alanlara
MHP’yi hep birlikte taşırsınız iktidara…
Ha gidecek başka kapınız varsa
“Akşener genel başkan olursa
MHP bizim için bitmiştir”,
veyahut da “Bahçeli ile baraj altı da kalsak
mesele yok” diyorsanız en doğal
hakkınız, buyurun devam edin...
Umut bizim, parti sizin; memlekette
demokrasi var sonuçta (!)